DAĞ DAĞA KAVUŞURMUŞ

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
"Dağ neden insanı çeker? Yahut neden "dağın çağrısı"na karşı koyamayız? Bizim dağla kurduğumuz ilişkinin, dağa yüklediğimiz anlamın yaşadığımız coğrafyanın dağlık yapısının bir sonucu olduğunu söyleyebilir miyiz?"

Yukarıdaki bu satırlar merhum Akif Emre’ye ait, 10 Mayıs 2011 tarihli yazısından. Akif Emre, belki Erciyes’in gölgesi üzerine düştüğü için dağ üzerine herkesten biraz daha fazla düşünmüştü. Bosna Hersek ziyaretlerim öncesinde kendisiyle yüz yüze görüşür ve önerilerini almak isterdim. Gitmemi istediği yer genelde dağ olurdu. İgman’a çıkmamı özellikle tavsiye etmişti, savaş döneminde yapılmış bir ahşap camiyi ziyaret etmemi de eklemişti. Bahsettiği yerlere gittim ve dağın kokusunu içime çektim eşimle birlikte. Sisin üzerine çıkmıştık İgman’da yan tarafımız mayınlı bir yoldu. Savaş zamanı kimin neden mayınladığını bilmiyorum. Sadece mayınlı olduğu belirtiliyordu. O zirveye sonra bir defa daha çıkmak nasip oldu.

Bunları yazmamın sebebi Akif Emre’nin Aliya kitabının çıkması. Vefatından sonra çıkan bu kitap iki değerimizi yeniden düşünmemize vesile oluyor. Aliya ve Akif Emre. Akif Bey yaşarken Bosna-Hersek’e bakışımızdaki self-oryantalist tavrın oluşturduğu illüzyonları ve Aliya’nın düşünce ikliminden koparılmasının zararlarını yeterince anlattı. Bilge Kral kalıbı bizler için cazip bir sığınak olarak gelse de başka türlü düşünmeyi onunla öğrendik.

Dağın sadece çıkılacak bir kara parçası olmadığını anlamam da uzun sürdü. Akif Emre, dağın başında sadece her yeri iyi görebilmek için değil insanların korkunç alışkanlıklarından kurtulmak için de gidiyordu. Dağ uzletin sahici olduğu, tefekkürün bereketli olduğu bir yerdi.

Dağlara çıkmak şimdi nefesimizi kesiyor. Yalnız kalmaktan da yorulmaktan da korkuyoruz. Ne Erciyes için ne de İgman için takatimiz var. Oysa o dağlara çıkmadan kendimizi bulmamız mümkün değil. 

Akif Emre de tıpkı Aliya gibi bir dağ olarak tarihteki yerini aldı. Her iki isim de iyi birer düşünür, iyi birere yazar olmanın ötesinde, düşündüklerini hayatlarında gösteren örnek kişilerdi. Sislerin üzerine çıkmak ve mayınlı arazilere bulaşmamak için uzun da olsa doğru bir yoldan gitmeye ihtiyaç var. Zahmetli, meşakkatli bir yol, talibi az. Ömür boyu süren çileli bir yolculuğun ardından belki en hazini olanı yanlış anlayanların doğru anlayanlardan daha fazla olması.

Zamanı gelip yücelerde karlar eriyince dağlar aşağıya suları göndermeye başlar. Nehirler akar ve ortalık yeşerir. Gördükleriniz yeşilliklerdir ama dağda biriken karlar olmasa nehirler coşar mı hiç? Allah dağına göre kar verir derler. Büyük insanlar, büyük toplumların göğüslerinde taşıdıkları madalyalar gibidir. Mezarları şehirlerde olsa da ruhlarını görmek için dağlara çıkmanız gerekir. Birini hayatta gördüğüm iki dağı tanımaktan dolayı mutluyum. İki dağ şimdi Büyüyen Ay yayınlarından çıkan Aliya kitabında bir araya geliyor. İkisi de hayatta değil ama dağ dağa kavuşmuş. Ben böyle düşünüyorum.