"BEN"DEN "SEN"E GEÇMELİYİZ

Ümit G. CEYLAN 20 Eyl 2018

Ümit G. CEYLAN
Tüm Yazıları
Müslümanlık önceliği kendinden çok karşısındakine vermiştir. Çünkü temelde herkeste birbirini koruyup-kollama, düşünme, ihtiyaçlarını anlama, sıkıntılarına merhem olma düsturu olursa ve toplumun mayasında bu anlayış yerleşirse topluma saadet hâkim olur.

DÜNYA ALZHEİMER GÜNÜ

Yarın 21 Eylül Dünya Alzheimer günü. Aslında çoğumuzun bu konuda farkındalığımızın neredeyse çok az olduğu bir gündem. Nüfusumuz yaşlanıyor. Ortalama yaşam süresi uzuyor. Böyle olunca farklı hastalıklar da çıkmaya başladı. Alzheimer, komşumuzda, çevremizde duymaya sıkça başladığımız bir demans türü. Kesinlikle bilinçlenmemiz gereken bir hastalık. Eskiden bunadı dediğimiz insanlar aslında belki de Alzheimer hastasıydı ve hep geçiştirildi ve anlaşılmadı bile. Alzheimer beyin hücrelerinin ölmesi diye de tabir ediliyor. Hastalığa yakalanmamak için hayat biçimi çok büyük önem taşıyor. Eskiden bey baba, hanım anneler vardı ve evin en saygın itibar gören insanlarıydılar. Adeta bilge konumundaydılar. Zaman içinde itibarları elinden alındı ve yalnızlığa terk edildiler. Artık yaşlılar ya evlerinde yalnızlar ya da bakımevlerindeler. Büyüklerimize verdiğimiz değer yarın başımıza gelebilecek hastalıkların da habercisi oldu diyebiliriz. Neyin altını çizdiğimin farkındasınızdır!.. Yaşlılarımızı aktif hayatın içine çekmeliyiz. İnsanlık idraki bunu gerektirir.

“BEN”DEN “SEN”E GEÇMELİYİZ

Müslümanlık önceliği kendinden çok karşısındakine vermiştir. Çünkü temelde herkeste birbirini koruyup-kollama, düşünme, ihtiyaçlarını anlama, sıkıntılarına merhem olma düsturu olursa ve toplumun mayasında bu anlayış yerleşirse topluma saadet hâkim olur. O yüzden İslam, sınıflı Arap toplumu için büyük bir devrim olmuştur. Eminim, Hazreti Peygamberin yerleşmiş kalıpları yıkması deveyi hendekten atlatmaktan çok daha zor olmuştur. Üzülerek söylemeliyiz ki bugün Arap toplumu o eski âdet ve geleneklerinin izlerini hala yaşadıklarını görebiliyoruz. Düşünün bir kere köle ve efendi ilişkisinin olduğu bir kavimde bunu bir anda kaldıramıyorsunuz. Herkes kardeştir diyorsunuz. Kendin için istediğini kardeşin için de iste diyorsunuz. Ne zor kalıpları yıkmak!.. Ne zor şey bencillikten kurtulmak.

Sadece kendini düşün

Modern insana kendi kardeşine bile güvenme o senin rakibin dendi. O yüzden de modern insan için gayret ve niyetten çok başarı önemlidir. Fakat başarılı sonuç kutsanır. Hazreti Mevlana’nın dediği gibi öyle bir satranç oynayacaksın ki yedi asır sonra şah-mat diyebilesin vizyonu artık aptallık ve sadece safdillik! Yakın geleceğini yani sadece kendini düşüneceksin ki; yaşayabilesin yoksa bu acımasız dünyada sana yer yok dendi. Bencil, acımasız ve hastalık dolu dünyaya hapsettik kendimizi. Yaşlılar neden Alzheimer oluyor diyoruz. Doruklarda ama tek başına ol sloganı ile beyinlere nasıl bir komut verdiğimizi uzmanlar düşünsün dursun. Evet, kendimiz olacağız ama o sorumluluk şuurunu topluma taşıyacağız. Sadece kendimizi düşünemeyiz. Sadece kendini düşünen yalnızlığın girdabında boğulup gider.

