BİR NOBEL ÖDÜLÜNÜN BİR MİNNOŞ KADAR DEĞERİ YOK!

Micheal KUYUCU 10 Oca 2021

Micheal KUYUCU
Tüm Yazıları
Bazı ne olduğu belirsiz kişiler "sen işine" bak diye Fazıl Say'ı sosyal medyada bu yorumundan dolayı eleştirdiler.

Geçtiğimiz günlerde Fazıl Say müthiş bir tespitte bulundu. Instagram hesaplarına bakarak Nobel Ödülü alan Türk bilim insanı Aziz Sancar’ın 152 bin takipçisinin olduğunu ama ne iş yaptığı belli olmayan Murat Övünç’ün 2 milyon 400 bin kişi tarafından takip edildiğini söyledi ve sosyal medya hesabından buna tepki gösterdi.

Bazı ne olduğu belirsiz kişiler “sen işine” bak diye Fazıl Say’ı sosyal medyada bu yorumundan dolayı eleştirdiler. Say, aslında çok doğru bir konuya değindi. Bu ülkede hiçbir üretim yapmadan, memlekete zerre faydası olmayan o kadar çok şöhret var ki, ben de bazen onun gibi düşünüp, ülkeden hem kendi adıma hem de gençler adına umudumu kesiyorum. Bakıyorsunuz adamın cinsiyeti belli değil, Instagram’da ona buna küfrederek, laf ederek dikkat çekiyor ve şöhret oluyor.

Ne olduğu belirsiz insanların şöhreti

Bir bakıyorsunuz medyada bir üretimi yok, bir şey yapmamış ama medya şöhreti. Bu ne iş yapmış diye düşünüyorsun? Şarkı mı söylemiş, albüm mü yapmış? Bir dizide mi oynamış? Ya ne bileyim ne yapmış ne üretmiş? Kötü de olsa bir mal bir hizmet üretmiş mi medyada?

Yok! Ama milyonlarca takipçisi var. Bu takipçilerin büyük bir bölümü fake, bunu da biliyoruz. Ama yine de o kadar çok takipçileri var ki insan görünce şok oluyor.

Mesela Fazıl Say, Murat Övünç dedi. Bu Murat kardeş ne iş yapıyor? Sahne sanatçısı! Aziz Sancar ne iş yapıyor? Akademisyen, Nobel alıyor. Dünyada çok büyük bir önemi olan bir Nobel ödülünün Türkiye’de bir Murat Övünç kadar önemi yok mu? Yok! Demek ki yok ki memleket bu halde.

Nusret’in 32 milyon takipçisi var. Ne iş yapıyor? Kasap. Bildiğiniz eskilerin deyimiyle kasap. Ama modern sosyete kasabı. Şeyma Subaşı, 3 milyon takipçisi var. Ne iş yapıyor? Acun’un eski karısı. Özetle, bir Nobel ödüllü bilim insanı bir Acun’un eski karısı, bir sosyete kasabı kadar değerli değil bu ülkede. Gerisini siz düşünün. Fazıl Say’ın saptamasına ek bir saptama getirmek ve böyle bir tablo adına yaşadığım ülke adına utandığımı söylemek istiyorum. Maalesef biz bu kafayla gidersek daha çok aşı için kuyruk bekleriz, daha çok bilmem kaçıncı dünya ülkesi oluruz.

Günce herkese “Kalk Yerine Yat” diyor

2000’lerin başında girdiği pop müzik dünyasında kendine has bir modern sound sundu. Batı popu güçlü vokali ile besledi. Günce, üç yıllık müzik arasını Sezen Aksu imzalı şarkısı ile doldurdu.

“Üç yıl şarkı bekledim”

3 yıl gibi bir süre piyasadan uzak kaldım gibi gözükse de, aslında sürekli bir şarkı arayışındaydım. İlk albümümden beri kendi şarkılarımı da yazan bir şarkıcı olduğumdan sürekli beste yaptım hatta aranjesi biten şarkılarım bile oldu. Ama bir şekilde içime sinmeyen bir şey oldu ve yayınlamadım. Ta ki Sezen Aksu’dan “Kalk Yerine Yat” gelene kadar. İlk demosunu dinlediğimde dedim ki “evet işte bu şarkı”. Sözleri Sibel Algan’a, müziği Sezen Aksu’ya düzenlemesi ise Erol Temizel’e ait. Beni ve içimdeki muzip kadını inanılmaz bir samimiyetle yansıtan bir şarkı oldu.

