FİTNE KOL GEZİYOR

Alican DEĞER 03 Oca 2017

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
"Ben teröristim. Amacım da sizin içinizdeki farklılıkları kaşıyarak sizi bölmek, iç savaş çıkartmak" mı diyecekti?

Biri, bir provokatör tutsa. Ona da dese ki: “Kardeşim. Bu ülkeyi karıştır da nasıl yaparsan yap. Öyle birşey yap ki, insanlar arasında fitne çıksın. Sen-ben diye ayrılsın. Öyle birşey yap ki, biri diğerinin hayatına müdahale ediyor gibi olsun. Öyle birşey yap ki, turizmi dursun, çarşı pazar karışsın, ekonomi sıkıntı çeksin.”

İşte bu durumda yapılacak şey, olsa olsa “Yılbaşı kutlayan Müslüman değildir” kampanyası olurdu her halde. Sokakta dövülen noel baba figürleri, kafasına silah dayanan gariban Noelcikler, Twitter’da abuk-subuk laflar.

Bu kampanyalar ile katliam arasında doğrudan hiç bir illiyet olmadığını düşünüyorum. Bu kampanyalar yapılsa da bu terörist “işini” yapacaktı, yapılmasa da. Ama ortaya çıkan sonuç, ortalama bir insanın kafasında ister istemez bağlantı kurulmasına yol açıyor. Belki de teröristler en azından Türkiye’de yaptıkları katliamı “hoş karşılayabilme” ihtimali bulunan insanların olduğunu zannediyor. 

Sokakta kimileri akıllarınca elde silah gösteri yapıyorlar. Akıllarınca kim Müslüman, kim değil kendilerinin belirleyebileceğini zannediyorlar. Kimin Müslüman olup, kimin olmadığını belirlediğini düşünen en önemli akım Tekfircilik değil mi? İslam’da büyük sorunlar çıkaran, bugünkü DEAŞ’ın tohumlarını atan. DEAŞ da kimin Müslüman olduğuna karar verebileceğini düşünmüyor mu? Onlara göre zaten neredeyse tüm Türkiye Müslüman değil. O yüzden bize karşı eylem yapmıyor mu? Ellerinden gelse ilk bizim yöneticilerimizi öldürürler.

Sokakta yapılan şiddet kokan bir eylemin, asılan şiddet içeren bir pankartın sadece DEAŞ’a hizmet ettiği görülmüyor mu? Görülemiyor mu? 

Yılbaşı kutlamalarına karşı olmak veya karşı olduğunu söylemek tabii ki herkesin hakkı. Zaten savunduğumuz, düşündüğünü söyleyebilme hürriyeti değil mi? Ama bunu şiddet ile ilişkilendirerek ortaya koymak, bunu kimin Müslüman olup olmadığını ölçme aracı olarak kullanmak sadece, serbest seçimler ile iktidarını belirleyen, işleyen bir Meclisi olan Türkiye’nin düşmanlarına hizmettir. Aslında şiddetle ilişkilendirilince, kutlamalara neden karşı olduğunu usulünce anlatmak isteyenler de baskı altında kalmış olmuyor mu?

Bu ülke, Suriye’de, Irak’da, PKK ile zaman zaman Batı ile yani dört cephede mücadele ediyor. En büyük silahı da içindeki dirlik-düzenlik-dayanışma duygusu. Ekonomisi ise dört cephedeki mücadeleyi destekliyor.

Bunu bozmaya yönelik her şey bana göre ajan-provokatörlüktür. 

Ne bekliyordunuz yani. Ülkeyi karıştırmak istiyenler, “Ben teröristim. Amacım da sizin içinizdeki farklılıkları kaşıyarak sizi bölmek, iç savaş çıkartmak” mı diyecekti? “Sizi Türk-Kürt diye bölemedim. Şimdi yaşam biçiminizle böleceğim” mi diyecekti?

Tam tersine, göstermeden vuracaklar tabii ki. Bir yandan turist gelsin diye “Noel Baba aslında Demreli’dir” diye açıklamalar yapılırken, diğer yandan Batılıların çocukluklarından itibaren iyi ve önemli bir kişi olarak gördükleri, belki de en sevimli Hristiyan sembolü olan bir kişiyi sokak ortasında  dövmek, başına silah dayıyor olmak neye hizmet eder Allah aşkına.

Bizim kültürümüzdeki ‘Hızır’, bir başka ülkenin sokaktalarında dayak yerken resmedilse, başına silah dayansa ne hissedersiniz? Kendinizden pay biçin.

NE OLUR CANLI YAKALAYIN

Biliyorum yakalanacak. Ama ölümü yüz kez, bin kez hak ettiğini düşünsem de, aslında “Hiç yaşamasa daha iyi olurdu desem de, Reina katliamını gerçekleştiren teröristin canlı yakalanmasını istiyorum. Biliyorum, çok zor. Biliyorum, adam zaten ihtihar eylemcisi. Biliyorum, muhtemelen silahlı. Ama bu adamın ele geçirilmesi ne kadar önemliyse, canlı ele geçirilmesi daha da önemli. Onun söyleyecekleri, bağlantıları bilinmeli. 

KATLİAM ŞAKŞAKÇILARI

Tüylerim diken diken okudum çoğunu. Maalesef mesleğim gereği de okumak zorundayım. Tıpkı polislerimizin şehit olduğu Dolmabahçe katliamındaki olduğu gibi.

O zaman da, gözlerim dolmuştu. Şimdi de.

O zaman nasıl insanlarla bir arada yaşıyor oluşumuza hayret etmiştim. Şimdi de ettim. Kimileri ölümlere seviniyordu. Neredeyse tef çalacaklardı. Bu tweet’leri atanlar belki mahallemizden insanlardı. Dolmabahçe katliamı ile Reina katliamı arasında belki hedef farklıydı ama sonucunda sevinenlerin insanlıktan nasibini almamış olmaları konusunda bir ortaklık vardı. 

Gencecik polislerin şehit edilmesi ile Reina’da yıl başını kutlayanların katledilmesi arasında temel nitelik olarak hiç bir fark yoktur. Tıpkı diğer katliamlarda olduğu gibi.

Diyeceğim, özellikle Twitter’da bu katliamlara karşı sevinenlerin en azından “terör fiilini övmek”ten soruşturma geçirmesi. Bildiğim kadarı ile Dolmabahçe olayından sonra benzer bir işlem yapıldı. İyiki de yapıldı.

Şimdi aynı soruşturmalar bu kez böylesi bir katliama sevinenler için, böylesi bir katliamı olumlulayanlar için tekrar edilmesi. 

Çünkü bu karakteri bozuk tipler, attıkları iki satırlık mesajlarla bir anlamda kimin ölüp, kimin ölmeyeceğine karar verme hakkını ellerinde tuttuklarını zannediyorlar. Bunlar, kendi hayatlarını bile düzenlemekten acizken, tüm ülkeyi nasıl düzenleyeceklerini bildiklerini zannediyorlar. İnsan hayatının kutsallığını kirletiyorlar.