Vakıf Katılım web

FATİH VE FETİH

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
Öncelikle bütün İstanbullu hemşerilerim ve sonra da bütün vatandaşlarımızın 29 Mayıs'ını tebrik ederim.

Bildiğiniz gibi geçen çarşamba günü İstanbul’un Fethi’nin 566’ıncı yıldönümüydü. Toplumsal, siyasi ve iktisadi etkileriyle Türk tarihinin en önemli olaylarından biri İstanbul’un Fethi’dir. Her ne kadar mevzu (uydurma) hadis olduğu söylense de Peygamber efendimizin hadis-i şerifiyle de müjdelenmiştir:

“ لَتُـفْتَحَنَّ  الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَـلَنِعْمَ  الْأَمِيرُ  أَمِيرُهَا،  وَ لَنِعْمَ الْجَيْشُ  ذَلِكَ  الْجَيْشُ / Le tüftehannel Kustantıniyye! Fe le ni’mel emirû emiruhâ ve le ni’mel ceyşu zalikel ceyş.” Türkçesi ile ifade edecek olursak: “İstanbul mutlaka fethedilecektir! Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.” Kaynaklar:

i) Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 335;

 ii) Buharî, et-Tarihu’l-Kebir, I, 81; et-Tarihu’s-Sağîr, I, 306;

iii) el-Bezzâr, el-Müsned, el-Müsned, c. II, s. 308;

iv) Taberani, el-Mu’cemu’l-Kebir, II, 38;

v) Hakim, Müstedrek, IV, 422;

vi) Heysemî,Mecmeu’z-Zevâid, VI, 219.

İstanbul’un Fethi Osmanlı Devletini feodal bir Türkmen krallığından Müslüman bir Roma İmparatorluğu’na dönüştürmüştür. Türkler kendileri için hem jeo-politik, hem iktisadi, hem de psikolojik bir zafer kazanmışlardır. Ancak devlet yapısında köklü dönüşüm yerli Türkmen aristokrasisinin tasfiyesine, mühtedi devşirmelerin 427 yıllık (1453-1826) iktidarına, Anadolu Türk şehirlerinde yeni palazlanmaya başlayan ticaret burjuvazisinin körelmesine ve bize özgü Müslüman bir kapitalizmin gelişmesine de mani olmuştur. Elbette ki Fatih kendinden 300 sene sonrası için sorumlu tutulamaz, ama tarihi hakikatler de bu yöndedir. Öte yandan bugün bildiğimiz yüksek Osmanlı Türk kültürünün, Türk musikisi ve edebiyatının geldiği üstün seviye de yine İstanbul’un fethi ile başlayan olaylara dayanır. Fatih bir Müslüman Roma İmparatoru olmasaydı, belki de Kuzey Afrika bugün Latin Amerika gibi İspanyolca konuşan Katolik bir diyar olacaktı. Tabii ki bunların hepsi spekülasyondur. Ancak bizim için gerçek olan dünyanın en güzel şehrinin “Türk İstanbul” olmasıdır. Bunu en güzel, geçen sene ölümünün 60’ıncı yılını geçirdiğimiz büyük şairimiz Yahya Kemal anlatmıştır:

İSTANBUL’UN FETHİNİ GÖREN ÜSKÜDAR

Üsküdar bir ulu rüyâyı görenler şehri,

Seni gıptayla hatırlar vatanın her şehri,

Hepsi der: "Hangi şehir görmüş onun gördüğünü?

Bizim İstanbul'u fethettiğimiz mutlu günü. 

Elli üç gün ne mehâbetli temâşa idi o. 

Sanki halkın uyanık gördüğü rüyâ idi o. 

Şimdi beş yüz sene geçmiş o büyük hatıradan 

Elli üç günde o hengâme görülmüş buradan, 

Canlanır levhâsı hâlâ beşer ettikçe hayâl

O zaman ortada, her saniye gerçek bir hâl. 

Gürlemiş Topkapı'dan bir yeni şiddetle daha.

Şanlı namıyle "büyük top" denilen ejderha. 

Sarf edilmiş nice kol kuvveti gündüz ve gece. 

Karadan sevk edilen yüz gemi geçmiş Haliç'e 

Son günün cengi olurken, ne şafakmış o şafak. 

Üsküdar, gözleri dolmuş, tepelerden bakarak, 

Görmüş İstanbul'a yüzbin meleğin uçtuğunu, 

Saklamış durmuş, asırlarca, hayâlinde bunu.

Yahya Kemal BEYATLI

Çoğu kimse bunu bilmez ama Üsküdar ve bütün Anadolu yakası Orhan Gazi’nin Pelekanon Savaşı sonrasında Türk hakimiyetine geçmiştir. (Not: Pelekanon Savaşı bugün arabalı vapur iskelesinin olduğu Eskihisar civarındaki tepe ve vadilerde gerçekleşmiştir. Osmanlı savaş sanatı için ayrıca bir dönüm noktasını da teşkil eder. Bayramda Osman Gazi köprüsünden geçerseniz o tepeleri bir bakın; Orhan Gazi’ye bir Fatiha okuyun.  Bu arada köprünün adı Orhan Gazi olsaydı daha şık olurdu, DMD) Ahmed Hamdi Tanpınar’ın hocası Yahya Kemal’den bizzat defalarca işittiğine göre İstanbul fethedilirken bütün Anadolu yakası ve boğaz köylerinde beş vakit ezan okunmaktaydı. Bu şiir, işte bu hatırayı yâd etmektedir.

Yahya Kemal’in Türk şiirine katkılarını bir sonraki yazımda ele almayı düşünüyorum. Daha önce yazdığım Sanatın Ekonomi Politiği yazı dizisinin devamı olarak düşünün. Arkasından nasipse Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Turgut Uyar, Sezai Karakoç ve Attila İlhan’a da yer vereceğim bu satırlarda. Neyse, dönelim Yahya Kemal’e… Yahya Kemal Beyatlı, bence, bizim en büyük şairimizdir. Bugün de mustarip olduğumuz “yenileşme” hastalığının edebiyatta yarattığı inkıraza, kültür şokuna dur diyen, dünü bugüne bugünü de yarına bağlayan gerçek Türk Klasiğidir. Onun ruhuna da Rabbimizden rahmet niyaz ediyorum. Fatih’e, onun o güzel askerlerine, Hocası Akşemsettin’e de birer Fatiha okuyalım. Yazımı yine Yahya Kemal’in, bu sefer Fatih dönemi Türkçesiyle yazdığı güzel bir şiirle bitireyim:

İSTANBUL`U FETHEDEN YENİÇERİYE GAZEL

Vur Pençe-i Âlî`deki şemşîr aşkına 
Gülbangi âsmânı tutan pîr aşkına

Ey leşker-i müfettihü`l-ebvâb vur bugün
Feth-i mübîni zâmin o tebşîr aşkına

Vur deyr-i küfrün üstüne rekz-i hilâl içün
Gelmiş bu şehsüvâr-i cihângîr aşkına

Düşsün çelengi Rûm`un, eğilsün ser-i Firenk
Vur Türk`ü gönderen yed-i takdîr aşkına

Son savletinle vur ki açılsın bu sûrlar
Fecr-i hücûm içindeki tekbîr aşkına

Yahya Kemal BEYATLI