FELAKET TELLALI EKONOMİST AKADEMİSYENLER SINIFTA KALDI

Micheal KUYUCU 21 Eki 2018

Micheal KUYUCU
Tüm Yazıları
Son yıllarda Türkiye'de güvenirliğini en fazla kaybeden meslekler arasında gazetecilik ve akademisyenlik yer almaya başladı.

Gazeteciler ve akademisyenler garip bir biçimde duygularıyla hareket etmeye ve ait oldukları ideolojinin bir parçası olmaya başladı. Bunun son örneğini eylül ayında yaşanan döviz krizinde gördük. Doların bir ara 7 TL’ye kadar tırmandığı dönemde bazı ekonomistler televizyonlara çıkıp felaket tellallığı yaptılar, bazı akademisyenler yine medyaya yaptıkları açıklamalarda buna devam etti. Bu süreçte o kadar garip şeylere şahit olduk ki.

Kutuplaşmış Döviz Yorumları

Döviz kurunun çalkantılı olduğu dönemde özellikle üniversitelerde eğitim veren bazı akademisyenler gerek sosyal medya hesaplarında gerek katıldıkları televizyon programlarında doların daha da çıkacağını iddia ettiler. Türkiye’nin çok ciddi bir ekonomik kriz içinde olduğunu doların ekim ayında 8 TL, yılbaşında ise 10 TL’yi bulacağını iddia edenlerde oldu. Bunları izlerken hep açıklamalara tereddütle baktım, elbette bir bilgi paylaşımı yapmak güzel bir şey, ama bunu yaparken duygulara yenilmeden bunu yapmak gerekir diye düşündüm.

Bu ekonomist akademisyenler aslında sık sık dile getirdiğim “kutuplaşma”nın etkisinde yorumlar yaptılar. Belki teorik olarak bazı tezleri de vardı, belki o tezlerin haklılık payları da olabilirdi ama onlar tezlerini savunmak yerine döviz ile ilgili hep panik havası yaratacak yorumlar yaptılar. Derken Rahip Brunson olayı ile birlikte dövizde çalkalanma tamamen durdu ve iddia edenlerin iddia ettiği gibi dolar yedi, sekiz liralara çıkmadı.

Burada vurgu yapmak istediğim konu şu, insanız hepimiz yanılabiliriz de, ama bu yanılgılar eğer duygusal fanatik ideolojilerden dolayı meydana geliyorsa o zaman sıkıntı vardır. Bu ekonomistlerin tamamı yorum yaparken ideolojik olarak kendi duygusallıklarına yenilerek yorum yapıp toplumu ve piyasaları paniğe ittiler. Burada düşünceniz ne olursa olsun, görüşünüz ne olursa olsun elinizi vicdanınıza getirmek ve oturup düşünmeniz lazım. Bu ülke hepimizin, bu ülkede AK Parti’yi sevmiyorsunuz diye, Recep Tayyip Erdoğan’ı sevmiyoruz diye ya da tam tersi CHP’yi ya da Kemal Kılıçdıraoğlu’nu sevmiyoruz diye oturup ülke menfaatlerini dahi hiçe sayan duygusallıkla davranırsak olan yine bize olacak. Bu bilincin yok olması ülke adına, Türklük adına çok üzücü.

Çocuklarımızı Bu Akademisyenler mi Eğitecek?

Şimdi ben rektör olsam, ya da çocuğunu üniversitelere yollayan velilerden olsam oturup sorarım o ekonomist akademisyenlere. Hani dolar ekimde sekiz lira olacaktı? Sen çocuklara üniversitede ders verirken bu duygusal atmosfer ya da bu bilgi dağarcığınla mı ders vereceksin diye. 

Maalesef burada özellikle akademiye büyük iş düşüyor. Ben pek çok üniversiteye gidiyorum, genelde suskun bir yapım vardır, nedeni ise hep gözlemlemeyi sevmem. Oturup akademisyenleri inceliyorum, o kadar ilginç profiller var ki. O kadar ideoloji tutsağı olmuş, tabiri yerindeyse kafayı yemiş bir duygu atmosferi içinde ders veren akademisyenler var ki, kafaları zaten karışık olan gençleri daha da şaşırtıyorlar. Oysa akademisyen tarafsız olmalı. Görüşünü kamuoyuna sunarken tezlerini iyi hazırlamalı, öğrencileri ile her düşünce, her siyasi görüş ve milli bütünlüğü koruyan her amaç altında buluşmalı. Düşüncelerin ve ideolojinin esiri olmamalı. Ama nerdeeeee bir şu üniversiteleri dolaşın çocuklara verilen kalitesiz eğitimin yanı sıra gençlere yapılan ideolojik yüklemeleri izleyin. Bu durum Türkiye adına hoş bir durum değil maalesef.

