CUMHURİYET GAZETESİ HAKKINDA ANLATILAN YALANLAR VE GERÇEK

Ozan CEYHUN 19 Eyl 2018

Ozan CEYHUN
AB üyesi bazı ülkelerde çıkan bazı haberleri gördüğümde şaşırıp kalıyorum. Bazı Avrupalı gazeteciler, Avrupa kamuoyunu "aptal" yerine koyarak gerçek dışı haber ve analizlerle yanlış bilgilendirmek için birbirleriyle yarışıyorlar.

Neyse ki artık Avrupa kamuoyu da “uyanmaya başladı” ve her yazılan ya da anlatılan yalana inanmıyor. Ama “yalancı” gazeteciler bıkmadan, usanmadan yalanlar yaymaya devam ediyorlar. Onların bu yalanlarına eskiden çok sayıda politikacı da inanmaktaydı. Artık politikacılar “oynanan oyunun” farkındalar.

Şimdi size bir örnek sunmak istiyorum. Özellikle Almanya’da son haftalarda bir yalan yayılarak Türkiye Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 27 - 29 Eylül 2018 tarihlerinde Berlin ve Köln’e gelmeden önce hem Türkiye’yi karalamak hem de her geçen gün daha iyiye giden Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkiye zarar vermek istiyorlar. Bu gazetecilerin ana haber kaynakları FETÖ terör örgütünün kontrolünde olan Türkiyeli gazeteciler ya da PKK terör örgütün emrinde olan Türkiye kökenli politikacılar. Özellikle FETÖ terör örgütünün kontrolünde olan ve çoğu Türkiye’de terör suçu işleyip Almanya ya da Belçika gibi ülkelere kaçmış bulunan gazeteciler ile Türkiye hakkında her türlü yalanı “gözü kapalı” yazmaya hazır olan bazı Alman gazeteciler arasında ustaca organize edilmiş olan bir “network” sayesinde ellerinde tuttukları TV kanalları ya da gazeteler aracılığıyla “yalanlarını” yayabilmekteler.

Bunun en bariz örneğinin Türkiye’de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu ilk yıllardan itibaren çıkmakta olan “Cumhuriyet Gazetesi” üzerine yazılan gerçek dışı haber ve yorumlarda görmekteyiz. Almanya’da özellikle SPD üyesi olan kesimin gazetesi gibi bir konumda olan Frankfurt’ta yerleşik bir gazetenin sözde “Türkiye uzmanı” geçinen bir “tetikçisi” günlerdir “Erdoğan, Cumhuriyet Gazetesini ele geçirdi. Türkiye’de bir muhalif ses daha susturuldu” diye “algı operasyonu” yapmakta. SPD üyelerinin güvendiği bir gazetede özellikle onları “Türkiye’ye karşı kışkırtarak SPD’li Dışişleri Bakanı Maas ve SPD yönetimi tarafından “ABD’ye karşı Türkiye desteklenmeli” denmesine karşı çıkmaları amaçlanmakta. Tam da FETÖ terör örgütünün istediği gibi! 

Çünkü merkez üssü ve kanlı elebaşı ABD’de olan FETÖ terör örgütü, Türkiye- Almanya yakınlaşmasından hatta Türkiye ile AB arasında ilişkilerin normalleşmesinden çok rahatsız. Bugüne kadar “satın aldığı” ya da “Türkiye düşmanlığında ittifak yaptığı” bazı Alman ve diğer Avrupalı gazetecilerin ve politikacıların yardımı ile kendi “terörist kimliğini” gizlemeyi başarmıştı. Bu sayede de Türkiye aleyhine rahatça “kara propaganda” yapmakta ve “yalanlarına” alıcı bulabilmekteydi. Ancak son dönemde FETÖ terör örgütünün gerçek yüzü her geçen gün daha fazla ortaya çıktığından dolayı “panik” halinde Türkiye’ye yönelik yeni yalanların yayılması için çırpınmakta. 

Maalesef bu yalanlara inananlar yazıları ve yayınları ile hem bir terör örgütünün faaliyetlerine destek vermiş oluyor hem de özellikle son günlerde gelişen Türkiye-Almanya arasındaki ilişkilere zarar verirken en başta Alman gazeteciler olarak Almanya’nın çıkarlarına da zarar veriyorlar.

İşte önceki gün Alman Brinci Televizyonu ARD’de yayınlanan bir haber de, hem de ARD’nin Türkiye muhabiri tarafından Cumhuriyet Gazetesi olayı bir kez daha tamamen yanlış bir şekilde kamuoyuna aktarıldı. Türkiye’deki ARD muhabirinin art niyetli olduğuna inanmak istemediğimden nasıl olup da FETÖ kontrolündeki bazı Türk gazetecilere inanabildiğini anlayamamaktayım. Türkiye’de ve İstanbul’da yaşayan bir Alman gazetecinin Cumhuriyet Gazetesi’nin gerçek öyküsünü öğrenmesinden daha kolay bir şey yok oysa.

