BEYAZ MI ACUN'U KURTARACAK ACUN MU BEYAZ'I KURTARACAK?

Micheal KUYUCU 05 Ağu 2018

Micheal KUYUCU
Tüm Yazıları
TV 8'de kendi programı dışında nerdeyse hiçbir program tutmadı. Kanalın adı Acun TV olsaydı keşke çok daha başarılı olurdu. TV işine girmek kolay iş değil, ama onun o kadar güçlü bir markası var ki tek başına televizyonu ayakta tutuyor.

Geçtiğimiz haftalarda Beyaz Show’un değişen Kanal D patronajında bir yerinin olmadığını bir örnek ile anlatmış Beyaz’ın kendisini yenileyemediğini, yirmi yıldır aynı tip espriler yapa yapa kendisini bitirdiğini ve büyük bir ihtimal ile Acun’la çalışacağını yazmıştım. Acun’un ona Beyaz Show yaptırmak yerine başka bir projede kullanmak isteyeceğini de belirtmiştim. Sonunda olay cuma günü patladı ve Acun’un daha önce “bomba transfer” dediği kişinin Beyaz olduğu ortaya çıktı. Acun daha önce Hülya Avşar’a yaptığı gibi dostluğun da etkisi ile tam düşüşteyken Beyaz’a kol kanat geldi ve onu “O Ses Türkiye”nin jüri üyesi yaptı. Beyaz’ı ilk Fatih Altaylı yoktan var etmişti, tam düşüşteyken Acun da onu küllerinden yeniden doğmasını sağlamak için en önemli programı olan “O Ses Türkiye”ye aldı.

Sosyal Medyadan Tepki

Bu haberin açıklanması ile beraber sosyal medya olsun, müzik camiası olsun, medya dünyası olsun bunu bir transfer bombası olarak yorumlamak yerine, eleştirisel bir biçimde karşıladı. Şimdi geleneksel medya Acun ve Beyaz’ı pohpohlamaya başlar ama pek çok gerçeğin aynası olan sosyal medyada işler öyle olmadı. O kadar ilginç yorumlar geldi ki, televizyon izleyicileri “Kötülerin düşmanı iyilerin dostu, düşenin babası Acunnn Ilıcalı” ,  “ Ne jürisi abi adam şarkıcı mı sanki”  şeklinde mesajlar yazarken müzik dinleyicisi “hangi sıfatla?”, “ne alakası var herkes işini yapsın”,  “Beyaz’ı severim ama jüri olması yanlış, jüriye müzik bilgisi olan müzik yapan biri gelmesi lazım” gibi yorumlar yaptı. Acun’un hayranları Acun’a “Surivor’a zorla Cumali’yi dahil ettirerek batıran Beyaz bir de O Sesi batırsın mı dedin Acun?”, “Beyaz geliyorsa kim gidiyor? Gereksiz olmuş” gibi yorumlarla tepki verdi.

İşin ilginç olanı yaş ortalaması 30 hatta 35’in üstünde olan Beyaz’ın hayranları da tepki gösterdi ve Beyaz Show’un devam etmesi gerektiğini, TV8’de neden Beyaz’ın o programı yapmadığını sorguladı.

Epey bir inceledim, mesajlar yarı yarıya dağılım gösteriyordu, yani bu transferden memnun olanlar da vardı, olmayanda. Şöyle söyleyeyim yüzdeye vursak, yüzde elli memnun olanlar yüzde elli memnun olmayanlar şeklinde bir hava yakaladım. Tabii ki büyük bir olay olarak anılan bu transferin etkisinin yüzde elli olmaması lazım. Bir büyük iş yapıyorsanız en az yüzde 70 oranında olumlu geri bildirim almanız gerekir ki o zaman iş anıldığı gibi “transfer” olsun.