Mini Röportaj:

Yıldızı Youtube’da Parladı

Sosyal medyanın çok önemli bir güç olduğunu ve özellikle müziğini sanatını geniş kitlelere sunmak isteyenler için büyük bir fırsat kapısı olduğu konusu son zamanlarda çok konuşuluyor. Bunun sayısız örnekleri var. Bu örneklerden biri de seslendirdiği “Unutuverdim” adlı şarkıyı Youtube’a koyan ve bu şarkının yakaladığı tıklanma başarısı ile adını geniş kitlelere duyuran İpek Demir. Genç ve güzel yorumcu İpek Demir, Youtube’daki başarısını anlattı.

İlk Satın Aldığım Kaset Bendeniz’in

Üniversitede sahneye çıktım. On iki yıldır sahnedeyim. Çocukluktan beri içimde hep müzik vardı. Müzik dinlemeyi de çok severdim. Çocukken Bendeniz’i çok dinlerdim. Onun ilk albümü, benim ilk aldığım kasettir.

Biz abimle beraber sahnede unutulmaya yüz tutmuş, kenarda kalmış şarkıları çıkartıp kendi tarzımızda yorumlayıp çalıyorduk. “Unutuverdim”de bunlardan biriydi. Gelen misafirlerimizden bu şarkı çok fazla istek almaya başladı. “Evde, arabada, yolda dinlemek istiyoruz, şu şarkıyı bir kayıt yapın bize ulaştırın” talepleri üzerine abim Mert ile beraber kendi evimizdeki stüdyomuza gidip “Unutuverdim”i kaydettik. Kayıt bitince “Youtube”da yayınladık ve bir baktık ki aldı başını gitti milyonlara geldi.

İlk olarak 2014’te Youtube’da “Unutuverdim” adlı Ebru Gündeş şarkısını paylaştım. Şarkı Youtube’da çok ciddi bir dinleme yakaladı. Sonra, o şarkıyı resmi olarak yayınladık.

Kısa Sürede 1 Milyon Tık Aldı

Şarkının YouTube’da başarılı olmasını hiç beklemiyorduk. Bir plan dahilinde olan bir çalışma değildi. Tıklanma sayısı kısa bir sürede bir milyona ulaşınca, şarkının söz yazarı Ayşe Birgül Yılmaz bize ulaştı. Kendisinden izinsiz bu şarkıyı alıp, resmi anlamda kliplendirmişiz fikrine kapıldı ve “Keşke izin alsaydınız, ama neyse güzel olmuş” dedi. “Biz sadece herkes gibi Youtube’a yükledik, bir şey yapmadık” dedik. O da “O zaman bu şarkıyı yapın, çünkü bu şarkı sizin hakkınız, başkasına vermek istemiyorum” dedi. Bu şekilde şarkıyı resmi olarak yayınladık.

Şarkıcı Olmak Kolay

Ses olmadan şarkıcı olmaya çalışıldığı zaman, “Sen gerçekten müziği çok sevdiğin için mi şarkıcı olmak istiyorsun, yoksa o yolun sonunda sana sunulan meyveler mi senin amacın?” diye sorgulamaya başlıyorum. Mesela ben şarkı söylemeyi çok seviyorum, ama eğer söyleyemeseydim, keyif alamazdım ve demoralize olurdum. Bu durumda olmayanlar nasıl bunu mesleğe dönüştürmeye çalışıyorlar anlamıyorum. Bunlar üzücü şeyler. Şarkıcı olmak çok kolaylaştı. Herkes şarkıcı olabilir diye çok kalabalık bir şarkıcı topluluğu oluştu. Bu kirliliği yaratan o kesim diye düşünüyorum. 

Ayrılığın Kitabını Yazdı

Eylül ayında “Ayrılığın Kitabı” adlı yeni teklim yayınlandı. Bu şarkı çok eski değil, şubat ayında bestelediğim bir şarkıydı. Yaptıktan sonra çok içime sinmişti. Bir sonraki projemizin bunun olmasında karar kılmıştık, ama kendimizi hatırlatmak için “Unutuverdim”i yaptık. İnsanlar “Aa oradaki İpek Mert buradaki İpek Mert” desinler diye yaptık bunu. Sonra da bu yeni çalışmamızı yaptık. Eylül ayının başında klibimizi çektik ve eylül sonunda da yayınlandı. Klibimizi de Antalya’da 48 saatte çektik. En beğendiğim klibim oldu.