Muharrem’in 10. günündeyiz

Hazreti Hüseyin Kerbela vakasını öyle hikâye gibi dinleriz. Tarihi bir olay der geçeriz. Ama ibret neden almayız? Başta Hazreti Hüseyin ve Peygamber efendimizin ailesi o malum beldede paramparça edildi. Sırf bir taht kavgası yüzünden. Sen ben yüzünden. Oysa ne Peygamberimizin ne de torunlarının böyle bir iddiası yoktu. Onların tek iddiası kardeşlerini düşünmekti. Bu aleme gelecek olan Hazreti Peygamber'e iman edecek ve ehli beytine muhabbet besleyecek olanlara sorumluluklarını yerine getirmekti. O yüzden öldürüleceğini bile bile Muaviye’nin davetini kabul etti. Bugün Muharremin onuncu günü, bütün Peygamber torunları ikindi vaktinde, susuz çöllerde bir yudum suya hasret, şehadete kavuştular. Kim için, ne için, hangi uğurda?

Kahramanlık

Başta nefsine muhalefet ederek ileriye atılmak ve kendi canını başkalarının canı için hiçe saymak. Kahramanlık böyle de açıklanabilir. Daha somut şekilde “ben”den “sen”e geçerken nefsini hesaba çekemeyen, hataları ve vicdanı üzerinden hesaplaşamayan kişi kahraman olamaz. Ayıpları örten, insanlara güzel davranan, her hareketinde edep giyinen, kötülüğe dahi iyilikle karşılık veren, aklı selim ve ilim ile konuşan, içtenlikle ikram eden, hasbî olan, Allah için harcadığını servet gören, cezalandırma gücü yettiğinde bile affetmeyi bilen, arkadaşlarının rahatını kendi rahatına tercih eden, kimseye yük olmayan, kimseyi iğnelemeyen, yanında çalışanına kendi huzurundan ve mutluluğundan daha fazla değer veren, vermeyene veren, gelmeyene giden... Kahraman ol bilge ol. “Ben”den “sen”e geçişte gönüllerde ol. Tarih seni yazsın. Hazreti Hüseyin gibi, onlar gibi... Ben, sen, o, parçalanmışların bütünü bir araya gelmeli. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz olma şuuru ile gönüllerde Allah, Peygamber, Hasan, Hüseyin sevgisiyle... Selam olsun herkese!..

İSTANBUL İLE HASBİHÂL

Ahh İstanbul! Şahidim. Tek görgü tanığım, tek anlayanım. Rüzgarına kapıldığım, yağmuruna teslim olduğum, biricik anılarımı sinende sakladığım sır katibim. Ne gelen geçeni ne toprağına basanı ne turisti ne kalpazanı ne kadını, erkeği, çoluğu çocuğu kimse anlamadı seni. Sen yine öyle vefakâr, hepsini koynunda besledin. Kıyılarında avuttun aşıkları, yedi tepende savurdun yalancıları; akladın. Yine de anlaşılmadın ya! Bir tek sen beni, ben seni anladık. Seninle Yahya Kemal’in şiirlerinde tekrar tekrar uyandık. Gülümsedik. Kimseye bir şey demedik amma! Elimdeki bir fincan çay sen ve ben minarelerindeki ezan seslerinde, her dem bilindik bir İstanbul hikayesine göz kırptık. Ey İstanbul; selâmı okutacağın güne dek Fethi Mübin aşkına sonsuza dek bağrından çıkarma beni.

MİNİ RÖPORTAJ

Bugün insanların hangi incinmişliğini gidermek isterdiniz? Neden? Bu haftaki sorumuz bu. Değerli eğitimci yazar Erol Erdoğan’ın sosyal medyada yer verdiği cümle üzerinden vatandaşlara sormak istedik ve bakın nasıl cevaplar aldık.

Sema Polat, öğrenci: Gidermek istemem. Sadece bugün değil hiçbir zaman. Bu bir ego tatmini. Onun incinmişliğini gidereyim ki kendimi kahraman gibi hissedeyim... Yok öyle. Kimse düşmeyecek. Düşmemek için çabalayacak. Düşerse de kendi kalkmasını bilecek.

