BİR "ESER"İN DOĞUŞU

Sevgi Canan AŞİROĞLU
Tüm Yazıları
Esintili bir yaz gecesinde, başını gökyüzüne çevirdi.

Deniz dalgalarındaki ahenkli sesle uyuduğu geceleri kutsadı. Yüzünü önce denize çevirdi. Kıyıya vuran dalgaları rahatlıkla görebiliyordu. Dalgaların geldiği yeri görebilmek için uzaklara baktı. Ufukta görünmez bir çizgi belirdi. Hemen bitiminde gökyüzü başlıyordu. Başını gökyüzüne çevirdi. Gökyüzünden bir sürü parlak gözün kendisini izlediğini gördü. Yıldızlara gülümsedi. Herbirini çevresindeki insanlarla eşleştirdi. İçinde tarifsiz bir kıpırtı başladı. Yine güzel bir şeylere tanık oluyordu. Sesini dinlediği dalgaların ne söylediğini, yıldızlar anlatmaya başladı:

Sesler gönüllerimizi ferahlatıyor, sözler ise düşünce ufkunda yolculuğa götürüyordu. Kelimelerin özenle seçilerek yan yana getirlidiği ifade şekli ile sesler buluşunca, insanı sarhoş eden bir yaratım oluyordu. Sesin cümbüşünde, uyumlanan su sesi, kalbe akan şiirin hikayesinde, akıp gidiyordu. Müzik, kelimeler ile el ele vererek ruhumuzu sarıyordu.

Ilık bir rüzgar esintisiyle kapı aralığından gelen ud sesinde, aralıklı duraksamalarla dağılan ezgiler geceye eşlik ediyordu. Yeni bir bestenin doğuşuna tanıklık ederken duyumsadığı her an önemliydi. Önce, şiirleşen melodiye dikkatini verdi. Dalgaların sesinde suyun hareketini izledi. Nereleri dolaşarak bu sahile geldiğini bilemediği suyun, sesini dinledi. Yavaş yavaş müziğe teslim olan kelimelere kulak verdi. Her bir şiirin hikayesi farklıydı. Şiirin her dilde anlaşılır hale gelebilmesi, müziğe teslimiyeti ile olabiliyordu. Hava ve suyun birbiriyle iç içe geçmiş hali, müzik ile eşleşti.

Hiç bilmediğiniz, tanımadığınız bir yerlerde, tanımadığınız bilmediğiniz kimselerin müzik sonsuzluğunda buluşuyor olması, müzik perisinin işi!

Bir müzik eserinin sahip olduğu görünmez kuvvet ile dinleyicisini oluştuması, bir buluşma ile değer kazanıyordu. “Umman”dan kıyıya vuran dalgaların sesini dinlerken, heryerde, sessizce eşlik eden yıldızlar vardı.

Aranağme ortaya çıktığında,  hikayesi dizelere dökülmeye başlamıştı. Meyandaki sesler, sözler ile bağlılığını haykırıyordu. Sözlerin müzikten ayrı ya da müziğin sözlerden ayrı duyulmadığı o an teslimiyet gerçekleşmişti. İçeriden gelen sesler, artık, eserleşmişti.

Yıldızların fısıltıları kelimelere, kelimeler cümlelere, cümleler güfteye dönüşmüştü. Dalgaların sesi notalara, notalar ezgilere, ezgiler besteye dönüşmüştü. Güftedeki hikaye bestenin sevgisiyle sımsıkı sarmalandığında sessizleşti. Dinleyenelerine emanet edildi. Özgürleşti!

Her eserin bir hikayesi var!

Tanımadan çok sevdiği bir insanı, evinin kapısında gören bir adamın, gözlerindeki yaşları görmek kelimelere sığmıyor:

Birlikte ağlanıyor!

Ellerinde bıraktığı ağrıyı umursamadan, yıllarca müzik enstrümanı üretmeye devam eden bir insanı tanımak çok değerli:

Anlatılamıyor!

Böyle bir değerli insanın, enstrümanlarının sesini, çok sevdiği üstadın elinden dinlemesine tanık olmak tarifsiz:

Yazılamıyor!

Vedalaşırken sıkıca sarılmasında yaşanan mutluluk sonsuz:

Yayılıyor!

Müziğin buluşturduğu heryerde sevgi var:

Paylaşılıyor!

Yaz gecelerinde gökyüzünde dalgalar var:

“Ses” veriyor!

Yaz gecelerinde yeryüzünde yıldızlar var:

“Söz” veriyor!

Yaz gecelerinde her yerde insan var:

“Sevgi” veriyor!