BRATİSLAVA

Hakan DİKMEN 02 Oca 2019

Hakan DİKMEN
Bugün size Tuna Nehri kıyısında yer alan Bratislava'yı anlatmak istiyorum. Yeni yıla girerken ışıl ışıl olan kenti sizin için gezdim. Avusturya'ya ve Macaristan'a sınır olması ve çok da yakın olunca şehirde bol turist görebiliyorsunuz. Almanlar, Macarlar, Avusturyalılar, Çekler ve Yahudiler şehrin geçmişinde güçlü izler bırakmış. Bu nedenle, Bratislava, bu kozmopolit ruhunu hâlâ muhafaza ediyor. Ayrıca bu güzel şehir, çok sayıda festival ve ticari sergiye ev sahipliği yapmaktadır.

Bratislava Slovakya’nın başkenti ve en büyük şehri. Bir başka başkent Viyana’nın 50 km kadar doğusunda bulunuyor. Ben trenle çok güzel bir seyahat yaptım. Bir kahve içimlik zamanda Viyana’dan Bratislava’ya geldim.  Yaklaşık 450.000 nüfusa sahip mimarisi ve misafirperver halkıyla çok değerli günler geçirmenizi sağlıyor.

Devin kalesi

Tuna ve Morava nehirlerinin birleştiği yerin üzerinde yüksek bir kaya üzerine kurulu kale Devin Kalesi, Orta Avrupa’daki en önemli tarihi ve arkeolojik yerlerden biridir. Ayrıca, fotoğraf çekmeyi sevenler için, tekrarlanamayan manzaralar eşliğinde büyüleyici doğal manzara sunuyor. Her zamanı bir farklı güzel.

Aziz MIchael Sokağı girişi

Michael Sokağı çok hoş lokantaların olduğu bir yer. Burada “Bryndzové Halušky” denilen koyun peyniri Bryndza ile patates köfte ve bir ekmek kasesinde sunulan sarımsak çorbası gibi Slovakya’nın geleneksel yemeklerini yiyebilirsiniz. Ya da Şaraphanelerden birinde Küçük Karpat şarap bölgesinin yerel üzümlerini tadın ve diğer turistler gibi halkla buluşmaya katılın. Burada dans edenler geleneksel müzik aletleriyle konser verenleri de görebilirsiniz.

Bu sokak çok meşhur bir sokak. Ülkelerin elçilikleri ya da Bratislava’nın jet sosyetesinin evleri var.  Sokağın yaklaşık 20 metre aşağısında, su çarkının mucidi Johann Andreas von Segner’in ailesiyle birlikte yaşadığı gri bir Rönesans malikanesi bulunuyor. Andreas von Segner, su çarkının prototipini Tuna nehrinde test ederken Michael Sokağı’nda yaşayan komşularından biri, Goethe’nin sanat öğretmeni olan ünlü barok ressam Adam Friedrich Oeser’dı. Andreas von Segner bu vasıtayla icadını dünyaya duyurmuş.  Sokağın sol tarafında çok kısa bir mesafede, 14. yüzyıl başlarında inşa edilmiş kentin en eski gotik şapeli olan küçük bir açık yeşil klasik St. Catherine kilisesi göreceksiniz. Sağ taraftaki büyük siyah beyaz bir bina var orası ise, Macar Kraliyet Meclisi. 19. yüzyılda Macar parlamentosu burada oturumlarını düzenlermiş.

Hviezdoslav’ın hemen önünde eski kentin en güzel binalarından biri olan Slovak Ulusal Tiyatrosu bulunmaktadır. 19. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen zarif Neo-Rönesans binasının yapıtları, aynı zamanda Zagreb, Budapeşte, Viyana, Berlin ve diğer şehirlerdeki eserlerinde de hayranlıkla tanınan ünlü bir Viyana mimarları Ferdinand Fellner ve Hermann Helmer tarafından projelendirildi Avrupa. Oval cephenin nişlerinde, Goethe, Mozart, Katona, Liszt ve Shakespeare büstlerini görebilirsiniz.

Tiyatronun önündeki görkemli çeşme, Viyana’daki ünlü Mozart anıtının yaratıcısı Viktor Tilgner’in eseridir. Üstünde bronz bir heykel var. Alakası nedir bilmem ama eski Yunan mitolojisinden bir hikâye kahramanı temsil edilmiş.

