​BİZE NE OLDU?

Adnan KARAKAŞ 11 Tem 2017

Adnan KARAKAŞ
Tüm Yazıları
Şeytanı hiçbirimiz görmedik.

Şeytanı hiçbirimiz görmedik. Nasıl bir şeydir bilmiyoruz. Ama meşguliyetini, yapıp ettiklerinin ne gibi vahşiliklere yol açtığı hususunda yeterli bilgiye sahibiz. Onun işi biz âdemoğullarıyla. İnsanı saptırmaktır şeytanın görevi. Yoldan çıkarmak. Saptıran insanın nerede duracağı ise kestirilemez. Her tür zulmü yapabilir, her tür vahşeti sergileyebilir, her tür arsızlığı, hayâsızlığı işleyebilir. Öyle ki, yapıp ettikleriyle insanlıktan çıkar. Öyle ki yapıp ettikleriyle şeytanı bile hasedinden çatlatır...

***

Yaşanan vahşeti hepimiz biliyoruz. Ama olayı yine de buraya yazıyorum. Zaman bu utancımızın ilacı olmasın diye yazıyorum. Sakarya Kaynarca'da Suriyeli 9 aylık hamile bir kadın kaçırıldı. Yanında 10 aylık bebeği de vardı. Kendilerine esfeli safilin sıfatının bile hafif geldiği iki kişi, önce kadına tecavüz edip sonra da onu, karnındaki bebeği ile yanındaki 10 aylık çocuğu hunharca katlettiler. 

***

Bu kan dondurucu, şeytanın aklına gelmeyecek vahşeti aramızdan bazıları; aynı havayı soluduğumuz, belki aynı mahallede oturduğumuz, aynı lokantada yemek yediğimiz, çay içtiğimiz, aynı otobüste, trende veya uçakta seyahat ettiğimiz bazıları işledi. 

Fail iki kişiydi. Ete kemiğe bürünmüş birer şeytandı her biri. Yakalanıp tutuklandılar. Ancak mesele burada bitmiyor. O iki caniye cürümü işleten zemini, psikolojik ortamı kim oluşturdu? 6 yıldır her seçim propagandasında Suriyeli misafirlerimizi kullanan, iktidar olması halinde onları ülkelerine göndereceğini söyleyen siyasilerin o berbat zeminin oluşmasında etkisi yok mu? Evini değerinin on katına Suriyelilere kiralayanların, Suriyeli işçileri onda bir fiyatına çalıştıranların dahli yok denebilir mi? Ev sahiplerine ve işverenlere kızmak yerine kira artışı ve işsizlikten Suriyelileri sorumlu tutan ulusalcı, solcu, sağcı, mütedeyyin kesimlerin yol açtığı psikolojik ortam neye hizmet ediyor/du acaba? Suriyelilerin şehirlerimizi istila ettiğini sık sık dile getirenler, ülkeleri için savaşmak yerine burada aylak aylak dolaştıklarını savunanlar... Devletin 3 bin lira maaş verdiğini, hastanelerde önceliklerinin olduğunu, Suriyeli öğrencilere burs verildiğini iddia edenler... Suriyelilerin ikamet ettikleri kamplarda çalışıp bir yandan kadro talep ederken öbür yandan Suriyelilerin gitmesini isteyenler... Düne kadar ötekileştirilmekten yakınanların bugün zayıf düşmüş insanlara karşı takındığı tutum... O vahşeti haberleştiren DHA örneğinden hareketle medyanın tutumu... Bütün bunlar ayan beyan olup biterken hükümetin tedbir almaması... Sakarya'daki büyük utançtan sonra, kurbanların İdlip'te toprağa verildiği gün bile sosyal medyada "Türkün Türkten Başka Dostu Yoktur" başlığı altında başlatılan sistematik kampanyada Suriyelilere yönelik hakaretlerin bini bir paraydı..  

***

Osmanlı İmparatorluğu ile övünmek kolay... Bu insanlar Osmanlı bakiyesi toprakların insanları. Medeniyet iddiasında bulunmak da öyle. Medeniyet coğrafyasına dâhil bu insanlar. Ümmet dersen ümmetin bir parçası onlar. Sistematik bir şekilde sürdürülen bu Suriyeli karşıtlığı nedir peki? Karşıtlık zemini aynı zamanda bize yaşatılan utancın da bir nedeni. Bu zemin bir an önce yok edilmeli... Aksi halde utanca yeni utançlar eklenebilir, Allah korusun!