FENERBAHÇE'NİN ÜNİVERSİTE SKANDALINDA İKİNCİ RAUND

Micheal KUYUCU 04 Ağu 2018

Micheal KUYUCU
Tüm Yazıları
Ali Koç ile Aziz Yıldırım arasındaki borç polemiği devam ederken yeni başkan eski başkanın yatırımlarını da tek tek askıya alıyor.

Öğrenciler üniversite tercih döneminde harıl harıl “acaba hangi üniversiteye kayıt yaptırsam” diye düşünürken Türkiye’de bir üniversite skandalı yaşanıyor. Bu konuyu ilk kez YeniBirlik’te kaleme almıştık. Olay, ana akım medyanın ya “habersizliği” yada “haberi görmezden gelişi” nedeniyle gündemine girmiyor. Ben konuyu önemli bir eğitim gündem maddesi olarak gördüğümüz gibi kamu adına incelemeye devam ettim ve bu eğitim skandalının ikinci turunda yaşananlara bir kez daha şoke oldum.

İlk önce şunu söylemek istiyorum, eğitim skandalı diyorum çünkü Türkiye’de yaşanan liberal rüzgar sayesinde esen özelleştirmeler içinde beni en çok düşündüreni “eğitim”.  Vakıf olma suretiyle Türkiye’de özel ya da resmi adıyla “vakıf üniversitesi” kurabiliyorsunuz. Bu nicelik açısından güzel bir olay, ama nitelik açısından bakıldığında tartışılması gereken bir konu. Üniversite sayısı o kadar arttı ki artık gecekondu üniversiteleri de türemeye başladı. Eğitim dünyasında bu konu tartışılırken birden Ali Koç & Aziz Yıldırım kavgasının son kurbanı Fenerbahçe Üniversitesi konusu patlak verdi.

Eğitim Skandalı Nasıl Başladı?

Yaklaşık bir ay önceki yazımda konudan detaylıca bahsetmiştim. Aziz Yıldırım döneminde kurulan ve bu öğretim yılında eğitimine başlamayı planlayan Fenerbahçe Üniversitesi, Ali Koç’un başkan seçilmesi ile beraber eğitime başlamayacağını açıkladı. Fenerbahçe Üniversitesi YÖK’e yazdığı dilekçede “… Yönetimimiz, gerekli çalışmaların en mükemmel şekilde tamamlanabilmesi ve akademik faaliyetlerinin en üst seviyede yürütülebilmesi için üniversitemizin 2018- 2019 öğretim yılı olarak öngörülen eğitim ve öğretime başlangıç tarihinin bir yıl erteleme kararı almış ve bu konuda Yüksek Öğretim Kurulunun (YÖK) müsaadelerine başvurmuştur.” dendi. YÖK buna izin vererek Fenerbahçe Üniversitesinin eğitime bir yıl sonra başlamasını kabul etti.  Bu konu Fenerbahçe’de yaşanan başkanlık savaşının en büyük yansıması oldu.

Eğitim ve akademi dünyası bu konuyu tartışırken Fenerbahçe Üniversitesinde ikinci bir olay daha yaşandı. Geçtiğimiz hafta üniversitenin tüm akademik personeli Ataşehir’deki yerleşkeye davet edildi. Bu toplantının ana fikrinde “Bir hafta içinde insan kaynakları sözleşmelerinizin feshiyle ilgili görüşmeye çağrılacaksınız” dendi. Bunun Türkçesi “işine son vereceğiniz haberiniz olsun”du.

Koca Fenerbahçe Kulübüne 25 milyon TL Çok Geldi!

