ELİF CANİSİ, KIZINI HİÇ SEVMEMİŞ..

Funda ÖZKALYONCU 17 Şub 2019

Funda ÖZKALYONCU
Tüm Yazıları
Her hafta kış mevsimini yazayım, yüzüme vuran soğuk ve serin havanın verdiği duyguları yazayım, deniz nasıl yükseldi, rengi nasıl değişti, ağaçlar, yaprakları yazı bekleyen kumrular gibi, nasıl solgun bekleyiş içinde yazayım diyorum.

Olmuyor.

Ekonomi, tanzim satış yerleri, patlıcanın başkaldırması, biberin yeşil yeşil alay etmesi, soğan, patatesin yıllardır soğan ekmek yiyoruz diye bizi yere vurmanızdan bıktık diyerek alıp başını tezgahların baş köşesine kurulmasını anlatayım diyorum.

Olmuyor.

Ispanağın, biz de ot muyuz kardeşim, demesini anlatayım diyorum.

Olmuyor.

Çiçekleri, kuşları anlatayım diyorum.

Olmuyor.

O kadar çok vahşice, canice, haysiyetsizce yaşanan olaylar var ki, nefes alamıyoruz.

Dönüp dolaşıp, aşağıdaki haberlerden yere yapışıyorum, duvara çarpıyorum ve kalbim orta yerinden çatır çatır parçalanıyor, ayrılıyor..

Ve yazıyorum.

Son dakika haberi olarak iki yerde gördüm.

Ne instagramda, ne twitter canavarında tek satır göremedim.

Cani kadın, (cani anne diye başlık atmışlar ama ben anne diyemeyeceğim) 1.5 yaşındaki kızına 1 aylık bebeklikten itibaren işkence ettiğini itiraf etmiş.

Kadın 27 yaşında, tam 12 yıllık evli, 3 çocuk sahibi.

Kadının adı Elif, kocası var.

1.5 yaşında kızı var, adını da Eylül Miray koyuyor.. Niyeyse bir isim yetmiyor, iki isim koyuyor, üstelik havalı.

Kızı doğduktan 1 ay sonra bebeğe işkence etmeye başlıyor. Vücuduna, ağzından, burnundan, kulaklarından, göbeğinden, çamaşır suyu ve sıvı sabun enjekte ediyor.

Bu yetmiyor, gözlerinin ortasına, kulaklarına kollarına ve bacaklarına jilet ile kesikler atıyor.

Daha bebekken, hiçbir şeyi anlayamayan sığır baba çocuğu hastaneye kaldırıyor.

Hastanede niyeyse doktorlar da anlamıyor.

Bu işkence, sonra sığır babanın çocuğu hastaneye götürmesi, doktorun bir şey anlamaması süreci 1.5 yıl sürüyor..

Nihayet, insan bir doktor, annenin anlattıklarından şüpheleniyor ve polise bildiriyor.

Polis savcıya yolluyor, malum kadını serbest bırakıyorlar.

Bu savcıya gitme ve serbest bırakılma olayı da üç defa yaşanıyor.

En son, çıktığı mahkemede itiraf ediyor.

“Ben bu çocuğu doğduğundan beri hiç sevmedim, ölsün istedim, 1 aylıktan beri işkence ettim. Hatta çocuk hastaneye kaldırıldığında, doktor odadan çıktıktan sonra, yine sıvı sabun enjekte ettim.”

Allah senin belanı versin kadın.

Kadın neden bu hale geldi, neden yaptı, psikolojisini hiç düşünemeyeceğim.

Bu kadın 27 yaşında 3 çocuk sahibi nasıl olmuş.

Bu evdeki sığır baba, 1.5 yıl neden ve nasıl hiçbir şey anlamamış.

Doktor, kan içinde hastaneye gelen bebeğin kulağından ve göbeğinden neden kan geliyor, muayene ettiğinde anlamaz mı?

Kulakları kesik, kolları kesik, hatta gözü bile jiletle kesilmiş bebeğin işkenceye uğradığını anlamaz mı?

Yani bir doktor, muayene ettiğinde bebeğe normal olmayan bir şeyler olduğunu, bebeğin işkenceye uğradığını anlamaz mı?

Ya savcı.

Çocuğun fotoğrafını görse anlaması lazım değil mi? O derece, şiddete uğradığını gösteren, öylesine fotoğrafları var ki inanılmaz.