Acun Yunanistan’da Çok Seviliyor

Şunu çok net bir biçimde söylemek istiyorum. Kanal D’de yayınlanan Beyaz Show’da o slogan atan hanım kızımıza o talihsiz sloganı attıracak kadar başarısız bir reji ve sunucunun olması bu programın artık çok yorgun olduğunu kanıtlamıştı. O günden sonra artık iyice bir tükenmişlik sendromuna giren Beyaz, üst üste beş gol yiyen takımlar gibi dağıldı. Ama eski patronajı onu çok sevdiği için bu takıma dayandı. Derken Doğan Grubu satıldı ve şapka düştü. Beyaz eğer Kanal D’de programı devam ediyor olsaydı bu o zaman bir transfer olurdu. Ama boşta olan bir programı aldı TV8. Burada terminolojiye dikkat etmemiz lazım. Bu tarz pazarlama taktiklerinden usanmış ve halkında artık bunları yemediğini bilen biri olarak bunun altını çizmek istiyorum.

Gelelim Acun ve Beyaz’a. İkisine de hayırlı olsun. İkisini de seviyorum, mayıs ayında Yunanistan’a bir konferansa katılmıştım. Oradaki dostlarım ve esnaf bana Acun’u sormuştu. “Akıllı çocuk, iyi iş yapıyor” gibi laflar etmişti. Bende “evet” demiştim. Yunan halkı Acun’u çok seviyor. İş kolik, rahat çalışan ve özellikle televizyon mecrasında prodüksiyon kalitesine kalite katmış bir isim. Ama işletmecilik konusunda aynı başarıyı gösterip göstermediği konusunda şüpheliyim. TV 8’de kendi programı dışında nerdeyse hiçbir program tutmadı. Kanalın adı Acun TV olsaydı keşke çok daha başarılı olurdu. TV işine girmek kolay iş değil, ama onun o kadar güçlü bir markası var ki tek başına televizyonu ayakta tutuyor.

“O Ses Türkiye” çok kaliteli bir prodüksiyon. Ben 2003 yılında Popstar ile başlayan bu talent Show - müzik yarışmaları ile ilgili pek çok yazı yazmış ve hatta yurt dışında bir de kitap yayınlamış biri olarak yarışmaların ciğerini biliyorum. Bu yarışmaların en büyük sorunu, müzik alanında işi bilen adamların olmaması. Acun, Tarık Sezer gibi bir ustaya orkestrayı teslim ederek müzikaliteye renk kattı. Jürileri de genelde müzik endüstrisinde olan başarılı isimlerden oluşturdu. Bu, “O Ses Türkiye”yi başarılı kılan en önemli faktör oldu.

Müzik Yarışmalarının Müziğe İhaneti Büyüyor

Bu programa müzik bilgisi kısıtlı olan ve show yönü ön planda olan, üstelik düşüşte olan, genç hedef kitlede değeri olmayan, doksanların popçuları gibi nostaljik kalan Beyaz’ın bu programa konulması düşünülmesi gereken bir atak. Müzik starı ya da adı neyse sonuçta müzik performansı sunan kişileri topluma kazandıran bir yarışmada müzik adına bir değeri olmayan birisini koymak tamamen ticari kaygılarla yapılan bir eylem. Diyeceksiniz ki Beyaz bir albüm yaptı. Evet, yıllar önce bir türkü albümü yaptı. Ama o hobi albümüydü, çok da ses getirmedi. Ayrıca Beyaz müzik konusunda türkülerden zevk alan biri, daha dar bir müzik vizyonu var. Mesela bu bir türkü yarışması olsaydı, o zaman “hadi tamam” diyebilirdik. Ama bu bir popüler müzik – popüler kültür yarışması. Bu tarz ataklar müzik endüstrisinde maalesef iyi karşılanmıyor. Müziği artık daha bilinçli tüketen gençler artık önceki kuşak gibi değil. Daha bilinçliler ve daha uyanıklar.