Bu olayın duyulmasından sonra eğitim dünyasında çok ciddi bir gizli gündem oluştu. Gizli gündem diyorum çünkü bu sosyal medyada çok konuşulurken ana akım medyada nerdeyse hiç gündeme gelmedi. Tam bu sırada Ali Koç kamuoyuna bir açıklama yaptı ve “Üniversite işinin ne kadar zor bir iş olduğunu biliyoruz.  Fenerbahçe Üniversitesi için belirlenen Ataşehir’deki yerleşke binasının kira bedeli yıllık bedeli 16 milyon TL. Akademik ve idari personelin yıllık gideri 9 milyon TL. 1 Eylül itibariyle 33 kişiyle işe başlamak üzere sözleşme yapıldı” dedi. Bu açıklama yapıldıktan sonra üniversitede çalışan akademik personelle pazarlıklar yapılmaya başlandığının bilgileri geldi. Normalde tüm akademik personel ile 1 yıllık sözleşmesi olan üniversite yönetimi akademisyenleri çağırarak bazılarına “3 aylık maaşınızı verelim sözleşmeyi feshedelim”, “bazılarına ise 1 aylık ödeme yapacağız” şeklinde açıklamalarda bulundu. 1 Ağustos itibariyle YÖK’te yer alan üniversitenin bildirmekle zorunlu olduğu öğretim görevlilerinin adları sistemlerden çıkartılmaya başlandı. Akademisyenler buna çok üzüldü, yurt dışından tutun da başka şehirlerden gelen hocalar bile vardı aralarında. Düşünebiliyor musunuz, bir iş buluyorsunuz, bir yıllık bir sözleşme yapıp hayatınızla ilgili bazı planlar yapıyorsunuz, derken bulduğunuz işin patronu değişiyor ve yeni patron o işyerini kapatıyor. Size bir yıllık güvenceniz anlamına gelen sözleşmenizi fesih etme planlarıyla bazı tekliflerde bulunuyor. Bu kadar da olmaz dedirten bir olay. İşçi haklarının bu kadar da yerle bir edildiğinin başka bir eğitim hadisesi var mı? Hiç sanmıyorum. Peki bunu yapan kim? Koca Fenerbahçe, başkanı kim? Çok umutlarla seçimleri kazanan Ali Koç. Şimdi bazı akademisyenlerin sözleşmeleri fesih edilirken, bazılarının da fesih edilmek üzere. Bir yıllık bir sözleşmenin hangi gerekçe ile fesih edildiği, bunun nasıl hukuki bir kılıfa dayatıldığını merak ediyorum. Hadi hukuki olarak bunu herhangi bir madde ile hallettiniz diyelim. Bu personelin neden sözleşmeleri fesih ediliyor? Bir yılı taahhüt veren Fenerbahçe kulübü değil mi? Bu taahhüttü önceki yönetim verdi “ben tanımam” demek ne kadar etik? Bu insanların neden sözleşmeleri feshedilirken onlara söz verilen bir yıllık taahhüt yerine getirilmiyor? Hadi akademisyenleri kovdunuz bari maaşlarını ve hatta tazminatlarını ödeyin öyle kovun.

Bu tablo beni bir basın çalışanı ama her şeyden önce bir insan olarak çok üzüyor. Bunun manevi yükünü kaldırabilecek mi Ali Koç? Yine koca Fenerbahçe tarihine bir eksi olarak geçecek olan bu konuyu ilerde nasıl anacak eğitim dünyası? Hem Fenerbahçe tarihinde hem de Türkiye tarihine böyle bir ilke imza atmak güzel bir şey mi?

Koç Üniversitesine Rakip Olmasından mı Korkuyor?

Eğitim ve medya dünyasında Fenerbahçe Üniversitesinin bu şekilde pasifize edilmesi ile ilgili çok şey konuşuldu. Gözüken o ki üniversite adım adım küçülüyor, bu küçülmenin sonucunda bu üniversite tamamen de kapatılabilir.

Türkiye eğitim kurumu kurmak çok karlı bir iş. 2 milyon 100 bin öğrencinin YKS sınavına girdiği bir Türkiye’de üniversitelerin tüm kontenjanları bu rakamın yarısı kadar. Yani şöyle düşünün bir otobüs var orada 40 koltuk var ama bu otobüse binmek isteyen 80 yolcu var. Bu otobüs boş kalır mı? Bu alınan kararın işletmecilikle pek alakalı bir karar olduğunu düşünmüyorum. Aziz Yıldırım ile yaşanan polemiğin inatlaşması olabilir mi? İnanmak istemiyorum ama olabilir.

