DARBE KARŞITLIĞINDA İKİYÜZLÜLÜK

İsmail ÖZCAN 17 Kas 2016

İsmail ÖZCAN
Tüm Yazıları

FETÖ’nün Türk milletine karşı tarihi boyunca yapılmış en büyük ihanet hareketi olan 15 Temmuz darbe kalkışması birçok yönüyle uzun yıllar konuşulacaktır. Bu kalkışma Türkiye’de darbeler karşısındaki bir çifte standardı, bir ikiyüzlülüğü de açığa çıkarmıştır. Buna kimse dikkat etmemiş veya kimse üzerinde durmamışsa bile bu bir realitedir. Bilindiği üzere Türkiye’de sağcı, solcu, muhafazakâr, Atatürkçü, laik her kesim FETÖ’cü darbe kalkışmasına karşı çıktığıyla övündü ve övünüyor. Gerçekten FETÖ’cü darbe karşısında farklı düşünce, eğilim, inanç ve kanaatte birçok kesim birleşti. 

Herkes biliyordu ki FETÖ’nün başarısı, Türkiye’nin bitmesine, yüz yıllık cumhuriyet birikiminin heba olmasına yol açacaktı. Türkiye’yi evrensel güç merkezlerinin at oynattığı, çıkarlarına uygun operasyonlar yaptığı kukla, gerici, çağdışı, akıldışı totaliter bir yapının egemenliğine mahkûm edecekti.  Ama Türk halkı eşi görülmemiş örnek bir direnişle buna fırsat vermedi. 

Buraya kadar hiç sorun yok. Sorun şurada: Bu alçak darbeye herkes karşı çıktığını söylüyor. Doğru. Bu darbeye herkesin karşı çıkmasının sebebi, bunun bir FETÖ darbesi olduğunun kısa sürede anlaşılmış olmasıdır. Eğer bu bir FETÖ darbesi değil de AK Parti iktidarına karşı laik/Kemalist bir darbe olsaydı, laik/Kemalist kesim büyük çoğunluğuyla bu darbeye karşı çıkmayacaktı. Mevcut iktidar anti laiklik, anti Kemalistlikle suçlanarak darbe meşrulaştıracaktı. Aynen 27 Mayıs darbesinden itibaren on yılda bir tekrarlanan laik/Kemalist diğer darbelerde olduğu gibi. 

Aslında doğru olan, darbelere; AK Parti ve Tayyip Erdoğan yanlılarının, tüm muhafazakâr kesimin yaptığı gibi kimden gelirse gelsin karşı çıkmaktır. Halk iradesiyle gelen bir iktidarın yine halk iradesiyle gitmesinin siyasetini gütmektir. Oysa geçmişteki hiçbir darbede bu yapılmamıştır. Laik/Kemalist/ulusalcı kesim kendi açılarından FETÖ’nün AK Parti iktidarıyla mukayese edilemez ölçüde hem kendileri hem de ülke için tehlikeli olduğunu bildikleri, AK Parti’yi bir ehven-i şer olarak gördükleri için darbenin karşısında oldular. 

Türkiye’de bir darbe ilk defa bu kadar büyük bir reaksiyonla karşılaştı. FETÖ’cü bu darbe kalkışmasının başarılı olmasını, damardan FETÖ’cü olanlarla, FETÖ’cü olmayıp da hastalıklı Tayyip Erdoğan düşmanı olanlardan başka kimse istemedi. Bu da Türkiye için iyi bir gelişmeydi.

Türk halkı 1960 ihtilaliyle başlayan ve 2007’deki muhtıraya kadar süren darbeler ve darbe girişimlerine karşı üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi uyuşuk davranmıştır. Oylarıyla iktidar yaptığı Menderes asılmış, çıtı çıkmamıştır. İhtilalciler bile halktan bu kadar pasiflik beklemediklerini itiraf etmişlerdir. Milli iradeyle iktidar olmuş Demirel, ordu müdahalesiyle iki defa indirilmiş, kimsenin gıkı çıkmamıştır. 28 Şubat sürecinde Erbakan “post-modern” adı verilen örtülü bir darbeyle iktidardan uzaklaştırılmış, ama hiçbir tepkiye neden olmamıştır. 

Hâlbuki korkak diye bilinen Mısırlı Araplar, 2013’te Mürsi’ye yapılan darbeye karşı “Adeviye” meydanında onurlu bir direniş sergilemişler ve dünyadaki bütün demokratların takdirini kazanmışlardı. Demokrasinin en temel unsurunun sandığın belirleyiciliği olduğunu sayısız şehit vererek tüm dünyaya ilan etmişlerdi.  

Fakat Türk halkı, 15 Temmuz 2016 FETÖ darbesine o kadar yiğitçe ve kahramanca karşı koydu ki, geçmişindeki bütün pasifliklerin, uyuşuklukların vebalini, günahını unutturdu. Gerçek bir tarih ve destan yazdı. Demokrasi nasıl savunulurmuş bütün dünyaya gösterdi. 

15 Temmuz, Türkiye’de bir milattır. Bundan sonra hiçbir kurum ve kuvvet, geçmişte olduğu gibi aklına estiği zaman seçilmiş iktidarlara karşı darbe kalkışmasında bulunamayacaktır. 15 Temmuz’la pabucun çok pahalı olduğu ispatlanmıştır. Lazım olan tek şey, sandığın namusunun korunmasında her kesimin birlik olması, darbe karşısında kendi oy vermediği iktidara bile sahip çıkmasıdır.