Türkiye’nin En Medyatik Şehri İstanbul

Medya Takip çok ilginç bir araştırmaya imza attı ve Türkiye’nin en medyatik şehirlerini buldu. Yapılan araştırmada Türkiye nüfusunun yüzde 18,6’sının yaşadığı İstanbul en medyatik şehir olurken, turizmin kalbinin attığı illerin başında gelen Antalya, medyada en çok yer alan bir diğer şehir oldu. Üçüncü sırada ise çok eski tarihlerden günümüze kadar gelen birikimlerin sonucunda zengin bir kültüre sahip olan Adana yer aldı. İşte görsel basın ve dijital medyada hakkında en fazla haber yapılan Türkiye’nin en medyatik şehirleri:

Filmler..

Bu hafta size iki öneride bulunmak istiyorum. Birincisi “Yol Arkadaşım 2” adlı film. İlki çok büyük başarı yakalamıştı. Oğuzhan Koç ve İbrahim Büyükak’ın baş rollerini oynadığı film gülmek isteyenler ve sinemada günlük stresten uzaklaşmak isteyenler için ideal bir film. Ben izledim, bazı sahnelerde epey güldüm. Filmde dikkatimi çeken bir şey Oğuzhan Koç’un başarılı oyunu ve yorumculuğu. Bu çocuk iyi işler yapıyor ama bir eksiklik var, tanıtım mı desem, ürün mü desem bilmiyorum. Sinemada bu filmde çok başarılı oldu, müzikte de alacağı daha çok yol var.

Sinema demişken bu yıl sinema sezonu çok güzel başladı. Yeni filmler vizyona giriyor, bunlardan bir tanesi de TFT Yapım tarafından çekimleri yapılan “Keşif” adlı film.
Konusunu okuyucunca çok ilgimi çekti. Bilgisayar oyunu oynayan üç genç bir anda kendilerini zaman yolculuğunda buluyor. Filmde bu üç gencin bu tarihi yolculukta kendilerini Çanakkale’de bulması, ardından yaşadıkları ve Çanakkale’deki milli zaferimiz. Çok farklı bir bakış açısıyla hazırlanmış bir film. Tarihe farklı bir mercekten bakılmış. Hayal edebiliyor musunuz, zamanda yolculuk yapıyor ve kendinizi bir anda Anafartalar’da buluyorsunuz, müthiş bir heyecan. Bu filmi mutlaka izleyeceğim. Size de şiddetle tavsiye ediyorum.

Gündoğarken’in Özleyenlere: “Özlemişim”

Grup Gündoğarken, amcanın gruptan ayrılmasından sonra biraz ivme kaybetti. Ama tüm hızıyla üretmeye devam ediyor. “Özlemişim” adlı bu albümlerinde Gündoğarken’in romantizmi yine eskisi gibi. Arada birkaç tane alternatif şarkı da eklemişler ama özellikle “Ah Be Hayat” – “Olamadım” gibi çok güzel ve eski Grup Gündoğarken lezzetini sunan şarkılar var. Size uzun süre hayat arkadaşlığı için bir albüm arıyorsanız “Özlemişim” tam size göre. Sakin, naif, kaliteli ve gürültüden uzak.

Merve Özbey En Çok Yayınlanan Klibin Sahibi Oldu

Video klip savaşında yorumcuların rekabeti tüm hızıyla devam ediyor. Dünkü yazımda Kral TV örneğinden hareket ederek listelerin artık objektif olmadığını ve inanılırlığını kaybettiğini yazmıştım. Ancak müzik endüstrisinin tamamı için dijital ölçümler yapılıyor. Bu konuda Türkiye’nin en iyisi Telifmetre. Bu sistem, Türkiye’de yayın yapan tüm televizyon kanallarını ve ulusal yerel radyo kanallarını dinleyen bir sanal kulağa sahip. Bu sanal kulak mecralarda çalınan tüm şarkıları tek tek dinliyor ve dijital olarak optimize ediyor. Sonrasında toplanan tüm bulgular bir liste olarak karşımıza geliyor. Yani özetle televizyon kanallarında yayınlanan şarkıların tek tek sayıldığını ve toplamının yapıldığını düşünün. Sanal kulak dediğime bakmayın çok ciddi bir bilişim teknolojisi sistemi kurmuş Telifmetre.

Meraklılarına geçtiğimiz hafta içinde televizyon kanallarında en çok yayınlanan on şarkıyı buldum. Verilere göre televizyon kanalları en çok Merve Özbey’in “Vuracak” adlı klibini yayınlamış. Merak edenler için müzik televizyon kanallarında en çok yayınlanan on klibin yorumcu ve şarkısını derledik.