Piyasada bir kısım akademisyen ve medya çalışanı Ali Koç’un kendi ailesinin vakfına ait olan Koç Üniversitesine rakip bir üniversite yaratmak istemediğini ondan bu üniversiteyi pasifleştirmek istediğini düşünüyor. Olabilir mi? Saçma ama neden olmasın. Bence Koç Üniversitesini eski havasını biraz kaybetti. Bunu iddia edenler de haklı olabilir. Yani Ali Koç, Fenerbahçe üniversitesiyle kendi üniversitesine rakip çıkartmak da istemiyor olabilir.

Çok açık ve samimi söylemek isterim ki Ali Koç’un başkanlığını bende bir vatandaş olarak çok destekledim. Hatta “Fenerbahçe için iyi olacaktır” diye düşündüm. Ama Fenerbahçe üniversitesi konusu benim biraz midemi bulandırdı. Bu nasıl telafi edilir? Madem ki üniversiteye kafayı taktı o zaman o bir yıllık sözleşme yapılan tüm akademik personele bir yıllık maaşları ve 1 yıllık tazminatları verilsin ve herkesle helalleşilsin. Bu aklı selim olan herkesin “normal” diyeceği davranış olur.

Eğitimi Sorgulamamız Lazım

Geçtiğimiz hafta ilk kez iki oturumla yapılan YKS (Yüksek Öğrenim Kurumları Sınavı) sonuçları açıklandı. ÖSYM sınav sonuçları ile beraber bazı istatistik verileri de açıkladı. Bu veriler ülkemizde eğitim standardının çok ciddi bir biçimde sorgulanması gerektiği gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Bu sınava 2 milyonu aşkın öğrenci sınava girdi. Bu öğrencilerden 40 bini yarım soruyu dahi yapamadı ve otomatik olarak elendi. Sınava giren öğrencilerin dörtte birine yakın bir bölümü yani 511 bin öğrenci ilk turu geçemedi. Yapılan sınavda öğrencilerin net ortalaması da çok düşük oldu.

·         Türkçe 24 soruda 4,743 ortalama, 

·         Tarih-1 10 soruda 1,617 ortalama, 

·         Coğrafya-1 6 soruda 2,271 ortalama, 

·         Tarih-2 11 soruda 1,465 ortalama, 

·         Coğrafya-2 11 soruda 2,856 ortalama, 

·         Felsefe 12 soruda 2,017 ortalama, D

·         Din kültürü ve ahlak 6 soruda ortalama 2,098

·         Matematik 40 soruda ortalama 3,923, 

·         Fizik 14 soruda 0,467 ortalama, 

·         Kimya 13 soruda 1,109 ortalama, 

·         Biyoloji 13 soruda 1,669 ortalama.

Bu verilen çok düşük. Bu ortalamalar 2 milyona yakın üniversite çağına gelmiş gencin genel kültürünü olduğu kadar o yaşa kadar aldıkları eğitimin de ne kadar başarısız olduğunu gösteriyor. Fizik, Kimya, Biyoloji spesifik diyebilirsiniz, ama Türkçe’de 24 soruda ortalama 4,7 doğru yapmanın, Matematik’te 40 soruda ortalama 3,2 doğru yapmanın açıklaması olamaz. Bunlar temel branşlar. Bir diğer düşündürücü konuda Tarih ve Din Bilgisi konusu. Bu gençler tarihlerini bilmeden mi üniversite çağına geldiler? Bu gençler dinlerini öğrenmeden mi üniversite yaşına geldiler? On soruluk tarih testinden 1,6 doğru yapmak, 6 soruluk Din ve Ahlak bilgisi testinden 2 soru doğru yapmak sıkıntı. Bu çocuklar yarın öbür gün işe girecekler, bu çocuklar aile sahibi olacaklar. Bu bilgilere sahip olmadan nasıl aile kuracak nasıl çocuk yetiştirecekler bilmiyorum. Bu Türkiye’nin ulusal bütünlüğünü de dış, egemen kültürlere karşı tehdit eder. Bir ülkenin genç nüfusu eğer dinini, ahlakını, dilini, tarihi bilmiyorsa o ülke gelecekte dış güçlerin tehdidi altına girebilir. İş gırgır değil, ciddi ciddi düşünülmesi gereken bir konu. Onun için 2023 Türkiye’sine yol alırken çok ciddi bir eğitim reformasyonunun yapılması şart. Bunda sadece eğitim kurumları sorumlu değil, toplumun her bireyi anneler, babalar, politikacılar medya kısaca herkes bu konudan sorumlu. Bu ortalamalar daha da düşmeden bir şeylerin yapılması şart.