Böyle bir ortamda müziği bilen, müzikten anlayan ve müzik adına konuşabilen ama sıkmayan insanların jüri olması gerekiyor. Bu hataya TV kanalları hep düşüyor, müzikte inandırıcılığı olmayan insanları jüri seçiyor sonrada reytinglerde çuvallıyor. Bence bu müziğe ihanetten başka bir şey değil. Müzik adına bir şey yapacaksınız ama içinde müzikle alakası olmayan insanlar koyacaksınız. Bu böyle gittiği sürece ne müzik endüstrisi gelişir, ne televizyon dünyası gelişir, bir ileri iki geri akar gider…

Bana sorarsanız Acun akıllı adamdır, gelen tepkileri inceler ve Beyaz’ı moderatör olarak kullanır. Böylece hem Beyaz hem de kendisi zarar görmez, aksi olursa ise iş sıkıntılı.

 A Haber’in Haklı Zirve Gururu

Geçen gün bir analiz okudum. Televizyon kanallarında haber temalı tematik kanallarda en çok izlenen haber kanalı A Haber. Yaklaşık üç yıldır zirvede olan bu haber kanalı, temmuz ayında da Türkiye’nin en çok izlenen haber kanalı olmuş. Reytinglerde çok ciddi bir başarısı var. Bu başarı bence haklı bir başarı. Çünkü hem teknolojik anlamda hem de ekip olarak en güçlü alt yapıya sahip. Anında haberleri duyurmayı başarıyor, nitelikli programlar yayınlıyor. Kimi yayına çıkartıp kimi yayına çıkartmayacağını iyi seçiyor. Milli değerlere saygılı ve en önemlisi belgesel niteliğindeki tarihe dokunan ve günümüze kıssadan hisse çıkartan “Unutma” gibi önemli programlar yayınlıyor. A Haber’i tebrik ediyorum ve özellikle “Unutma” gibi “A Haber Taksi” gibi orijinal programların daha da artmasını diliyorum.

 Uçan Kuş TV Sezonu Erken Açtı

Yaklaşık dört yıldan uzun bir süredir istikrarlı bir biçimde yayınlarına devam eden ve Türkiye’nin ilk ve tek sosyal yaşam kanalı mottosuyla yayın yapan Uçan Kuş TV hiç yeni yayın dönemi muhabbetlerine girmeden yazın ortasında pat diye yeni sezonu açtı. Elliye yakın programla içeriğini geliştiren Uçan Kuş TV için piyasada hep ne kadar dayanacak geyiği yapıldı. Ama zaman gösterdi ki en çok dayanan tematik kanallardan biri oldu.

Dijital medyadan geleneksel medyaya geçiş yapan Uçan Kuş TV, bu avantajını çok iyi kullandı ve pek çok ana akım televizyon kanalına meydan okuyacak dijital veriler yakaladı. Dünyada geleneksel medya dijital medyaya kendisini uyarlamaya çalışırken Uçan Kuş TV tam tersini yaptı ve dijital medyadan geleneksel medyaya geçiş yaptı. Bunu ilk yapan mecra HaberTürk TV olmuştu. O da bir haber portalı olarak faaliyetine başlamış daha sonra televizyon kanalına olan dönüşümü yaşamıştı. Bunu başaran üçüncü bir markada yok.  “Günaydın Uçan Kuş” – “Canlı Masa”  -“Dizi Tamircisi” – “Halkın Gözüyle” – “Şiir Saati” – “Sosyal Medya Kuşu”  - “Ustalar Pişiriyor” – “Dr. Gürkan Kubilay ile Önce Sağlık”  gibi güncel programların yanında nostaljik dizi ve filmlere de yer veren Uçan Kuş TV ana akım televizyon kanallarına alternatif bir içerik sunuyor, bence kumandanızın bir köşesinde olsun.

 Sosyal Medya Vergi Cenneti Olduk

Son zamanlarda bir fenomen furyasına tutulduk. Sosyal medyada özellikle Youtube, Instagram ve Twitter gibi mecralarda ünlü olan insanlara fenomen deniyor. Bu arkadaşlar genelde genç nesilden. Bunların ilginç bir özelliği daha var. Sanal dünyada ünlüler ama ana akım medyada hiçbir somut başarıları yok. Pek çok radyo ve televizyon hatta müzik yapımcısı bu sosyal medya fenomenlerine yatırım yaptı, program sundurdu, albüm yaptı. Hiç biri başarılı olamadı. Bu sanal kahramanlar sosyal medya hesaplarından reklam alıyor ve çok ciddi paralar kazanıyorlar. Mesela bir iletiyi paylaşmak için bin dolardan yirmi bin dolara kadar para alanlar var.