Cani kadın ne anlatırsa anlatsın.

Bir savcı, önüne gelmiş, bir kadının anlattıklarını dinlerken, bir bebeğin göbeğinden ve kulağından kan gelmesinin normal olmadığını, her tarafı jiletle kesilen bir bebeğin işkenceye uğradığını anlamaz mı?

İnanılmaz.

Susarak bağırıyorum.

Ana cani, baba sığır anlamaz, doktor doğru dürüst muayene etmez, anlamaz, savcı incelemez dinlemez ve anlamaz.

Ahhh Eylül ahhhh!

Kimsenin, kimseyi umursamadığını bir dünyaya gelmişsin.

Eylül Miray.

Nasıl büyüyeceksin bilmiyorum ama, oku ve güzel bir genç kız ol, önce seni doğuran cani kadına, sonra babana, sonra şüphelenip savcıya bildiren doktor hariç diğer doktorlara, sonra anneni üç defa serbest bırakan savcıya dava aç yavrum.

Sonrada, ne kadar kötüsün, tabiat ve hayvanlar hariç, herkese, hepimize, tüm dünyaya dava aç.

Funda'nın aklındakiler...

... Cemil İpekçi.

Yılların modacısı, ben modasını pek sevmem ama, Azra Akın'a giydirdiği pazen ile, kendi tuhaf giyimi, tuhaf konuşmaları, şalvarları, takıları, sevgilisi Bekir ile ve Türk televizyonlarında ilk defa birinin, ben eşcinselim açıklaması ile herkesin tanıdığı bir insan oldu.

Cemil durup durup Hadise'ye sataşıyor, sataşmakla kalmayıp, aşağılıyor.

Hayatında hiç tanımadığı bir kadına neden sataşır ki? Sen kimsin diye başlamış.

Kötü giyiniyormuş, Belçika'nın Flaman bölgesinde büyümüş, orada moda yokmuş, o taraf köylü demek istiyor, adıda Hadise'ymiş, (ne demekse) sesi de hiç yokmuş, gelmiş buraya biri elinden tutmuş şarkıcı olmuş.

Size ne Cemil, nasıl isterse öyle giyinir, keyfi bilir, hiç tanımadığı size ne gibi bir vaadi var ki.

48 senede 258 ödül almışsınız.

Bir ağırlığınızı, efendiliğiniz, vakurunuz olsun.

Ama ödül almakla gördüğünüz gibi, adam olunmuyor.

Sizin ki çirkeflikten başka bir şey değil.

Bunlar kadınları hiç sevmiyor, bu Cemil’in de kadınlara sidikli dediğini duymuştum.

Hadise'nin yerinde ben olsam, durup dururken, bana sebepsiz, veryansın eden bu adama, yahu Cemil, eski sevgiliniz Bekir'in çocuklarına torunum demeniz ve anlatmanız ne ayıp.

Ödülleriniz var, ama ayıplarınız daha fazla.

Bu ne genişlik.

Derdim.

... Hiç siyaset yazmam, yazmakta istemem.

Ama dayanamayacağım, ülkede yaşananlardan, ekonomik yangından, alınan kararlardan daha bir sürü şeyden memnun olmayabilirsiniz.

Çoğunda haklı da olabilirsiniz.

Sonuna kadar muhalefet hakkınızdır.

Mesele bende tarıma destek olun, çiftçiye mazot yarı fiyatına verin, gübre bedava verin, sebze meyve fiyatları hiç böyle olmaz diyebilirim.

O zaman tanzim satışlara kuyruklara gerek kalmaz diyebilirim.

Tanzim satıştaki domatesi bile yandaş seralardan almışlar diyeceksin.

Ama! Sizde! Ona yandaş buna yandaş derken, kendi yandaşlarınızı, yandaş edemediniz, yandaşın yok yani.

Nasıl mı? mesela bazı çocuklara sahip çık, onları işe al, ya da aracı ol, bir hayat kurtar, yardım et, çabala ki, sende bir yandaş daha kazan.

Hiç yaralı parmağa işemeyeceksin, kendin ve hayatın dışında hiçbir şey umurunda olmayacak, dostluk, arkadaşlık bilmeyeceksin.

Sonra parmak sallayacaksınız.

Palavracılar sizi.