Vakıf Üniversitesi Tercih Etmek İsteyenler Bunlara da Dikkat Etsin

14 Ağustos’a kadar üniversite tercih dönemi devam edecek. Üniversiteye kaydolmak isteyen bir milyona yakın öğrenci şu sıralar harıl harıl “acaba nasıl bir tercih yapsam” diye düşünüyor.

İki hafta önce YÖK, (Yüksek Öğretim Kurulu) “Vakıf Yükseköğretim Kurumları 2018” raporunu yayınladı. Çok ilginç bilgiler var bu raporda. Mesela şu an Türkiye’de faaliyet gösteren 76 adet Vakıf Üniversitesi var. Bunlar paralı eğitim veren üniversiteler. Bu üniversiteleri tercih etmek isteyen öğrenciler bu bilgileri de bir kenara not etsin derim.

En çok vakıf üniversitesi İstanbul’da

İstanbul her şeyin merkezi olduğu gibi eğitimin de merkezi olmuş durumda. Sermaye sahipleri vakıf üniversitelerini İstanbul’da kurmayı tercih ediyor. İstanbul’da 47, Ankara’da 12, İzmir’de 4 vakıf üniversitesi var.

En çok öğrenciye sahip üniversite İstanbul Aydın Üniversitesi. Onu İstanbul Bilgi Üniversitesi ve Beykent Üniversitesi takip ediyor.

Lisans üstü eğitimde yani yüksek lisans ve doktora öğrencilerine göre bakıldığında en çok lisans üstü öğrenciye Okan Üniversitesinin sahip olduğunu görüyoruz.

Vakıf üniversitelerinin en büyük sıkıntısı devlet üniversiteleri gibi birer büyük kampüse sahip olmamaları ve dolayısıyla öğrencilere üniversite yaşamını sunamamaları. Bazı üniversitelerin öğrenci sayısı ile bu öğrencilerin eğitim gördüğü alan arasında bir ters orantı oluyor. Böyle olunca da öğrenciler metrobüslerde seyahat eden yolcular gibi sıkışık bir şekilde eğitim görüyor. Bu konuda en rahat üç üniversite Başkent, Sabancı ve Bilkent Üniversiteleri. Öğrenci başına düşen alan Başkent Üniversitesinde 357 m2, Sabancı Üniversitesinde 263 m2 ve Bilkent Üniversitesinde 255 m2. En az ise, öğrenci başına düşen 5 m2 ile İstanbul Kültür Üniversitesi.

Bana göre bir üniversitenin olmazsa olmazlarından biri de kütüphaneleridir.  Vakıf üniversiteleri kütüphane konusunda devlet üniversiteleri kadar geliştiremediler kendilerini maalesef. Günümüzde her ne kadar Google amcamız bir kütüphane görevine soyunsa da gerçek kütüphanelerin önemi ve değeri tartışılamaz. Vakıf üniversitelerinde en büyük kütüphane Sabancı Üniversitesinde var. Üniversitenin toplam kütüphane alanı 9.165 m2 , öğrenci başına düşen kütüphane alanı ise 2,3 m2.

Bir diğer önemli konu da bir üniversitenin ne kadar girişimci ve yenilikçi olduğu konusu. Günümüz dinamik dünyasında, her şeyin çok hızlı değiştiği bir dönemde bir üniversitenin hantal kalması büyük fiyaskodur. Hele bir de parayla eğitim veren vakıf üniversitelerinin bunun daha çok dikkat etmesi lazım. YÖK’ün raporun göre son beş yılın en yenilikçi üniversitesi Sabancı Üniversitesi oldu. 2012 yılından beri bu konuda ya birinci yada ikinci sırada.