​BİR DE KÜLTÜRÜMÜZ İÇİN REFERANDUM HEYECANI DUYSAK

Doç. Dr. Can CEYLAN
3-5 Mart târihlerinde gerçekleştirilen 3. Millî Kültür Şûrası, kültür, sanat, edebiyat ve mûsıkî çevrelerimizde dikkatle tâkip edildi.

3-5 Mart târihlerinde gerçekleştirilen 3. Millî Kültür Şûrası, kültür, sanat, edebiyat ve mûsıkî çevrelerimizde dikkatle tâkip edildi. Bu şûranın önemli ve kıymetli işlere kapı açacağı, tâkiben yapılan organizasyonlarla görülmektedir. Bunlardan biri, 14 Mart günü Cumhurbaşkanlığı külliyesinde Cumhurbaşkanımızın değerli eşi sayın Emine Erdoğan’ın himâyelerinde düzenlenen toplantıdır. Tezhip, hat, minyatür, ebrû gibi Türk ve İslâm kültürünün millî özelliklerini yansıtan sanat dallarında uzman kadın akademisyenlerin de içinde bulunduğu iki yüzü aşkın kadının iştirak ettiği dâvet gibi organizasyonlar, millî kültür şûrası gibi şemsiye organizasyonların verimi açısından önem arz etmektedir.

Devrimlerle dünyânın kurtarılamayacağı, yakın târihteki hüsran ve felâketlerle anlaşılmıştır. İnsanlığın ihtiyaç duyduğu huzur ortamın, tedricî olarak gelişen bir estetik anlayışı ile mümkündür. Bunun da en emin yolu, genel anlamda sanattır. Dünya üzerindeki her sanat dalı şüphe yok ki, birbiriyle kıyaslanamayacak kadar özel ve değerlidir. İnsanlığın ortak değeri olan her bir sanat dalı, huzûrun ve güzel ahlâkın tesisi için gösterilmiş olan yollarda en çok ihtiyaç duyduğumuz araçlardır.

Ancak şu da unutulmamalıdır ki, hiçbir kültür tek başına tüm insanlığa hitap edemez. Hiçbir sanatçı da tüm dünya sanatlarını icrâ edemez. Bunun yolu, sanat ağacını meydana getiren dalların millî ve yerel bir anlayışla ele alınıp küresel bir kalitede yapılmasıdır. Bu yüzden kültür şûrasının “millî” sıfatını taşıması önemlidir.

Fakat bu şûranın yirmi sekiz yıl gibi uzun bir sürenin ardından yapılması acı bir gerçeği göstermektedir ki, sanat, kültür, edebiyat ve mûsıkîmiz hak etmediği bir ihmâle mâruz bırakılmıştır. Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında devrimlerle yapılmak istenen kaş, göz çıkarma ile sonuçlandığı için, irfân körlüğü sebebiyle farkına varamadığımız bu ihmâl artık alarm sinyalleri vermektedir. Bu alarm, devletin en üst makamından bizzat Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından 3. Millî Kültür Şûrası’nın açılış konuşmasındaki ifâdelerle verilmiştir. Elbette devletin başı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bunca işi arasında bir sanatçı gibi işin uygulamasına geçmesi beklenemez. Makamının gereği olan himâyeyi en üst seviyeden göstermekte ve himâye konusunda rol model olmaktadır.

Devlet-halk-sanatçı’dan oluşan üçlü sacayağının işbirliği ile telâfî edilecek olan ihmâlde, devlet teşvik ve destek görevini yaparken, sanatçılar da çocuksu bir heyecan ile bu teşvik ve desteği arttıracak icraatlar yapmalı; sanat eserleri, besteler ortaya koymalıdır.

Ancak en önemli ayak ise halktır. Sanatı ve sanatçıyı esas teşvik edecek olan, halkın millî bir şuur ile kendi öz sanatına sâhip çıkmasıdır. 16 Nisan Anayasa Referandumu konusunda kimimiz az, kimimiz çok, ama her vatandaşın duyduğu heyecan, sanat için dâimî ve bir hayat anlayışı şeklinde olmalıdır. Gidilen her konser ve her sergi, satılan alınan her kitap, her müzik albümü ve her sanat eseri âdeta memleketin refâhı yönünde atılan birer oydur.

Kültür adına ortaya konması gereken oy sandığı, her dâim halkın huzûrunda ve dikkatinde olmalıdır. Halkın sanatı desteklerken aslında kendi hayat kalitesini yükselttiği bilincinde olması gerekir. Halkın sanatı nasıl destekleyeceğini göstermek de, başta eğitim sistemindeki düzenlemelerle devlete ve icra edeceği sanat ile sanatçılarımıza düşmektedir.