“Klibimi kendim yönettim ama yönetmenlikte iddiam yok”

Klipte, ufacık bir tartışmada bile biz kadınların ortak verdiği tepkileri esprili bir dille anlatmaya çalıştık. Kadın önce dırdırıyla adamı evden kaçırıyor sonra oturup abur cubur evde ne varsa yiyip ağlaya ağlaya aşk filmi seyrediyor. Neyse ki sonu mutlu bitiyor ve beraber kalkıp yataklarında uyuyorlar. Bir de küçük fakat çok değerli bir ayrıntı var; şarkının sözlerinde “Sevgi neydi? Sevgi emekti?” sözü olduğu için bu sözle özdeşleşmiş “Selvi Boylum Al Yazmalım” filminden de unutulmaz bir sahne var. Şarkı ortaya çıktığında klip kafamda bitmişti zaten. Yönetmenliğini kendim üstlenmek istedim bu yüzden. Ama hiçbir iddiam yok tabi.

“Bir cover albüm yapacağım”

2022 yılı hedefim 80-90 yılları arası döneme ait şarkılardan oluşan bir albüm yapmak. Ama o zamana kadar tekli çalışmalarıma devam edeceğim.

“Pandemi döneminde bol bol spor yaptım”

Pandemi döneminde herkes gibi evde olmaya mecbur kalmadıkça her şeyi evde halletmeye çalışıyorum. Evde spor ve yoga yapıyorum düzenli, bu aralar yabancı dizilere biraz sardım. Okuyorum, yazıyorum ve yine evimde küçük bir home stüdyom olduğu için beste yapmaya şarkı söylemeye devam ediyorum. Pandemi döneminde sadece dört iş yapabildim. Nasıl bir özlem var içimde tahmin ediyorsundur. Her şeyin geride kaldığı, tekrar konserler verebildiğimiz günleri bekliyoruz. Önce sağlık olsun gerisi olur bir şekilde.

“Güçlü sözler hit olabiliyor”

Sektörde benim için eski veya yeni olayı yok. Kendine özgü, farklı, ticari kaygıdan uzak, iyi olan her işi kendime örnek alabilirim. Yeni isimlerden de bu özelliklere sahip isimleri takip ediyorum. Melodik olarak hafızaya çabuk giren ama aynı zamanda özgün, samimi aynı zamanda güçlü sözler genelde hit oluyor.

“Pop müzik darboğazda”

Ağır aksak ilerleyemiyor bence pop müzik. Hatta bir çeşit dar boğazda olduğunu düşünüyorum. Çünkü sürekli kendini tekrar eden ve yenilikten korkan bir düşünce yapısına kilitli Türkiye’de pop müzik. Bu yüzden bayrağı hip hop, trap vs tarzlar aldı koşuyor. Artık Z kuşağı samimi özgün ve yeni sound’ları bekliyor. Ben kendi yaptığım pop müziği tamamen bu genel anlayışın dışında tutuyorum. Bu konuda mütevazi olamam, piyasaya ilk girdiğim 2003 yılından beri sound’um kendine özgü ve yenilikçi bir anlayışta oldu. Tabi ki Erol Temizel ile olan yol arkadaşlığım en büyük sebebi.

“Artık her şey sosyal medyada yürüyor”

Sosyal medya ile herkes gibi benim de aram iyi olmak zorunda. Bu nedenle ben de aktif olarak kullanıyorum. Artık her şey sosyal medyadan yürüyor. PR çalışmasını bile neredeyse sosyal medya üzerinden hedefleyen, klipleri şarkıları dijitalden sunduğunuz bir dönemdeyiz. Eski dönemlere göre iyi tarafı herkes dinleyiciye bir şekilde daha hızlı ulaşabilir oldu. Ama tabi üretim bu anlayışla inanılmaz çoğaldı. Şarkı ve şarkıcı sirkülasyonuna yetişmek neredeyse imkansızlaştı. Her alanda eş zamanlı bir PR çalışması gerekiyor ama şarkı zaten iyiyse kendi PR’ını kendi yapıyor bir şekilde. Ama radyolar bir şarkı için PR çalışmasının en önemli halkası bence.

RTÜK Radyo araştırmasında yabancı müzikte birincinin adı değişti

RTÜK geleneksel olarak “Radyo Dinleme Eğilimleri Araştırması” yapıyor. İlk 2007 yılında yaptı, sonra sırasıyla 2009, 2014 ve 2019 yılında bu araştırmasını yaptı ve bulguları kamu oyu ile paylaştı. En son yakın bir süre önce de kıyaslamalı bir tablo yayınlandı.