Bu durum ünlüler içinde geçerli. Geleneksel medyada şöhret olan ünlüler sosyal medya hesaplarına reklam alıyorlar. Yakın geçmişte ünlülerin sosyal medya hesaplarından yaptıkları çay reklamının zararları gündeme bomba gibi düştü. Ünlü isimler başta Instagram olmak üzere kendi sosyal medya hesaplarında içinde “sibutramin” maddesi içeren ve kalp krizinden ruhsal problemlere kadar pek çok konuda sağlığa zarar veren ürünlerin reklamlarını yapıyorlar. Bunun karşılığında para da alıyorlar.

Şimdi bunu görünce bu ne perhiz bu ne lahana diyesi geliyor insanın. Bir yandan para alacaksın, bir yandan da aldığın para karşılığında sağlığa zararlı ürünlerin topluma empoze edeceksiniz. Oh ne ala… Bunu bir televizyon ya da radyo kanalı yapsa RTÜK o kanalın canına okur. Peki sosyal medyada kim bunun hesabını soruyor? Hiç kimse! Sosyal medya hesaplarında ürün tanıtımı yapan ünlüler aynısını televizyon ya da radyoda yapsa çok büyük ceza alırlar.

Bunun bir de vergi yönü boyutu var. Amerikan’ın mülkiyetinde olan sosyal medya hesapları zaten vergi ödemiyor. Bunu kullanan Türk fenomenler ve hesaplarında reklam karşılığı para alanlar bu aldıkları paranın vergisini ödemiyor. O zaman ne oluyor? Bu denetimsizlik hem haksız kazanç hem de sermayenin yurt dışına kaçmasına neden oluyor. Ayrıca Türkiye’yi bir sosyal medya vergi cennetine çeviriyor. Bunun çözülmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Cumhurbaşkanlığı yeni sistemde özellikle medya ile ilgili çok güzel düzenlemeler yapıyor. Ben sosyal medya konusunda ki düşüncelerini çok iyi bildiğim Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ve danışmanlarının bu konuya da el atacağına inanıyorum. Bu vergi kaçakçıları kuruşuna kadar vergisini ödemeli.

 Temmuz Ayında En Çok Konuşulan Ünlüler

Medya Takip araştırma merkezinin dönem dönem hazırladığı raporları inceliyorum. En son Magazin Gazeteciler Derneği için bir rapor hazırladı. “Temmuz ayının magazin gündemi” adlı raporu inceledim. Bu raporda popüler kültürün magazinin kendisi olduğunu bir kez daha gördüm. Branşı ne olursa olsun kitlelerce konuşulan kişiler bir anda bir magazin figürü oluyor.

Raporda temmuz ayının en çok haber olan ünlüsü kim diye sorsam? Belki kızı dünyaya gelen Tarkan diyeceksiniz, ya da bir aile skandalına dönüşen Mustafa Ceceli & Sinem Gedik ikilisinin evliliği diyeceksiniz. İkisi de değil. Temmuz ayında en çok haber olan ünlü ismi Acun Ilıcalı oldu. Acun toplam 4 bin 915 kez medyada haber oldu. İkinci en çok haber olan kişi İntizar malum olay sayesinde belki de hayatında ilk kez en çok haber olan iki isimden biri oldu. Üçüncü en çok haber olan ünlü ise Demet Akalın oldu. Demet Akalın, çocuklara yönelik cinsel istismarda hadımın çözüm olmadığını idamın gelmesi gerektiğini söyledi. Bu açıklamasından sonra Akalın toplam 3 bin 540 habere konu oldu.

Aslında gördüğünüz gibi Türkiye’de haber olmak hem çok kolay hem çok zor.  İşte temmuz ayının en çok haber olan on ünlü ismi, bir bakın adınız var mı !