BİR İNSANLIK SORUNU DAHA

Mehtap DEMİR 14 Şub 2021

Mehtap DEMİR
Tüm Yazıları
İnsanlığı yutan kara bir delik… Kanayan yara

Irkçılık bir varlık erezyonu

Başlı başına bir insanlık sorunu

İnsanlığı yutan kara bir delik… Kanayan yara

Bakın ABD’ye örneğin.

Hiç “Bu kadar da olur mu” demeyin,

Oluyor…

Aşılanma uygulamasında bile kendini gösteriyor.

Duyarlı bilim insanlarının takip ettiği bir konu da buydu.

Araştırdılar dünyada kim, ne kadar aşılandı, kime nasıl uygulanıyor aşı diye.

İlk olarak ABD’de yapılan bir araştırma ise göze çarpıyor.  

Sonuç vahim…

Beyaz olmayanlara daha az aşı uygulandığını ortaya çıkıyor.

Bir Kovid İzleme Projesi'ne  göre,

“Pasifik Adalı, Amerikan Kızılderili, Alaska Yerlileri, Hispanik Latin ve Siyahi insanlar, beyaz ve Asyalı insanlara kıyasla orantısız bir şekilde virüsü kapıyorlar.

Siyahilerin ise diğer ırksal ve etnik gruplara kıyasla virüsten ölme olasılığı daha yüksek.

Yani siyahiler beyazlara göre daha riskli.

Ancak buna rağmen,

Daha yüksek risklere rağmen, sonuçlar beyaz olmayan toplulukların beyazlardan daha düşük oranlarda aşılandığını gösteriyor.”

Özellikle Washington Dc…

Şehirdeki en büyük siyah nüfusa sahip olan bölgelerin hala aşılananların en düşük yüzdesine sahip olduğu açıklanıyor…

Elbette sorun sadece ABD’de değil…

Dünyanın pek çok bölgesinde aşılanma çalışmalarında öncelik ihtiyaç sıralamasına göre değil ırk-din-ekonomik “öncelik” sıralamasına göre planlanmış.

İnsanlık sözde “ilerleme” kaydediyor ya…

Bu konuda bir adım bile hareket edemedi…

İnsanlık tarihi her kırılgan anda içindeki kötülüğü kusuyor…

Kaç kişiyiz?

Okumayı yaparken gözüme çarpan ilk sonuçlara bir hayli sevindim.

Önce başlıktaki gibi “kaç kişiyiz?” acaba diye sordum, altı yedi çalışmayı inceledikten sonra da ortalama yüzdelere baktım.

Kadın akademisyenlerin sayısı ne kadardı ve Türkiye ile özellikle Avrupa arasındaki fark neydi? 

Öncelikle, en son, 2019’da bu yönde bir çalışma yapılmış ve 28 Avrupa ülkesinden sonuçlar ortaya çıkarılmış.

28 ülkede kadın akademisyenlerin ortalaması yüzde 40,

Bunların yüzde 20’si ise üst yönetim pozisyonunda. 

Gelelim ülkelere;

Fransa’da yüzde 19, Almanya’da yüzde 17,

Belçika’da yüzde 15, Birleşik Krallık da ise yüzde 15

Amerika kıtasında özellikle Kanada göze çarpıyor…

Kanada üniversitelerinde bulunan kadın akademisyen oranı yüzde 40  

Amerika Birleşik Devletleri’nde ise bu oran yüzde 32.

Devam edelim… Asya’ya geçelim…

2015-2016 eğitim yılı verilerine göre;

Hindistan üniversitelerinde profesör pozisyonunda bulunan kadın akademisyen oranı yüzde 25  

Çin’de de hemen hemen aynı rakam…

Japonya’da ise bence beklenmedik sonuç… Yüzde 12

Peki biz,

Türkiye’de rakam ne?

Bir iyi bir de kötü haber.

Pek çok Avrupa ülkesine göre kadın akademisyen sayımız yüksek…

Türkiye’de akademisyenlerin yaklaşık yüzde 44’ü kadınlardan oluşuyor.

Ancak, akademik unvan kademeleri yükseldikçe kadın oranı düşüyor.

En fazla bulunduğumuz unvan  araştırma görevliliği, ardından öğretim görevliliği geliyor.

En az sayıda bulunduğumuz kadrolar ise doçentlik ve profesörlük

Ha gayret!

Bay Mori Yoşiro!

Tokyo Olimpiyatları Organizasyon Komitesi Başkanı Mori Yoşiro…

Adını bilmezdik, etmezdik.

Tokyo ve Olimpiyat başlıklarını duyduğumuzda ise tek aklımıza gelen,

virüs dolayısıyla ülkede düzenlenmesi planlanan olimpiyatların yapılıp yapılamayacağı tartışmasıydı.

Ama Bay Yoşiro bize kendisini öyle bir tanıttı ki.  

Onu bir daha unutamayacağız belki de. Adını duyduğumuzda “evet o isim” diyeceğiz.

Beyefendi düzenlediği basın toplantısında nedense kadınları hedef alıp, cinsiyetçi tavrını öne çıkardı.

Ona göre "kadınların katıldığı kurullar uzun sürüyormuş"

Gerekçeye bakın.

Güler misin ağlar mısın..

Neyse ki istifa etti.

Japonlardan hiç beklenmeyen bir örnek oldu kendisi.

Günün Sözü

“Ayağını boynuna dayayan nefretli insandan nefret etmemek, büyük ruhsal direnç ister; bu konuda çocuğuna nefret etmemeyi öğretmek ise çok daha büyük mucizevi bir algı ve sadakat ister”

James Arthur Baldwin