Pop müzik tanımında hata

RTÜK’ün yaptığı bu araştırmaların yıllara göre kıyaslanmış sonuçlarını, daha doğrusu birincilerini gösteren bu tabloyu inceledim. Bu tabloda Türk pop müziği çalan radyolar arasında 2007 yılında Süper FM birinci iken, yerini 2019 yılında Kral FM’e bırakmış. Çok şaşırdım. Bir arabesk müziği çalan radyo kanalı nasıl pop müzikte birinci olur diye sordum kendi kendime. Türkiye’de çok iyi pop müzik yayını yapan radyolar var. Bunların en önemli iki örneği Powertürk, Number One Türk. Kral Grubunun pop müzik radyosu Kral Pop var. Özellikle Nr1 Türk ve Powertürk kaç yıldır taksilerde, kafelerde, gençlerle yaptığım radyo muhabbetlerinde benim en çok karşıma çıkan pop müzik yayını yapan radyolar. Tabloda en çok dinlenen Arabesk müzik radyosu 2007’den 2019’a kadar değişmedi ve yine Kral Fm oldu.

İstikrar ve başarının adı: NR1 FM

Yabancı müzik yayını yapan radyolarda müthiş bir rekabet var. Bu rekabet RTÜK raporuna da yansımış. 2007 yılında Türkiye’nin en çok dinlenen yabancı müzik radyosu Power FM iken, 2009 yılında yine Power FM olmuş. 2014 yılında bir numaraya Metro FM çıkmış. 2019 ve sonrasında ise birincilik koltuğuna Number One FM oturmuş. Bu alanda müthiş bir rekabet var. Eskilerin deyimiyle FB- GS- BJK rekabeti var. Yıllardır değişmeyen bir rekabet. Bu kıyasıya süren rekabette Number One FM birinciliği bir kez daha yakaladı. Aslında bana sorarsanız hep birinciydi, bu en son RTÜK’ün araştırmasında da tescillendi.

Number One FM’in başarısı asla tesadüf değil. Bu, istikrarla devam eden bir başarı. On yıldır ben de birçok araştırmaya tanıklık ettim. NR1 FM hep ilk ikide çıktı. Hiç şaşmadı. Bunda üç faktör çok önemli. Bir, istikrar, iki, doğru adamla istikrar, üç inançlı ve işini severek yapan adamla istikrar. Number One FM, yaklaşık on iki yıldır bu alanda çok çalışkan bir yayın ve müzik yönetmeni tarafından yönetiliyor. Mert Hakan. Bunda onun hırsı, işinin severek yapması ve yabancı müzik konusunda gerek DJ’liği ile gerekse albümlerdeki katkısı uygulama alanında da kendisini sürekli geliştirmesi ve her zaman piyasadaki güncelliğini koruyarak, yabancı müzik dinleyicisinin ne istediğini sürekli takip etmesi çok büyük bir faktör. Bu faktöre bir de şirketin istikrarlı politikası da eklenince bu başarı hep devam etti.

Türk medyasının en nefret ettiğim huyu. Zırt pırt yönetici ve personel değiştirmesidir. Patronlar hesap kitap yapmadan keyiflerine göre adam harcamayı seviyor, sonra da istikrar hayal oluyor. NR 1 FM’de yaşanan istikrarında çok önemli bir payı var bu başarıda. Bence haklı bir başarı bu. Devamı da gelecektir.

TRT radyoları..

RTÜK’ün araştırmasında doğru bulduğum birçok şey var. Ama anlam veremediğim bir konu da var. Hatta bana bilimsel gelmeyen bir şey. Araştırma TRT Radyolarını bir bütün olarak değerlendiriyor. TRT’nin bir sürü radyosu var. TRT FM, TRT Radyo 1, TRT Radyo 3 …  say say bitmez. Onun üstünde radyosu var. Bunlardan sadece bir tanesinin iyiye yakın bir dinlenirliği var.

RTÜK, araştırmasında TRT radyolarını tek bir radyo olarak görüp bu biçimde raporluyor. Mesela Türk Sanat müziği alanında birinci olan radyo yerine TRT yazılmış. Diğer branşlarda da öyle, radyonun adı yok ilgili alanda TRT yazıyor. Bu terminolojik olarak koca bir hatadır.

Bu bilimsel olarak hatadır. O zaman mesela Power medya grubu için de tüm radyolarının reytingini toplayın Power yazın. NR1 Grubunun tüm radyolarının reytinglerini toplayın tüm alanlara NR1 yazın. Aynı şeyi Karnaval içinde yazın. Bu çok büyük bir hata. TRT FM bir radyo kanalıdır, TRT ise o grup içinde bulunan tüm radyoların toplamından oluşan radyo grup adıdır. RTÜK bu hatayı nasıl yapıyor anlamıyorum. Bir uyaran, bir yönlendiren yok mu? Bunu bir bilimsel atmosferde, yabancı bir medyada veya uluslararası bir bilimsel konferansta biri görse “Allah Alllah” der.