DEAR MR. KERRY

Vehbi BAYSAN 12 Ağu 2016

Vehbi BAYSAN
Tüm Yazıları
Umarım, bu yazımı gelmeden önce tercüme edilmiş olarak masanızda bulur, okursunuz.

Umarım, bu yazımı gelmeden önce tercüme edilmiş olarak masanızda bulur, okursunuz. Bu ayın sonuna doğru ülkem Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulunacağınızı öğrendiğimde gayet memnun oldum. İki dost ve eski müttefikin böylesi tarihi geçiş dönemlerinde ilişkilerini tazelemesi, yeni iş birliklere ve ufuklara açılması, bölgede siyasi ve askeri çözüm bekleyen konulara odaklanması gerekir.

Gelmeniz çok önemli, zira, binlerce kilometre uzaktan ne olup bittiğini size sunulan raporlardan anlamak inanın zor Sayın Bakan! O yüzden, ABD bölgede hata üzerine hata yapıyor – bunu bir başka yazımda anlatacağım sizlere. Ben bir İstanbul Üniversitesi, bir de yanı başındaki kahve mezunuyum. Hala her cumartesi toplanır, ahval-i umumiyi tartışır çözüm ararız da dünyada kimsenin haberi olmaz. Vaktiniz olursa geldiğinizde bize de uğrayın, samimiyetle bir çayımızı için. Sizler hasbel kader bir araya gelmiş insanlar için kuralları sayfalar dolusu yazılı ‘ice-melting’ oturumları yaparsınız, bizler yapmayız. Zaten aramızda ‘buz’ yoktur, biraz soğukluk varsa da bir çay içer ısınırız.

Hani geçen yıl mayıs ayında bisikletle gezerken Fransa’da ayağınızı kırmış da Avrupa turunuzun geri kalanını iptal etmiştiniz. Kim bilir ne kadar canınız yanmış, kızlarınız Alexandra ve Vanessa ne kadar üzülmüştür. Benim de üç çocuğum var, en ufağı 8 yaşında bir kız. Emin olun Irak’ta Amerikan kurşunlarına, bombalarına hedef olan bir milyondan fazla insan o acıların daha korkuncu içinde öldüler. Belki hissetmediniz, binlerce kilometre uzaktaydınız. İyi ki geliyorsunuz sayın Bakan! Henüz üç hafta oldu, 15 Temmuz gecesi İstanbul semaları F16 savaş uçaklarının sesiyle inlerken, o uçakların yarattığı sonik patlamalar ile evlerimiz sarsılıyor, pencerelerimiz yerinden oynuyordu. Tankların sesi otomatik silah seslerine karışıyordu..

Çocuklarımın geleceğini düşündüm biran, nasıl bir ülkede yaşamaya devam edeceklerini hayal dahi edemiyor ama korkunç şeyler olabileceğini az çok tahmin edebiliyordum. Bir süre sonra küçük kızımın yanımda olmadığını fark ettim ve telaşla evin içinde aramaya koyuldum. Yatağına kaçmış, battaniyesinin altında saklanıyordu, patlamalardan ve silah seslerinden çok korkmuştu. Dear Mr. Kerry, hayatınızda hiç askeri bir darbeye maruz kalmadınız – bunun sebebini ABD’de bir Elçiliğiniz olmadığına bağlayanlar var. Bizler 1960, 1971 ve 1980’de tam üç kez askeri darbe yaşadık. Ben şahsen kimseye (size dahi) tavsiye etmem. Olmaz demeyiniz. Ben de fena halde yanıldım, ülkemde böyle şeyler artık olmaz diyordum. Üstelik bunu ABD’nin çeşitli iyi üniversitelerinde verdiğim konferanslarda söyledim, kızınız Vanessa’nın da gittiği London School of Economics’te hocalık yaparken söyledim, School of Oriental and African Studies – SOAS’ta hocalık yaparken söyledim. Kendimden çok emindim, darbeler dönemi kapandı bir daha olmaz, yeni kuşak askerler daha farklı dünya görüşün sahiptir dedim.

Batının bakışını yansıtan bir olayı özetle aktarmak isterim, kendini ‘levanten entellektüel’ olarak tanıtan ve Atatürk hakkında tuğla gibi bir kitap yazmış olan İngiliz vatandaşı bir zatı muhteremin, yıllar önce SOAS’ta verdiği bir konferansa katılmıştım. Konuşmasında darbelerin Türkiye’ye aslında çok da yararlı olduğunu söylemiş, neredeyse Türk halkını kadir kıymet bilmezlikle suçlamıştı. O konuşmanın sonunda ben de kendisine İngiltere’deki toplumsal sorunların altında darbe geçmişinin olmaması mı yatıyor? Kraliçeye karşı ordu ile darbe hazırlıkları içinde misiniz, generallerle bu konuyu görüşüyor musunuz? Birleşik Krallık ordusunu darbeye kalkışmadığı için ‘gaflet ve delalet’ içinde mi buluyorsunuz?.. diye sormuş, hiç birine yanıt alamamıştım.

Dear Mr. Kerry, halkım, sizlere çok kırgın. Darbe kalkışmasında yeterince hızlı davran(a)madınız, o refleksi göster(e)mediniz. Kendi toplumunuzun erdemlerini bu taraflara yansıt(a)madınız. Kendiniz için asla istemeyeceğiniz bir operasyonu, burada yaşayan 80 milyon insan için layık gördüğünüz algısı oluştu. Umarım bu ziyaretinizde bu algıyı değiştirmeyi başarırsınız. Benim üniversite seviyesinde 25 yıldır verdiğim derslerde ABD’den yüzlerce öğrencim oldu, yüzlercesi de Amerika’nın çeşitli üniversitelerinde verdiğim konferanslarda beni dinlemeye geldi. Hepsi birbirinden güzel bu çocukların emin olun şuan görev yaptığım üniversitedeki sınıfımda bulunan Türk öğrencilerden hiç bir farkı yok. Hepsinin idealleri, gelecek beklentileri, coşkuları, sevgileri, haşarılıkları birbirine benziyor.

15 Temmuz’da İstanbul’da sıradan bir Amerikalı olarak bulunsaydınız, çocuklarınız bisiklet kazanızı duyduklarınızdan daha fazla endişelenirdi. Benim çocuklarım da endişelendi, korktu, ciddi bir travma yaşadı o gece. Demek istediğim, yok aslında birbirimizden fazla farkımız. 200’den fazla masum insanı öldürdüler, 2000’den fazla insanı yaraladılar o gece. O güzel insanların her biri birilerinin oğlu, kızı, babası, annesi, teyzesi, amcası, dedesi, ninesi.. Tüm bunlar bir yana, siz yine de vakit bulursanız buyurun gelin, masamızda sizin için sıcak bir Türk çayı her zaman var olacak. Best wishes,