BİLİM YAPAN ALGORİTMALAR 

Tuğrul GÜNAY 12 May 2018

Tuğrul GÜNAY
Tüm Yazıları
İbn-i Heysem (965 – 1040) şöyle demiştir: "Bilim insanlarının yazılarını araştıran adamın görevi, madem ki hakikati öğrenmek onun amacı olsun, kendisini okuduğu her şeyin bir düşmanı haline getirmek ve… Ona her taraftan saldırmaktır. Önyargı ve bilim dışı hoşgörü tuzağına düşmemek için eleştirel incelemesini yaparken kendisinden de şüphe etmelidir."

Hakikat peşinde koşan adamı bugün bir sorun beklemektedir. Her değişik konu başlığı altındaki geçelim bir senede üretilen on milyonlarca yeni makaleyi, bir insanın kendi uzmanlık alanında bir senede üretilen makale sayısı bile milyonla ifade edilir durumdadır.

Geçenlerde okuduğum bir kaynakta, sadece biyomedikal alanında 2016 senesinde üretilen makale sayısının 1.2 milyon adet civarında olduğu yazmaktaydı! Bu bilginin hepsine bir insan zihni olarak İbn-i Heysemce yaklaşmak… Mümkün değildir.

Hemen hepimizin başına gelmiştir. Çok dahiyane bir fikir aklımıza gelir. Ve fakat biraz araştırınca görürüz ki, biz giderken başkaları bizim gittiğimiz yoldan dönmüş, döndükleri yerden bizim gidişimize el sallamaktadır!

Bilim insanları için de hipotezlerini oluştururken ciddi sıkıntılardan birisi, sorduğu sorunun zaten bir yerlerde çoktan sorulmuş olma ihtimalidir. Ayrıca, bir yıl içinde dahi belirli bir uzmanlık alanında üretilen makale sayısının milyonlarla ifade edildiği bir bilgi denizinde, aşikardır ki bilim insanının; velev ki daha önce sorulmamış bir soruyu sormuş olsun, çalışmasını dayandıracağı mesnet, var olan bilginin çok küçük bir kısmına dayanmak zorunda kalacaktır.

17. YY’da Bacon tarafından ilk defa tanımlanan ve kendisinin “makine” diye adlandırdığı bilim üretme süreci, algoritmik bir süreçtir. Önce veriler toplanır ve var olan Büyük Veri’ye entegre edilir. Sonra, bu veriler yeni hipotezler üretmek için kullanılır. En sonunda ise dikkatlice dizayn edilmiş ve kişisel yargılardan tamamen bağımsız deneylerle hipotezler test edilir.

İbn-i Heysem ve Bacon beraberce bize bir şey söylemektedirler. Eğer bilim üretimi algoritmik bir süreçse teorik olarak; yeterli teknolojinin var olması koşuluyla, algoritmalar insan beyninin kısıtlarını aşarak üretilen milyonlarca bilgiyi analiz edebilir, daha önce sorulmamış soruları sorabilir, deney yapabilir. Yani bilim üretebilir!

Bugün yeterli teknoloji mevcuttur. Böyle bir algoritmanın bilim üretebilmesi için, ilgili veri kaynaklarının açık olması yeterlidir. Kaynaklar açık olduğu takdirde, veri rahatlıkla toplanabilir. İnsanlığın ortak bilgi kaynağına ulaşacak bu algoritma, gerekli analizleri yaparak sorulmamış soruları çok hızlıca tespit ederek sorabilir, hipotezleri kurabilir. Deney yapabilen robotlar ve algoritmalar halihazırda zaten ilaç endüstrisi başta olmak üzere bir çok endüstride kullanılmaktadır. Gelecekte bu teknoloji çok daha fazlasıyla ilerleyecektir. 

Sonuç olarak, gelecekte buluş yapmaya başlayacak algoritmalar teorik olarak mümkün gözükmekte. Buluş yapmak yerine buluş yapacak algoritmaları icat etmek, insan önyargılarından ve zihin limitlerinden bağımsız, en fazla veriyle en kritik soruları insanlık için sorabilen bir zihin ortaya çıkarmak demek. Elimizde var olan ve insanlık olarak bizi sadece ayrıştıran “insani” modellere bakınca insan sormadan edemiyor.

Neden olmasın?