 Bu hikâyede şöyle: Güzelliği ile tanınan küçük oğlan Ganymede, tanrıların en büyüğü olan Zeus tarafından kartal biçimine dönüşür. Zeus, Ganymede’yi Olympus Dağı’na götürerek onurlandırıyor ve bu güzel çocuk hep güzel kalıyor.

Bu meydana sırt veren, eskiden tahıl ambarı olarak kullanılan, büyük bir konser salonu var.

PrImat Sarayı Meydanı

Saray Fransız Neo-klasik tarzında inşa edilmiş ve bir Viyanalı mimar olan Melchior Hefele tarafından Macar başpiskoposları için kış evi olarak tasarlanmış. Primat Sarayı’nın adı, sarayın inşa edildiği adamın rütbesinden türetilmiş- Joseph Batthyany. Esztergom Başpiskoposu ve böylece 1776’da Macaristan’daki Katolik Kilisesi’nin de başı yani Primatı.  Primate’in sarayı Bratislava Belediye Başkanlarının günümüzdeki ikametgahı olarak kullanılıyor. İnanılıyor ki, İngiltere’den Bratislava’ya kadar gizemli olan uzun bir yol bu sarayda son buluyormuş.

1563’te Bratislava’da taç giyme töreni yapılan ilk kral olan Macaristan Kralı Maximilia II için 16. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen Bratislava’daki en eski çeşmenin de içinde bulunan ana meydan.  Hemen yanında 18. yüzyılın ortalarında inşa edilen Leopold von Kutscherfeld’ın yaşadığı sarı rokoko sarayda ünlü Rus piyanist ve besteci Anton Rubinstein, bir yaz geçirdi, yerel asilzadelere konserler verdi. Günümüzde, saray, Fransız Elçiliği ve Fransız Enstitüsünün ikametgahı olarak kullanılıyor.  Karşısındaki beyaz Barok bina “Jeszenák Sarayı”. Şu anda Yunan Büyükelçiliği olarak hizmet veriyor. Tatlı seviyorsanız, fırsatı kaçırmayın ve zemin kattaki Kaffee Mayer’e uğrayın. 19. yüzyılın ikinci yarısından bu yana lezzetli kekler ve kahveler sunan yerel halkın en sevdiği yerlerden biri olarak ün yapmış. Ben denedim kekler ve pastalar harika.

Ignác Lamár, “Schöne Náci

 Kapıda, sizi kafeye götüren Bratislava’nın en sevilen eksantrik insanının bir heykeli var. Ignác Lamár, yani namı değer “Schöne Náci”. O bir İngiliz ismi Naci olunca bana Türk gibi geldi. Ama onun ismini Nazi olarak da okumuş bazıları. Bu nedenle adamcağızın hayatı zor geçmiş. Her ne kadar fakir olsa da, her gün eski kenti aynı şık kıyafetlerle dolaşıyor, şarkılar söylüyor ve insanları sokakta selamlıyormuş. Vefatından sonra Bratislava’nın sembolü olarak heykeli dikilmiş.

 SaInt George Çeşmesi

Çeşme, yerel efsanelerden ilham alıyor ve şövalye George’un üç başlı bir ejderhayı öldürdüğünü gösteriyor. Primat Sarayı  avlusunda  17. yüzyıl ortası yapılmış olan bu heykelin hala ilk günkü kadar temiz olması beni şaşırttı. Sarayın odalarını gezmekten avlusunu kaçırmayın bu güzelliğini keşfedin.  Şövalyelerin koruyucusu olan St. George, heykeli sipariş eden Esztergom Başpiskoposu Juraj Lippay’dan sonra modellenmiş. 1930’da Başpiskopos Yaz Sarayı’ndan (Slovak Cumhuriyeti Devlet Başkanlığı’nın şu anki sarayından) şimdiki yerine taşınmış.

HvIezdoslav Meydanı Slovak Ulusal Tiyatrosu

Bratislava’nın tarihi merkezinin en büyük meydanı olan Hviezdoslavovo Námestie (Hviezdoslav Meydanı) kabul ediliyor.  Hviezdoslav’ın Heykeli meydanın ortasına yerleştirilmiş Hviezdoslav, Slovak tarihinde çok önemli bir şahsiyet. 1849 doğumlu, başarılı bir yazar, şair, avukat, politikacı, tercüman dahası var belki de bize bu kadarı söylendi.  Yani 10 parmakta 10 marifet.

