BİTMEK BİLMEYEN OTOMOTİV GÜNDEMİMİZ

Ahmet ÇELİK 01 Ağu 2022

Ahmet ÇELİK
Tüm Yazıları
Çok uzağa gitmeden son bir aya dikkat çekeceğim.

Çok uzağa gitmeden son bir aya dikkat çekeceğim. Bu süreçte 4 markanın bayisi Gülan Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Alp Gülan, Otomotiv Distribütörleri Derneği Başkanı ODD, Otomotiv Sanayicileri Derneği Başkanı (OSD) ve Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği Başkanı Albert Saydam’ın basın toplantılarına katıldım. Bu arada diğer sektör yöneticileriyle de gazete, dergi ve radyo için röportajlar yaptım. Hepsinin söylediği tek ortak cümle “En önemlisi iç pazarın güçlenmesi”ydi. Yani bugün otomotiv sektörünü yöneten üst düzey yöneticilerin ortak derdi “iç pazardı”. Kimse “ÖTV indirilsin”, “ÖTV kaldırılsın” falan demiyor. ÖTV’yi konu bile etmiyorlar. Evet herkes ÖTV’nin otomobil satışlarında çok büyük bir handikap olduğu görüşünde. Ama bu konuda da geçen hafta OSD Başkanı Cengiz Eroldu’nun “şahsi görüş” olarak dile getirdiği “Şu anda satacak mal yetiştiremezken ÖTV’den söz etmeyi rasyonal bulmuyorum” görüşü çerçevesindeler. Sektörün birinci önceliği ÖTV değil. Kredi faizleri olabilir. Enflasyon olabilir. Dövizin artışı olabilir. Ama tek derdi ÖTV değil. Bunu böyle düşünmeleri de dile getirmemeleri de suç değil. Şu şartlardaki satışlar ortada. Hemen hemen tüm yöneticilerin “ne kadar araç bulursak o kadar satıyoruz” demeçleri de ortada. Devlet, yıllardır vergi ve vergi matrahları konusunda hep bildiğini okudu. Hep bir gece yarısı alınan kararlara uyandık. Şimdi konuyla ilgili tüm yetki Cumhurbaşkanı’nda… Büyük ihtimal ki, Ağustos ayına yönelik ÖTV’yi kapsayan bir operasyon söz konusu. Sektör bu konularda çok sakin, olgun ve anlayışlı bir tavır sergiliyor. Sektör bu haldeyken, tüketicilerin bir bölümü ÖTV çığırtkanlığı yapıyor ama inanın birçoğu otomobil alacağından değil. Onlara her konuda olduğu gibi atıp tutacakları, linç etmeye çalışacakları bir konu olsun. Otomobilde de böyle, futbolda da böyle, sosyal medyada tartışılan birçok konu böyle. Çünkü hepimizin bilelim bilmeyelim, anlayalım anlamayalım her konuda söyleyecek söz çok. Nasıl olsa twitter’da beyin bedava!, yorum bedava… Neyse, benim bütün bu açıklamalardan anladığım sektörün asıl önceliği ve üzerinde durduğu konu iç pazarın hareketlenmesi…

Bunların dışında geçen haftayı yine sürekli yazıp-çizdiğimiz konularla geçirdik. Mesela, Çin ve Japonya’dan gelen elektrikli araçlara yüzde 20 gümrük vergisi konması sektörde tartışıldı. Gerçi elektrikli otomobil pazarında çok ama çok küçük bir payımız var ama yine de birçok markamızı etkileyeceğe benziyor. Yüzde 20’lik verginin dışında bir de yüzde 60’lık ek vergi düşünülecek olursa bunlar fiyatlara eklenecek. Genel kanı bu hazırlıkların TOGG için yapıldığı yönünde… Bir de sıfır km otomobil pazarından araç bulamayınca 2.El pazarı da aldı başını gitti. Bu konuda konuşulan, sorulan konuların başında geldi. Bunun böyle seyretmesi de çok doğal aslında. Çünkü otomobil bu süreçte “yatırım aracı” oldu. Parası olup bir otomobil alıp da köşeye koyan biri, birkaç ay sonra iyi bir karla aracını satabiliyor. Böyle olunca da normal vatandaşın da bu al-sat işine girmesi çok doğal. Bugün araba alan araba, ev alan ev, arsa alan da arsa alıyor. Çünkü herkes biliyor ki; her alınan iyi bir karla elden çıkartılıyor. Serbest ticaretin yaşandığı, enflasyonun bu derece yükseldiği ülkemizde insanların bu fırsatları değerlendirmesi doğal bir süreç. Mutlaka arada istismar edenler, art niyetliler de olacaktır. Dünyanın hemen hemen her yerinde olduğu gibi… Her bayiyi, her galericiyi, her aldığı otomobilini satanı karaborsacı ilan etmek, yargısız infaz etmek doğru değil. Ama hepimiz bu davranışlarla besleniyoruz… İşte bu nedenle bitmek bilmeyen bir otomotiv gündemimiz var. Bazen akıntıya kürek çekiyoruz, bazen bir bardak suda fırtınalar yaratıyoruz, bazen suni gündemleri gerçekmiş gibi gösterip suçluyu arıyoruz.

Erkek gazetecilerin bayıldığı haberler!

Geçen hafta Stellantis Türkiye’deki atamalar konuşuldu. Haberi sayfamızda da göreceksiniz. Benim dikkatimi çeken konu, “erkek egemen” otomotiv haberciliğinde haberin veriliş şekli oldu. Ben dahil hemen hepimiz “Peugeot Türkiye’ye kadın genel müdür” veya “Stellantis Grubun’nda 2. Kadın genel müdür” diye verdik haberleri. Genel Müdür erkek olunca ismini yazıyoruz ama kadın olunca cinsiyetini ön plana çıkartarak haberleştiriyoruz! Bence biz erkekler asıl cinsiyetçiliği o zaman yapıyoruz!  Siz hiç şimdiye kadar “şu markanın başına erkek genel müdür geçti” diye bir haber okudunuz mu? Şimdi diyecekseniz ki “az ve ender rastlandığı için kadın olması ön plana çıkartılıyor” falan... Evet genel kanı ve genel refleks de bu. Çok severek izlediği GİBİ dizinden bir örnek replik vereyim. Hani orda Yılmaz karakteri “Gerçeklerin bir kıymeti yok ki. Genel kanı neyse onu yaşıyoruz.” diyor ya işte bizim yaptığımız da aynen bu…  Haberimizde “kadın genel müdür oldu” diyeceğimize örneğin “Gülin Reyhanlıoğlu genel müdür oldu” desek haber eksik mi oluyor, anlaşılmıyor mu?  Genel müdürün “kadın” olduğunu vurgulayarak biz erkeklerin üstünlüğünün altını çiziyoruz bence. Subliminal mesaj bence bu yaptığımız.

Ama bence işin aslı farklı bir yönü daha var.  Genel müdürler tamam erkek ağırlıklı. Ancak otomotivimizde; pazarlama, reklam, iletişim, satış, ürün sorumlusu gibi alanlarda bence kadınlar çok ağırlıklı. Hayatımızın her alanında, en azından ailelerimizde olduğu gibi gidiyor işler bence. Evin “reisi” erkekler gözüküyor ama her şeyi kadınlar yönetiyor. İşte otomotivde de durum bence aynı.

Ben; her başarılı erkek genel müdürlerin arkasında mutlaka daha başarılı kadın yöneticilerin olduğunu gözlemliyorum…