Gülnur Özkaya, emekli: Ne diyeceğimi bilemedim. Sanırım ülkelerin sömürge haline getirilip insanlığın açlığa terk edilmesi veya kadına şiddet ama bu iki konu da iyice irdelenmeli. Mesela her gün açlık ve susuzluk içindeki bir çocuğun gözlerindeki umutsuzluk ve her an ölüme yaklaşması... Bunun karşısında ise karşı tarafın elindeki her şeyi alıp hunharca kullanması. Halbuki yüce yaradan biz size her türlü rızkı verdik demiştir. Her ülkeye Allah tarafından verilmiş doğal nimetler vardır. Bunları yöneticilerinin başkalarına vermeleri veya zorunda kalmaları aç insanların çektiği sefalet hayata bakışları onurlarının yokluk ile sınanması kadar incitici bir şey olmasa gerek diye düşünüyorum.

Elif İnci, öğrenci: Anne ve babasından, öğretmeninden yana kabul görülmemişliğin, sevilip özlenmemişliğin, özünün beslenmeyişinin incinmişliğini düzeltmek isterdim. Sokakta kediye köpeğe tekme atan, patronundan azar yiyip evde eşine çocuğuna el kaldıran, mini etek giydi hak etmiş diyen insanları yetiştiren "korku kültürü"ne ket vururdu belki. Gücün hegemonyasını, yetişen tüm çocukların ebeveynlerinin zihnini açarak kırabilirdik belki. Belki o zaman herkesin birbirini gerçek sevgi ile sevdiği, medeniyetin asıl manasını herhangi bir insanın herhangi biriyle küçücük bir etkileşiminden anlayabileceğimiz, mahkumların hapishaneden çıkıp aynı suçu tekrar işlemediği bir ülkede yaşayabilirdik o zaman.

TRANS YAĞ HELAL Mİ?

Kanada Sağlık Bakanlığı dün medyada hidrojenize yani trans yağların kullanımını resmen yasakladığını duyurdu. Bu dünya için büyük bir adım ama, belli ki bizim için görmezden gelinmiş, küçümsenmiş bir haber. Bu haberi Doktor Ahmet Rasim Küçükusta sosyal medya hesabında duyurmuş ve haklı olarak da yakınıyor. Zira bir tane sağlıkla ilgili çalışma yapan sivil toplum örgütü bu konuda açıklama yapmamış. Suni yağlar hepimizin de malumu paketli ürünlerde yani hazır gıdalarda ucuz olduğu için kullanılıyor. Sigara, alkol zararlı olduğu kadar trans yağlar da son yıllarda erken ölümlerin başlıca sebepleri arasında yer alıyor. Ayrıca kanserin başlıca sebeplerinden biri. Türkiye yeni yayımlanan bir rapora göre Avrupa’da obezitede en üst sıralarda yer alıyor. 29 Eylül tarihinde İstanbul’da yapılacak olan Helal Kongresinde din işleri ile ilgili uzmanların trans yağlar ile ilgili bir fetvası var mı veya bu konuda bir çalışmaları var mı diye sormak lazım. Zira günümüz problemlerine cevap verecek açıklamalara ve müsterih olmaya ihtiyacımız var. 

SU VE ARKADAŞLARI GÜVENDE

Polis memuru Nuray Toprak yıllarca çocuklarla ilgili adli vakalarda çalıştıktan sonra emekli olmuş. Bir anne ve polis olarak yaşadıklarından ve gördüklerinden etkilenerek aileleri ve çocukları bilinçlendirmek için hikayelerle güvenli yaşam başlığı altında “Su ve Arkadaşları Güvende” adında bir kitap yazmış. Anaokul ve ilkokullarda okutulmasını tavsiye ettiğim bu kitap “Su ve Asya” adlı iki çocuk üzerinden, okulda, sokakta, oyun parkında, serviste istismardan ve başka tehlikelerden korunmak için nelere dikkat edilmesi gerektiği ile ilgili bilgiler vermektedir.

Medyada son yıllarda çocuk istismarı ve çocuklarla ilgili işlenen suçlardaki dikkat çeken haberlerden dolayı kamuoyunu bilgilendirmek için değişik araçlarla bilinçlendirme çalışmaları yapılmaktadır. Nuray Toprak’ın seri olarak başladığı bu yazarlık serüveninin devam edeceğini biliyoruz. Nuray Toprak ayrıca çocukları bilinçlendirmek için tiyatro çalışmaları da yaparak farkındalık çalışmalarına katkıda bulunmaktadır. Yolu açık olsun.