DEVA'NIN "KÜRT" DERDİ

Faruk AKTAŞ 13 Haz 2020

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
DEVA'nın kurucularından Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem'in Erbil merkezli Rudaw televizyonuna yaptığı açıklamaları bu açıdan tartışma gerektirir nitelikle.

İç politikada HDP’nin yarattığı ve de HDP üzerinden yaşanan gerilimin önümüzdeki günlerde daha da artacağı görünüyor.

Son dönemlerde ağır darbeler alan PKK’dan arka arkaya gelen “sokağa çıkın” talimatları sonrası HDP’nin 15 Haziran’da Edirne ve Hakkari’den Ankara’ya yürüyüş başlatma kararı bu gerilimi daha da tırmandıracak gibi.

Bu gerilim ile birlikte muhtemelen yine PKK yöneticilerinin “demokratik muhalefeti örgütleyin” talimatları sonrası HDP eşbaşkanlarının “ittifak olacaksa daha açık daha şeffaf olacak, aksi halde durumumuzu gözden geçiririz” diye aba altından sopa gösterdikleri CHP’nin yanıtını ve CHP-HDP ittifakını da yoğun şekilde konuşacağız.

CHP, ulusalcı tabanına izah etmekte zorlandığı ittifakı “gizli” şekilde yürütmeye devam etme yolunu mu seçecek yoksa HDP’nin “artık alenileştirelim aksi halde ben yokum” resti karşısında kendi tabanının bir kısmıyla boşanmayı göze alarak HDP ile “nikah masasına oturmayı” mı kabul edecek önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Tabi muhalefet cephesindeki ittifak tartışması sadece HDP ve CHP ilişkisi üzerinden yürümüyor.

İYİ Parti’nin ne yapacağının yanı sıra yeni kurulan iki partinin alacakları pozisyon da tartışılan konular arasında yer alıyor.

Bu iki partiden özellikle Ali Babacan’ın genel başkanı olduğu DEVA, HDP ile ilişki konusunda CHP’yi sollayacağa benziyor.

Partinin Genel Başkan Yardımcısı İdris Şahin’in "HDP ile ittifak yapar mısınız?" sorusuna verdiği "Meşru zeminde parlamentoya girmiş herkesle irtibat kurabiliriz" şeklindeki yanıtı bunun işareti gibi.

İdris Şahin, HDP ile ittifak kurmalarında bir sorun görmezken belli ki partinin bazı yetkilileri bu ittifakı hızlandırmak için HDP hatta PKK diliyle konuşmaya başladı.

DEVA’nın kurucularından Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem’in Erbil merkezli Rudaw televizyonuna yaptığı açıklamaları bu açıdan tartışma gerektirir nitelikle.

Erdem, “AK Parti’den farkınız ne olacak. Daha önce bu partiye oy veren Kürtler size neden oy verecek?” şeklindeki soruya şu yanıtı veriyor:

“AK Parti ilk başta Kürt meselesinde zaman zaman bazı açılımlar yaptı ama bu açılımları tamamlayamadı. Özellikle 2014-2015’ten sonraki sürece baktığımızda AK Parti artık kuruluş felsefesine, amaçlarına ters düşen bir siyaset izledi. Söylem düzeyinde de, pratikte de öyleydi. Ve Kürt vatandaşları, hepimizi rencide eden bir söylem geliştirdi maalesef. Hatta geçen seçimlerde anti-Kürt bir dil kullandı. Bu sadece Türkiye’de yaşayan Kürtler için değil, Rojava’da ya da Güney’de yaşayan Kürtlere yönelik de ortalama bir Kürt vatandaşının kabul edemeyeceği bir dili kullandı ve bu bütün Kürtlerde bir rahatsızlık geliştirdi.”

Erdem’in “anti Kürt” tabirinin HDP ve PKK’nın AK Parti için kullandığı “Kürt düşmanı” şeklindeki söylemleri çağrıştırması bir yana, “Rojava’da ya da Güney’de yaşan Kürtler” tanımı da aynı şekilde HDP ve PKK’nın kullandığı tanımlar.

Erdem’in “Güney” dediği Kuzey Irak’taki Irak Kürdistan Bölgesi, Rojava ise Suriye’nin kuzey ve kuzeydoğusunda PYD’nin denetimindeki bölgeler.

Erdem, AK Parti’nin hangi söyleminin ya da yaptığının hangi Kürtleri nasıl rahatsız ettiğini söylemiyor. AK Parti’nin kimi söylem ya da yaptıklarının kimi Türkleri rahatsız edip bunların AK Parti yerine başka partilere oy vermelerine yol açması gibi kimi söylem ve yaptıklarının kimi Kürtleri rahatsız etmiş olması da muhtemeldir ki HDP’ye oy verenlerin büyük bir kısmı böyledir.

Ancak AK Parti’nin söylemleri Kuzey Irak’taki ya da Suriye’deki Kürtleri nasıl rahatsız etmiş?

Hadi Kuzey Irak’taki Kürtler için de 2017’deki referanduma gösterilen tepkiye duyulan rahatsızlık diyelim, ya Suriye’deki Kürtler?

Suriye’de PKK/YPG dışındaki Kürtler AK Parti’den neden rahatsızlık duyuyormuş?

Aksine onlar, son dönemde ABD ve Fransa’nın zorlamalarıyla Türkiye karşıtı bir pozisyona çekilerek PKK ile uzlaştırılma çabalarını bir yana bırakırsak, Suriye iç savaşının başladığı 2011’den bu yana Türkiye ile birlikte hareket etmiyor mu?

Belli ki Fazıl Hüsnü Erdem de PKK’nın yaptığı gibi PKK’lı olmayan ya da onlarla aynı çizgide olmayanları “Kürt” saymıyor.

Sayın Erdem, Kürtlerle PKK’yı eş tutmaktan vazgeçse iyi olur zira bu dil de PKK’lı olmayan Kürtleri rencide ediyor.

Gelelim açılım meselesine…

Erdem, “AK Parti bazı açılımlar yaptı ama tamamlayamadı” diyor ama niçin tamamlanamadığını söylemiyor.

Aksine “AK Parti 2014-2015’ten sonra farklı bir siyaset izledi” sözleriyle açılım süreci devam ederken PKK’nın terörü şehir merkezlerine taşıyarak, hendeklerle, bombalı eylemlerle, suikastlarla bu süreci akamete uğrattığı gerçeğini gizliyor.

Bu sözleriyle tam da PKK’nın yapmaya çalıştığını yapan Fazıl Hüsnü Erdem’e, “HDP ile ittifak mı yapıyorsunuz ne yapıyorsanız siz bilirsiniz de ittifak için HDP’lileşmeniz şart değil” hatırlatmasında bulunmakta yarar var.