BİZ KADINLAR!

Funda ÖZKALYONCU
Erkeklerden çok dertliyiz değil mi?

Erkeklerden çok dertliyiz, değil mi?
Bana, kadınlar instagram dm’den öyle hikayeler yazıyorlar ki inanamazsınız.
Bir sor bin ah işit, şikayet edelim duralım.
Geçen hafta gazetelere bir haber yansımış.
Adı önemli değil ama, ben hikayeyi anlatacağım.
İzmirli iş adamı, holdingi varmış, çok zengin anlayacağınız.
Adam 77 yaşında, ama yaşının üstünde gibi, 4.defa damat oluyor.
Evlendiği 4. kadın 35 yaşında.
Düğünlerini üzüm bağlarında yapmışlar, fotoğraflarını görünce, şöyle kalakaldım.
Size sormak isterim anlamında.
Adama mı şaşıralım?
Kadına mı şaşıralim?
Yine size sormak isterim.
Sizce bu evlilik hangisi için daha zor olacak?
Kadına mı zor olacak?
Adama mı zor olacak?
Öyle ya 42 yaş fark var.
Aşk bu, yaş önemli değil palavrasına hiç inanmam ve hiç dinlemem.
42 yaş yahu.
Kimsenin karışacak hali yok, tabi ki özgür iradeleri var, insanlar canı ne isterse yapar.
Ama fotoğrafı görünce de herkesin de aklına canı ne isterse gelir.
Düşünmek serbest yani.
Artık kabul edelim.
Kadınlar da çok kurnaz, kadınlar da çok hesapçı oldu.
Mesele para olunca dünyayı gözü görmüyor.
İlla o hayatı yaşayacak kararı var ve bunun için olmazları olduruyorlar.
Öyle ya, hayatta olur var, olmazlar var.
Adam çok zengin, evlilik öncesi sözleşme imzalatmış kadına.
Aile fertleri istemiş tabi ki.
Kadın kabul etmiş ve imzalamış.
Ama kadının da şartları var ve damat hepsini kabul etmiş.
Kocaman bir malikanede yaşayacak.
Bir bebek sahibi olmak ve bu istegini kabul ettirmek.
Şirketin yönetim kuruluna girmek.
Ve adamın lüks bir oteli var, yarı hissesine sahip olmak.
Şirket anlaşması gibi, değil mi?
Hayat ne kadar çok hesap kitap içinde kaldı, değil mi?
Değer mi, acaba?
Bu yukarıda anlattığım evlilik hikayesi bahanem oldu aslında.
Çocukluğumu, genç kızlığımı ve o zamanlardaki insanları düşündüm.
İlişkileri, koca aileleri düşündüm.
Komşularımız gözümün önünden tek tek geçti.
Erkekler çok farklıydı.
Kadınlar çok farklıydı.
Hesapsız kitapsız birlikte olan, ilişkiler yaşayan evlilikler, karı kocalar vardı.
Kıt kanaat yaşarlardı, ama hepsinin borcu namustu.
Gözü kara erkeklerdi, çalışır çabalar ailelerine bakarlardı.
Alın terinin en sıcağını onlar akıtırdı.
Yağcılık nedir bilmezlerdi.
Her şey ne kadar sahiciydi.
Hiçbiri onurunu ve haysiyetini paraya değişmezdi.
İnsanlık ölçüleri;
Sadece sadakat, sadece çalışmak ve sadece emekti.
Kaderini içine sindirmiş, hesapsız kitapsız insanlardı.
Bir ömür boyu el ele olmak ne demek, hesapsız kitapsız yaşamak ne demek karşıdan bak anlardın.
Vicdanlarinı öptüğümün insanları, sizlerden hiç ders almamışız.
Hakkınızi helal edin valla.

Funda'nin aklındakiler…

... Her gazetenin life yazan köşe yazarları var.
Yaz başlayınca başlıyorlar yazmaya, Bodrum, Çeşme, Alaçatı beach’leri, restoranları ve mekanları yazıyorlar.
Başlıyorlar orası şöyle şahane, burası böyle şahane.
Benim gördüğüm Bodrum öyle hınca hınç dolu değil.
Bayramda da öyle akın akın insan gelmeyecek.
Ekonomik kriz var.
Benzin fiyatları, uçak fiyatları ortada.
Aklın akın insanların bu bölgelere geleceğini sanmıyorum.
Bir Türk kahvesini ortalama bir kafe 30 TL’ye satıyor.
Restoranlar, kafeler fiyatlarını yükseltmişler ve inatla değişiklik yapmaya niyetlerini yok.
Direniyorlar.
Sezon sonunda karlı mı çıkacaklar, bilmiyorum.
Benim demem o ki.
Bu köşe yazarları neden buraları öve öve anlatıyorlar.
İnsanların mutfaklarında yangın var, bunlar doğal kumsal falan anlatıyorlar.
Lahmacun fiyatlarından fenalık geldi.
Ben çok sıkıldım sizden.
Köşenize yazık.

Funda’nın aklındakiler..

... Robert De Niro.
Genç kızdık, o yakışıklı genç delikanlı idi.
Yakışıklılığına, karizmasına ve oyunculuğuna aşıktık.
İnanılmaz romantik bakışları vardı.
Ben yanağının yanındaki bene de aşıktım.
Geçen hafta İstanbul'a gelmiş.
Sahibi olduğu restoranı NOBU'nun İstanbul şubesinin açılışı için gelmiş.
Önceki gün Istanbul'un tarihi yerlerini gezmiş
Ayasofya Cami'sini ziyaret etmiş, Galataport'tan tekneye binmiş, Boğaz turu yapmış.
Alinazik yemiş.
Yemek sonrası Türk kahvesi içmiş.
Sonra pastaneye gidip, hediyelik Türk lokumlarından almış.
Fotoğrafları var.
Adam dünyaca tanımış, dünyanın en ünlü aktörlerinden biri.
Öylesine bir pantolon, öylesine bir tişört giymiş.
Ayağında siyah plastik terlikleri var.
Nasıl sade, nasıl tatlı, nasıl sahici anlatamam.
Bizdeki sıradan, vasat dizi ünlüsü oyuncular aklıma geldi.
Egodan infilak edecekler, tek tek aklıma geldi.
Esas büyüklük galiba egolarını yenmekten geçiyor.
Bu arada Robert De Niro 78 yaşına gelmiş.
AH zaman ah.