KÖPRÜ SNP yani “Slovak Ulusal İsyanı Köprüsü”

Bratislava’daki en karakteristik yapı, genellikle “SNP Köprüsü” veya “UFO Köprüsü” olarak adlandırılan “Slovak Ulusal İsyanı Köprüsü” dür. Uçan daire şeklindeki yapının özel cazibesi bir restorana ev sahipliği yapıyor olması. 2001’de yapılan köprü Slovakya’da yüzyılın inşaatı ilan edildi.

SNP Köprüsü’nün gece görüntüsü

80 metre yüksekliğindeki pilonun üstünde, bir omuzda bir asansörle veya diğerinde bir merdivenle erişilebilen bir restoran var. Köprü 431,8 m uzunluğunda ve 21 m genişliğindedir. Pilon dahil toplam çelik yapının kütlesi 7537 tondur. Bu arada Pilon da ne, derseniz, hemen açıklayım: Kısaca kule biçiminde ayakları olan, madenî direk. Hani elektrik direkleri var ya onlar. Bu kulenin tepesindeki lokantaya çıktığınızda Avusturya ve Macaristan ayaklar altında görülebilir.  UFO’daki restoran, yanıltıcı söylentilere rağmen dönmüyor. Ancak menüyü açtığınızda, fiyatlar kolayca başınızı döndürebilir. Bence dikkatli olun.

St. Elizabeth Kilisesi

Disneyland’i ziyaret etmişseniz eğer bu masal kilisesini görmüş olabilirsiniz.  İlk başta hakikaten bu amaçla yapılmış gibi görünüyor. Genel olarak Mavi Kilise, Şirinlerin Kilisesi veya Pasta Kilise olarak da bilinen St. Elizabeth Kilisesi, Bratislava’yı ziyaret ederken mutlaka görülmesi gereken bir yer oluvermiş. Turistlerin pek rağbet ettikleri yerlerden biri. Oysa, tarihi eski şehir merkezinden biraz daha uzakta bulunan ve yeni binalarla çevrili olan Mavi Kilise, Bratislava’ya ilk kez gelen ziyaretçiler tarafından kolayca göz ardı edilebilir. Ama illaki görmek isterim deyip de giderseniz farklı mimarisi ve rengiyle Bratislava’daki diğer kiliseler arasında öne çıkıyor. Gittiğinizde ünlü bir Macar mimar Edmund Lechner tarafından tasarlanan bu roman-katolik kilisesi, sizi sadece gök mavisi rengiyle değil, aynı zamanda birçoğunun kek üzerine kremaya benzeyen zengin oryantal ve mozaik dekorasyonlarıyla da şaşırtacak. 36,8 metre yüksekliğiyle, saat kulesi Slovak Roman-Katolik kiliseleri için alışılmadık bir silindirik şekli taşıyor. Oraya kadar gitmişken görmeden gelmeyin.

Noel Tramvayı

Çocukluğumda yeni yıl deyince aklıma hep karlar altında bir şehir, ağaçlardan sarkan süsler ve ışıklar, müzik, Noel Baba gelirdi. Şu Noel Babayı bir türlü anlayamadım ama, Noel Baba giysileri içinde çocuklara hediye dağıtan kişileri görünce sevinirdim.  Dünyanın pek çok şehrinde düzenlenen Noel şenliklerinde böyle manzaralara tanık olabilirsiniz. Ama ben ilk defa Bratislava’da bir tramvayın içinin değişik bir dekorla süslendiğini gördüm.

Noel Tramvayı. Koltukları içi dışı her yer süslü. İçinde Hz. İsa’nın biblolarla doğum tasviri de var.

 Vagonun arka tarafı Hz. İsa’nın doğumunu tasvir eden biblolarla süslenmiş dini bir mekân olarak şehri dolaşıyor. Eğer o vagona binerseniz hem şehir turu atıyorsunuz hem de dua ediyorsunuz.

Benim de duam hepimiz için 2019 yılının mutlu sağlıklı huzurlu birlik beraberlik içinde bereketli geçmesi. Olumlu yolda ettiğiniz tüm dualarınız kabul olsun. Mutlu yıllar.