Dünya küçük bir köy olsaydı eğer... Onu yönetmek, ihtiyaçlarını karşılamak, sorunlarına çözüm üretmek hiç de zor olmazdı...

     Ama!...

     Bugün bile içi uçuk hayallerle dolu bir öykü ile yetinmeniz zor ama, hiç değilse bedava. Yetinenlere bir bakın!

     Şöyle düşünün;

     Bugün dünya üzerinde yedi milyardan fazla insan yaşıyor. Sorunlar denizindeki azgın dalgalarla boğuşur gibi yaşam savaşı veriyorlar... Bizler de onlardan sadece biriyiz.

     Rakamsal olarak altı rakamı belki çok fazla bir şey ifade etmiyor... Para olarak da şu dönemde özellikle ülkemiz ekonomik koşullarında belki altı milyar rakamı çok fazla bir şey ifade etmiyor. Lira gibi milyar dolarların da artık bir anlamı kalmadı. Ama haksızlık etmeyelim, milyar rakamının hala bir anlamı olan kesimler de var ülkemizde... Ama, milyon lirayı bir arada görüp keyfine varamayanlar da!...

     Bu ülke, batan onlarca bankadan, binlerce şirketten, paraları iç edip yurt dışına kaçıp oralarda sefa sürenlerden, zaman zaman da itibarlı kişiler olarak ortalıkta dolaşanlarından, yolsuzluklarına sarılıp ortadan yok olanlardan, varlıkları, sahip oldukları yazıldığında okunamayacak kadar çok rakamlı milyar dolarlı varlıklarıyla konuşuldu ki, milyar sözcüğüne kulaklarımız çoktan alıştı. Milyarı telaffuz çoğumuzun dudağını uçuklatmıyor artık!...

     Tek kanalli TRT döneminde televizyonda “Alti Milyon Dolarlık Adam” adı altında gösterilen ve izleyenler tarafından merakla takip edilen bir film vardı. O zaman için “bir milyon dolar” adı üstünde “Bir Milyon Dolar”dı ve ulaşılmaz gibi paraydı.

     Oysa şimdi o, bir zamanlar fiyakasından yanından geçilmeyen o milyon dolarlarla İstanbul’un birçok yerinde, biraz olsun lüks sayılacak, bırakın villa veya yalıyı daire bile satın alamıyorsunuz.

     Yılbaşı ikramiyesinin, oralara kadar gitmeyelim; günümüzde şans oyunlarının bile seksen milyonlarla teleffuz edildiği, ama bir türlü yakalanamayan ikramiyelerinin ağızlara çiklet olduğu bir dönemdeyiz. Bu milyon dolarların küçülmede iyice zıvanadan çıktığını, nereden nereye geldiğini varın siz düşünün.

     Ve; düşünen, seven, sevilen, sizin bizim gibi daha iyi bir gelecek umuduyla, gelecekten çok şeyler bekleyen, milyonerlik hayallerinden beslenerek yaşayan insanlar...

     İste size çarpıcı bir dünya profili:

     Dünya nüfusunu, halkların oranlarını koruyarak, yüz kişilik bir köy kadar küçültebilseydik eğer şöyle bir tablo ile karşılaşacaktık:

     Köy ahalisinin yüzde elliyedi'si Asyalı, yirmibiri Avrupalı, ondördü Amerikalı (Kuzey, Orta, Güney) ve sekizi de Afrikalı olacaktı. Bunların yüzde ellikisi kadın, kırksekizi erkek, otuzu beyaz, yetmişi de beyaz olmayanlardan oluşacaktı.

     Köyde yaşayanlardan altı kişi bütün servetin yüzde ellidokuzuna sahip olacak ve bunların hepsi ABD pasaportu taşıyacaktı.

     Yine, köyde yaşayanlardan seksen kişi kötü evlerde yasayacak, yetmiş kişi okuma yazma bilmeyecek, biri ölmek üzere, biri de doğmak üzere olacaktı. Bir kişi bilgisayar sahibi olma, bir kişi de (evet, sadece bir kişi) üniversiteyi bitirme mutluluğunu yaşayabilecekti.

     Şimdi bütün bunları göz önünde bulundurun:

     Eğer bu sabah hasta değil de sağlıklı uyanmış iseniz, bir hafta sonrasını göremeyecek olan milyonlarca insandan daha şanslısınız.

     Buzdolabınızda yiyeceğiniz, üzerinizde elbiseniz ve başınızı sokup uyuyabileceğiniz bir eviniz varsa, dünyadaki insanların yüzde yetmişinden daha zenginsiniz.

     Bu nedenledir ki; kimse sizi üzmemiş gibi sevinin, kimse sizi seyretmiyormuş gibi dans edin. Ve kimse sizi dinlemiyormuş gibi şarkı söyleyin.

     Veya her zaman yaptığınız gibi, nereye olduğunu bilmeden, kan ter içinde koşmaya ve hayattan şikayet etmeye devam edin...

     Karar sizin!

     İşin özü: Hayatınızın kaptanı sizsiniz. Koşullar ne olursa olsun sizin de ulaşacağınız bir yerlerde, şansınıza, size rastlayanıyla yetineceğiniz hayallerinizle birleşecek bir liman mutlaka vardır.

     Dünya hali bu belli mi olur. Size de çıkabilir! Şans yakalayanlar nasıl yakalıyorlar!..