BU KAFALARLA ORGAN BAĞIŞI NASIL YAYGINLAŞTIRILACAK?

Esra KAZANCIBAŞI
Tüm Yazıları
Türkiye'de 25 bin kişinin hayata tutunabilmek için organ beklediğini biliyor musunuz?

Nakledilecek bir organ bulunamadığı için her yıl 2 bin 500 hastanın yaşamını yitirdiğinden acaba haberdar mısınız?

Peki, uygun bir karaciğer, böbrek ya da kalp bulunamadığı için nefes almakta, ayağa kalkmakta, yürümekte zorlanan hastaların ve yakınlarının neler hissettiklerini hiç düşündünüz mü? Kalp destek cihazına bağlı olarak bir hastane odasında evine,  sevdiklerine ve sıcacık yatağına hasret içinde aylarca yaşamanın nasıl bir şey olduğuna bir gün olsun kafanızı yordunuz mu? Karında sıvı birikmesi, iç kanama gibi yakınmaları başlayan hastaların nasıl bir çaresizlik ve umut dolu bekleyiş içinde olabilecekleri aklınıza hiç geldi mi?

Organ bağışı üzerine aile ve dost sohbetlerinde şimdiye kadar bir konuşma başlattınız mı?

Çoğunuzun vereceği yanıtı biliyorum. Çünkü hiç hastalanmayacakmış, organlarımız hep sağlıklı kalacakmış gibi yaşıyoruz. Oysa, bazen küçümsenen bir grip bile kalp yetersizliğine yol açarak, nakil ihtiyacı doğurabiliyor. Bilinçsizce alınan ağrı kesiciler, kontrol altına alınmayan hipertansiyon ve diyabet; böbreklerin iflas etmesine zemin hazırlayabiliyor. Hepatit B ve Hepatit C gibi enfeksiyon hastalıkları, aşırı miktarda tüketilen alkol karaciğer yetmezliğine yol açabiliyor. Yani diyeceğim o ki; sağlığın garantisi yok. Ama bazıları hiç hastalanmayacakmış gibi bir yanılsama ile başkalarının yaşadığı organ yetmezliği hikayelerine insanlığın kabul edemeyeceği bir yaklaşım gösteriyor. Aynı deprem uzmanı olarak bilinen Prof. Dr. Celal Şengör gibi.

ORGAN BEKLEYEN YA DA NAKİL OLAN HASTALARA HAKARET!

Organ nakliyle ilgili ne mi dedi Prof. Dr. Celal Şengör?

“Elin dangalağına verip onu yaşatmanın anlamı yok.”

Bu ülkede her yıl binlerce insan kalp, böbrek, karaciğer bulunamadığı için yaşamını yitiriyor ama deprem uzmanı bir profesörün söylediğine bak! Gözlerindeki yaşam enerjisi her geçen solan, ayağa kalkıp iki adım atacak halleri olmayan organ yetmezliği olan tüm hastalara, organ bağışında bulunanlara, organ nakli ile hayata dönenlere hakaret ediyor, “Elin dangalağı” diyor. Yazıklar olsun. Bunu söyleyen güya bir bilim adamı.

Böyle sorumsuz açıklamaların, ülkemizde organ bağışıyla ilgili yürütülen farkındalık çalışmalarına zarar verdiği de bir gerçek! Organ bağışında bulunan ailelerin, organ bekleyen ya da organ nakli olan hastaların yerinde olsam, bu sözler üzerine Prof. Dr. Celal Şengör’e tazminat davası açardım.

BU SÖZLERİNDEN UTAN PROF. DR. CELAL ŞENGÖR!

Soruyorum; organ beklerken hayatını kaybedenlerin eş, çocuk, anne ve babalarının gözlerin içine bakarak bunu söyleyebilecek misin Şengör? Utanmadan, üzülmeden, yüzün kızarmadan. Bu nasıl bir vicdansızlık, sorumsuzluktur! Bu nasıl sevgiden, hümanizmden uzak bir düşüncedir!

Bir hastayı ölüm ile yaşam arasındaki ince çizgiden çekip alabilmek için saatler süren organ nakli operasyonunda ter döken hekimlerden; kızının, oğlunun, eşinin ya da annesinin hayatta kalabilmesi için böbreğinin birini ya da karaciğerini bağışlayan fedakar hasta yakınlarından, sevdiklerini kaybetmenin acısını yüreklerine gömüp organ bağışında bulunan bağışçı ailelerden utan!