Sıra
Sanatçı
Şarkı İsmi
1
Merve Özbey
Vuracak
2
Mabel Matiz
Sarmaşık
3
Emrah Karaduman Feat.Derya Uluğ
Sürgün Aşkımız
4
Emre Kaya
Seni Seve Seve (Emre Kaya)
5
Tuğba Yurt
Yine Sev Yine
6
Hande Yener
Beni Sev
7
Tarkan
Kedi Gibi
8
Fettah Can
Aradığım Aşk
9
Emrah Karaduman Feat. Aleyna Tilki
Dipsiz Kuyum
10
Ece Seçkin
Dibine Dibine

En Başarısız Sanatçı Yarışması

Hep en başarılıyı konuşmaya alıştık. Peki ya başarısızlar? MüzikOnAir çok ilginç bir şey yaptı ve Ekşi Elma adında bir yarışma yapmış. Yarışmada müzik dinleyicisi en başarısız kadın ve erkek şarkıcıları belirleyecek. “En başarısız Kadın ve Erkek Sanatçılar” 19 Ekim- 5 Kasım tarihleri arasında yapılacak on line oylamada belli olacak ve 6 Kasım Salı günü açıklanacak. Bu tarz bir yarışma Türkiye’de ilk kez yapılıyor. Bakalım sonuçlar nasıl olacak. Açık söyleyeyim yürek isteyen bir yarışma, bu cesaretinden dolayı MüzikOnAir’i kutluyorum.

Ne Yapmamı İsterseniz?

Medyada kalite her geçen gün düşmeye devam ediyor. Son günlerde dikkatimi çeken bir programdan bahsetmek istiyorum size. Çok başarılı bir diksiyonu olan kaliteli işlere imza atan Radyo D’nin başarılı sunucusu Eftalya Nur’un programından aklımda kalan ve bana “medya nereye gidiyor” dedirten bir olay.

Eftalya hafta içi her sabah 07:00-10:00 saatlerinde Radyo D’de kendi adını taşıyan bir programla dinleyicinin karşısına çıkıyor. Programda neşeli sözler şarkılar sunan yapımcının bir yarışması var ki bana biraz garip geldi. Yarışmada Eftalya, radyo kanalını arayan dinleyicileri canlı yayına alıyor ve onlara bir tekerleme söyletiyor. Tekerlemeyi söylemeyi başaran dinleyiciye de bir ödül veriyor. Buraya kadar her şey güzel. İşin garip bölümü burada başlıyor.

Eftalya ödül olarak dinleyiciye şunu söylüyor, “eğer tekerlemeyi doğru söylersen, bende ödül olarak sizin istediğiniz bir şeyi yapacağım”. Sonra dinleyici canlı yayında ne istediğini söylüyor, bunu Instagram hesabından da canlı yayınlıyor. Yarışma bitince radyoda şarkı çalmaya başlıyor ve aynı zamanda Instagram hesabından canlı yayın yapan Eftalya dinleyicinin ondan yapmasını istediği şeyi yapıyor ve bunu Instagram hesabından canlı yayınlıyor. Aslında çok güzel bir şey yapıyor. Ama ya dinleyici canlı yayında Eftalya “ne yapmamı istiyorsun” dediğinde “Soyunmanı istiyorum” derse ne olacak?

Olur mu olur. Neden olmasın. Bu canlı yayın kazasının vebalini kim çekecek? İşte Demirören Grubu daha Doğan Grubunu satın almanın sarhoşluğundan kurtulmadı derken hep bu tarz örnekler üzerinden gidiyorum. Demirören Medyasında çok ciddi zafiyetler var. Burada bir yönetici çıkıp “kızım süper bir yarışma ama bunu şöyle yapsak daha iyi olmaz mı ne dersin?” dese ne kaybeder. Bu tarz olaylar, Türkiye’deki medya yöneticiliği ve işletmeciliğinin ne kadar geride kaldığının göstergelerinden sadece biri.

Rober Hatemo Kimin Canına Okuyor?

2017 yılında ‘Giden Candan Gidiyor’ isimli single çalışmasıyla uzun süre müzik listelerinin üst sıralarında yer alan Rober Hatemo, sessizliğini ‘Canına Okuyacağım’ ile bozdu.

Söz ve müziği Ferdi Tayfur’a ait olan ve ilk olarak yıllar önce Ferdi Tayfur tarafından yorumlanan şarkının düzenlemesi Alper Atakan imzası taşıyor. Yönetmenliğini Murad Küçük’ün yaptığı ‘Canına Okuyacağım’ adlı şarkının klip çekimleri ise Ümraniye Film Platoları’nda gerçekleştirildi. Rober çok ciddi uzaklaşmıştı müzikten, dilerim bu şarkı ona şans getirir, çünkü Rober Hatemo çok iyi bir ses ve şu an olduğun yerin daha üstünü hak ediyor.