CELALABAD SENDROMU

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Elizabeth Butler İkinci Afgan-İngiliz Savaşı'nın ortasında bir tabloyu resmetmiş.

1879 yılında yapılmış bu tablo Kabil’den Celalabad’a giderken imha edilmiş 16 bin askerden tek hayatta kalan kişi olan bir doktoru resmediyor. Ölmek üzere olan bir atın üzerindeki asker Afganistan’daki İngiliz kuvvetlerinin çaresizliğini simgeliyor.

Bayan Butler o zamanlar bir generalin eşi olarak savaş meydanlarını resmetmiş. Verdiği detaylar sadece resim sanatının değil aynı zamanda tarihin de ilgi alanına giriyor. Tate Müzesinden yer alan bu resmi gazeteci Mehmet Kancı’nın bir paylaşımında görmüştüm ilkin.

İngilizlerin stratejik olarak savaşı kaybetmelerinin ardında Rusya’nın bölgedeki genişlemesi gösteriliyor. Britanya sadece Afganlılarla değil Ruslarla da savaştı diyebilir miyiz bilmiyorum. Ama tarihi süreklilik Afganların coğrafyayı ve dengeleri çok iyi gözeterek bir sonraki düşmanlarını kendilerinin belirlediği gösteriyor. Üzerinde güneş batmayan Britanya İmparatorluğu tüm kurumlarıyla o coğrafyadan silindi gitti. Bu tablo olmasa Afganistan’daki İngiliz varlığına ilişkin hatırlatıcı bir emare de olmayacak.

Sonrasında Rusların dönemi başladı. Afganistan’a gelen Ruslar sıcak denizlere inmek için Afganistan’a ve ardından Pakistan’a ihtiyaç duyacaklardı. Hedef Karaçi limanıydı. Afgan topraklarına iş birlikçilerle giren Ruslar, İngilizlerin hatalarını tekrarladı ve coğrafyaya ve dünya dengelerine karşı savaştılar. Sonunda ise Sovyet İmparatorluğunun mezarlını kazan bir savaş oldu. Afganistan SSCB’nin tüm cilasını ve moral üstünlüğünü çökertti. Geride kalan üzerinde çocukların oynadığı imha edilmiş tanklar ve paramparça edilmiş bir gelecek. Celalabad Sendromu diyebileceğimiz yanılsama Rusları da hapsetti.

Afganistan’ın Ruslarla savaşırken bulduğu yeni müttefik yine bir sonraki düşmanı oldu: Amerika Birleşik Devletleri. ABD, Britanya ve Rusya’nın hatalarından ders alıp bir koalisyon eşliğinde Afganistan topraklarına girdi. Yeterince müttefik de bulabildiğini düşünüyordu. Ancak Afganistan çok iyi bildiği kurt kapanına bu defa Amerika’yı soktu. ABD terörist dediği unsurlarla masaya oturarak ülkeden çıkmaya çalışıyor. Kayıpları kuşkusuz İngilizler ve Ruslar kadar dramatik değil ama bir imparatorluğun karizmasını sarsmaya yetecek kadar ağır.

Amerika, Afganistan topraklarından çekilirken aslında sadece bir yenilgiyi değil kendisi için makus bir talihi de kabul etmiş oluyor. Afganistan toprakları bir imparatorluğa daha mezar oldu.

Şimdi ne olacak?

Amerikan Ordusu’nun generalleri arasında ressam bir eşe sahip olan var mıdır bilmiyorum. Varsa bile “Ordudan Geri Kalanlar”ı nasıl çizer onu da bilmiyorum. Belki de iş yine Oliver Stone’a kalır “Ordudan Kalanlar” diye bir film çeker. Yüzyıllar geçse de emperyal iştah azalmıyor ve aynı hatalar tekrar ediliyor. Afganistan bir sonraki düşmanına hazırlanıyor. Bunu Çin olduğunu söyleyebilir miyiz? Emin değilim. Ama Afgan topraklarına göz dikenlerin kendi mezarlarını kazdığı gerçeği tüm çıplaklığı ile karşımızda duruyor.

Celalabad Sendromu, Afganistan üzerinde emeli olan herkese açık bir ders olarak duruyor. Ama bu tarihin bu sayfasını sadece okumak isteyen okuyor. Diğerleri? Tate Müzesi’nde ne olduğunu anlamadıkları hazin bir resim olarak seyrediyor.