Cumhuriyet Gazetesi’ndeki yönetim değişikliğini “Erdoğan’ın medyada muhalifleri susturması” olarak pazarlamak için Türkiye’ye çok yabancı olmak gerekir.

Benim rahmetli babam yazar Demirtaş Ceyhun, Cumhuriyet yazarlarından biriydi. Cumhuriyet Gazetesi “ailesini” en iyi tanıyanlardan biriyim. Cumhuriyet Gazetesi, Kemalistlerin gazetesi olarak çıktığı ilk günden itibaren Türkiye’de “muhalif” bir çizgide oldu. Tüm iktidarları yeterince Kemalist olmamaları nedeniyle eleştiren bir gazete olarak “nam saldı”. Cumhuriyet Gazetesi, Kemalist çizgisi gereği her zamanda “dini” konulara yabancı ya da muhalif kaldı.

Ancak Türkiye’de FETÖ terör örgütünün güçlü olduğu ve elebaşısı Fetullah Gülen’in kendini iyi pazarladığı yıllarda sadece ordu, polis ya da adalet teşkilatı içinde örgütlenmedi ve elemanlarını oralara yerleştirmekle yetinmedi. Çok zengin ve bol para dağıtan bir terör örgütü olarak devleti ele geçirme amaçlı faaliyetlerinde medyanın da gücünü iyi bildiğinden sadece kendi TV kanallarını kurup, gazetelerini çıkarmadı, aynı zamanda Türkiye’nin onlarca yıllık gazetelerini de ele geçirmeye özen gösterdi. Cumhuriyet Gazetesi bunlardan biriydi. Gazetenin sahibi görünen vakfa sızıp gazeteyi Kemalistlerin elinden ustaca mahkeme yoluyla ele geçirdikten sonra Kemalist okurlarını etkilemek amacıyla sözde Kemalist bir gazeteymiş gibi sunmaya çalışsa da Kemalist okurların büyük bir kesimi gazeteyi almaktan vaz geçti. 

Cumhuriyet Gazetesi birkaç yıl boyunca FETÖ terör örgütünün kontrolünde Recep Tayyip Erdoğan’ın Avrupa kamuoyunda “karalanması” için önemli bir misyon yüklendi. Örneğin “Türkiye’nin DEAŞ terör örgütüne silah yardımı yaptığı” yalanlarının yayılmasında “başrolü oynadı”. Sözde “güvenilir bir gazete” olduğu imajını ustaca kullanarak özellikle AB’de ve Almanya’da bu haberlerin hepsinin “kaynağı” oldu.

Bu arada gazetelerini geri almak isteyen Cumhuriyet Gazetesi’nin gerçek sahipleri çok uzun yıllar mahkemelerde koşturdular. İlk yıllarda FETÖ terör örgütü emrindeki hakim ve savcılar onların hukuk mücadelesinde başarılı olmasını engellediler. Ancak Türkiye’de FETÖ terör örgütünün gerçek yüzü ortaya çıktıktan sonra ve terör örgütü mensubu hakim ya da savcılar deşifre olduktan sonra Cumhuriyet Gazetesi’nin gerçek sahipleri bağımsız mahkemelerde haklarını arama şansına kavuştu ve haklı davalarını kazanıp gazetelerini geri aldılar. 

Cumhuriyet Gazetesi günümüzde Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ve Cumhurbaşkanlığı kabinesini en sert eleştiren muhalif gazetelerin başında gelmekte. Hatta Avrupa Parlamentosu’nda maalesef Türkiye Raportörü olan Kati Piri’de sanırım FETÖ propagandasına kanarak “Cumhuriyet susturuldu” şeklinde saçmaladığında ona en net cevabı ana muhalefet partisi CHP verdi. Cumhuriyet Gazetesi hakkında “ahkam kesmeden” ilk önce onu CHP’ye sorsa iyi ederdi bazı gazeteciler.

İşte gördüğünüz gibi bazı medya mensupları “yalanlarla” AB kamuoyunu kandırmaya çalışsa da gerçekler ortada. Türkiye’nin en sert muhalif gazetesini ve onu çıkaran Kemalistleri “Erdoğan yanlısı” diye tanımlamak aslında Türkiye’de muhalefete de büyük saygısızlık ve büyük bir “cahilliktir”. AB ve özellikle Alman medyasının bazı cahil gazetecilerine duyurulur!