FELAKET GELİYORUM DEMEZ

Fehmi KETENCİ 01 Ağu 2021

Fehmi KETENCİ
Aylardır devam eden pandemi döneminde, salgından korunmaya yönelik zorunlu kıstlama uygulamaları, ekonominin tüm paydaşlarını darboğaza sokarken, çalışma ortamının kılcal damarları üreten şirketlerin, küçük esnafın, işyerlerinin çoğunun kapanma noktasına gelmesine yol açtı.

    Önce üzerimize çöken Kovid-19 salgını, yaklaşık bir buçuk yıldan fazladır canımıza okudu. Yaşamımızdaki bütün ayarları yerle bir etti. Zor olan şartlarımızı iyice yaşanmaz hale getirdi. Kör-topal yürüyen ekonomik yaşamımızı  iyice ters yüz etti, top yekün tık nefes durumdayız. 

     Aylardır devam eden pandemi döneminde, salgından korunmaya yönelik zorunlu kıstlama uygulamaları, ekonominin tüm paydaşlarını darboğaza  sokarken, çalışma ortamının kılcal damarları üreten şirketlerin, küçük esnafın, işyerlerinin çoğunun  kapanma noktasına gelmesine yol açtı. Buralarda çalışanlar işsizlik sorunuyla karşı karşıya kaldılar. Kapanan veya iyice zorlanan iş dünyasın çalışma ortamlarının darboğaza girmesi nedeniyle baş gösteren işsizlik, salgının yarattığı olumsuzlukların tuzu biberi oldu. Yaşam şartları iyice zorlaştı. 

     Zor durumdaki dargelirliler, iyice zora giren bu ortamlarda, bir yanda sağlıklı bir yaşama tutunabilme için zorunlu uygulamalarla sınırlanan yaşam şartlarına ayak uydurabilmeye çalışırken, bir ara azalma eğiliminde olan, koronanın mutasyonlarını n artması sonrasında, tüm dünyada kendisini  hissetirmeye başlayan Delta Varyantı’nın ülkemizde de endişe yaratacak şekilde yayılmaya ba şlaması, azalmaya başlayan salgın korkularımızın yeniden geri gelmesine neden oldu. 

     Bayram tatili sonrasında salgındaki olumsuz değişimler, 4. dalganın yaklaştığı endişeleri, toplumu küllenmeye başlayan korkularına döndürecek gibi görünüyor. Onbeş gün öncesine kadar 3-4 bin civarlarında seyreden vaka sayılarının şu anda 22 bin sınırını aşmış olması, aşılamanın ne kadar önemli olduğu gerçeğine dikkat edilmesi gereğini öne çıkardı. Aşılanma oranlarında hala, olması gereken oranlara  ulaşılamadığı, özellikle hiç aşılanmayanlar sayısının yüksek olması ve tek doz aşılanan sayılarının oldukça düşük olmaları, Delta Varyantı’nın yayılma, salgının bulaşma teklikesini ortada olduğunu gösteriyor. 

     Umarız  eskiye dönmeyiz. Toplum olarak yapmamız gerekenlerde,  üzerimize düşenleri yaparız. Maske- Mesafe-Hijyen önlemlerinde ve özellikle aşılanma görevilerimizi eksiksiz yerine getiririz.

     Uzun zamandır kurtulmaya çalıştığımız salgın dehşetinden korunurken, yaşamımızda hiç eksik olmayan ve zaman zaman kendini hatırlatan doğal olumsuzluklar bu zor zamanımızda hiç de yaşamak istemediklerimizdendi. Unutulmuş gibi görünen bu doğal afetler; “unutmayın biz hep buralardayız, önemsemeyip bizi unuttuğunuzda heran gelebiliriz” dercesine. Temmuz ayında peşi sıra kendilerini hatırlatmaktan geri kalmadılar. 

    On beş gün aralıklarla Doğu Karadeniz’de-geçtiğimiz hafta bu konuyu ayıntılarıyla yazmıştım-kendini biraz erken olarak hissettren Doğu Karadeniz sağanak yağışları ve bu yağışların iyice kontrolden çıkarak bazı bölgelerde sel olarak can ve mal kaybına neden olmaları, bu sıkıntılı dönemlerde yaşamımızda yeni üzünytülerin yerini almasına neden oldu. 

     Doğu Karadeniz, özellikle Rize ve Artvin sahil bölgeleri, yoğun yağışların yaşanacağı Ağustos ve Eylül aylarına yeni girdi ve geçtiğimiz günlerde yaşanan sellerin tekrarı ve belki de daha fazlasıyla yeni hasarlara  meydan verebilir. İvedilikle gerekli önlemler mutlaka alınmalı, hat ta daha da arttırımalıdır. Bu asla unutulmamalıdır.

     Üzerimize çöreklenen salgının hala yanı başımızda ve yaşamımızda olduğunu, var olan korkusunu giderememişken, şimdi de bir başka doğal afetle boğuşmaya başladık. Birkaç gündür, Antalya, Manavgat’ta başlayıp, Osmaniye, Mersin, Muğla, ilçeleri Bodrum ve Marmarıs’te devam eden ve hala tam olarak söndürülemeyen, birçok yerleşim yeri ve turizm merkezinde büyük mal kaybına ve can kaybına neden olan orman yangınları, bu zor dönemimizde yaşadığımız kabuslardan biri oldu.

     Manavgat, Bodrum ve Marmaris çok büyük hasar gördü. Evler kullanılamaz hale geldi. Birçok yerleşm yeri boşaltıldı. Vatandaşlara ait  birçok büyükbaş, küçükbaş hayvanın yanı sıra, ormanlarda yaşayan canlılar telef oldu. Yangın, tam olarak sona erdiğinde geride neler bırakacak şimdilik pek bilinmiyor.

     Tüm bu doğal felaketlerde neyi ne kadar doğru, yeterince ve zamanında yapabildik, hala akıllarda çokça yanıtsız soru var. Zaman zaman çaresizlikler sergilemedik de değil. 

     Umarım derslerimizi almışızdır ve bu üzüntüleri tekrar yaşama yız.