FEMİNİSTLER, HAVLE İSİMLİ KADINI BİLİRLER Mİ?

Doç. Dr. Can CEYLAN
Tüm Yazıları
En kısa anlatımla Havle, Hz. Muhammed (s.a.v) ile yaptığı tartışmada lehine âyet inen (Münâkaşa Sûresi, 1-5. âyetler) bir kadındır.

Belli günlerde belli konuların önem kazanıp gündem olmasına pek sıcak bakmam. Bunun bir suiistimâl olduğunu düşünürüm. Ne Anneler Günü, ne Sevgililer Günü, ne Kadınlar Günü ne de başka bir günün içeriğinin bir güne sığdırılması bana hiç dürüstce bir tavır gelmez. Bu yaklaşımım sebebiyle bu tip günlerle ilgili yazılarımı, bir kaç gün sonra yazmayı tercih ederim.

Bu yılki 8 Mart Kadınlar Günü için de aynı düşünceleri taşıyorum. Bu günün adı tam olarak ne olursa olsun, kutlanma(!) sebebi ne olursa olsun güncellenmeye muhtaç bir içeriğe sâhip olduğunu düşünüyorum. Öncelikle dayanak noktası Marksizm ve Çatışmacı Yaklaşım olan Feminizmin, bu güncellemeye özellikle ihtiyaç duyduğuna inanıyorum.

Konuşmalar yapıldı. Yürüyüşler düzenlendi. Pankartlar açıldı, afişler açıldı. “Kahvehânede memleket kurtarmak” gibi bir güne özel kadınların başı göğe erdi. 9 Mart’ta hiçbir şey olmamış gibi, her sene yaşanan şeyler yaşandı.

Yazının başlığında geçen Havle isimli kadından, Türkiye’deki feministlerin haberdâr olmamasını anlarım. Zira bu kadınla ilgili olay Kur’ân-ı Kerim’de geçer. Türkiye’deki feministlerin de Kur’ân-ı Kerim ile hiç işleri olmadığı için bilmemeleri normaldir. Ama mesela, Felâk Sûresi’nin dördüncü âyetinde geçen “neffâsâti fil’ukad” ifâdesinden yola çıkarak Düğümlere Üfleyen Kadınlar diye bir kitap yazmak için Kur’ân-ı Kerim’i bir sene inceleyen Ece Temelkuran’ın bundan haberdar olmaması düşünülemez. Muhtemelen gözünden kaçmış olabilir. Ya da kendi dünya görüşüne uygun düşmediği için görmezden gelmiş de olabilir.

Havle kimdir?

En kısa anlatımla Havle, Hz. Muhammed (s.a.v) ile yaptığı tartışmada lehine âyet inen (Münâkaşa Sûresi, 1-5. âyetler) bir kadındır. Kocasının haksız boşaması karşısında Hz. Muhammed’in haklı olan kadın lehine bir çözüm getiremediği için inen bu âyetler, hakkını savunan kadınların arkasında Allah’ın mutlak ve şaşmaz adâleti olduğunu göstermektedir.

Öncelikle belirtmem gerekir ki, bu olay sonrasından gelen âyetler, Hz. Muhammed’in (s.a.v) verdiği hükmün aksi yönünde değildir, çünkü Hz. Muhammed (s.a.v) sâdece kadının derdine çözüm olacak bir hüküm verememişti. İlgili âyetlerin sebeb-i nüzûlü olan olayı şöyledir:

“Araplar arasında zıhar geleneği vardı. Yâni adam karısına ‘Sen bana anamın sırtı gibisin’ deyince kadın kendisine haram olur, fakat tam boş da sayılmaz, evli olduğu hâlde kocasız gibi kalırdı. Karısına kızan Evs bin Sâmit de bu sözü söylemişti. Karısı Salebe kızı Havle de Hz. Peygamber’e gidip, genç yaşında kocasına hizmetler ettiğini, çocukları olduğunu, şimdi bu ihtiyar zamânında kocasının o sözü söyleyerek kendisini perişân duruma düşürdüğünü anlattı ve Hz. Peygamber’den, tekrar kocasına varması için hüküm istedi. Hz. Peygamber de: ‘Sen ona haramsın’ dedi. ‘Yâ Resûlallah, beni boşamadı!’ diyen kadın, küçük çocuklarına üzüldü, lehinde bir hüküm vermesini Allah Elçisi’nden tekrar tekrar istedi, Allâh’a yalvardı. Nihâyet Allâh’ın Elçisi’nde vahiy hâli belirdi ve inen bu âyetler, o eski geleneğin yanlış bir zandan ibâret olduğunu, ağızdan çıkan bir sözle kadının, kocasının anası olamayacağını bildirdi. Yeminin saygınlığını korumak için, böyle bir söz söyleyene de, fâkirlerin lehine olmak üzere bir kefâret getirdi.”

Kadının değerinin ne olduğuna referanslar bulmak için başka yerlere bakmak ve Kur’ân-ı Kerim’de lânetlenen büyücü kadınlarda “feminist güç” varmış gibi göstermek yerine, Kur’ân-ı Kerim hakkıyla okuyanlar, Havle isimli bu kadının lehine Hz. Peygamber (s.a.v.) bile hüküm veremezken, Allâh’ın Kur-ân-ı Kerim ile bize gönderdiği mesajı görecektir. Elbette bu durum Havle isimli kadını, Hz. Peygamber’den (s.a.v) asla üstün kılmaz. Ancak Havle’nin hakkını aramada ısrarcı olması, onun haklılığının âyetle tespit edilmesi örneğini ortaya çıkarmıştır.

Mücâdele Sûresi’nin ilk âyetinde buyurulduğu gibi, “Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allâh’a şikâyette bulunan kadının sözünü işitti. Allah, ikinizi birbirinizle konuşmasını işitir. Çünkü Allah işitendir, görendir.”