FUTBOLUN DÖVİZİ

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
İçinden geçmekte olduğumuz iç ve dış kaynaklı döviz artış sürecinde futbol kulüplerimiz de her geçen gün içinden çıkılamaz bir duruma sürükleniyorlar. Maalesef.

Bu seneye hatta düne kadar yapılan hesapsız-kitapsız harcamaların üst üste kamburları altında iki büklüm durumda çıkış yolu bulmaya çalışıyor yüz yıllık çınarlar. Dolar ve Euro’da meydana gelen her bir birim artış çarpan etkisi ile on birim olarak kulüplerimizin borç yükünü arttırıyor. Borcun sürdürülebilir olmaması ve piyasa diliyle çevrilmesi imkânsız hale geldiği için de (kibarca “finansman maliyeti” denen ama faizin faizi diyebileceğimiz sebepten) resmen açıklanamayan bir iflas halini yaşıyor Türk Futbolu.

Yabancı futbolcu ve teknik adamlarla yapılan döviz üzerinden sözleşmeler neyse de; yerli futbolculara bile yabancı para birimleri üzerinden yapılan sözleşmeler temel yanlışlardan bir tanesi olarak kayıtlarda yerini aldı.

Tedavülden kalkan banknotlar misali futbol hayatının sonbaharını devirip takaüd/emekli olmak üzereyken (Katar’dan önceki son durak) bol sıfırlı sözleşmelere imza atan eskinin/eskimiş yıldızlarına ödenen paralar da Türk Futbolunun tabutuna çakılan diğer büyük bir çivi olarak ortada.

Uyanık menajerlik şirketlerinin kucağında konvertibıl değeri (Transfermarkt vb) Bir Milyon TL etmeyecek oyuncuya verilen Beş Milyon €uro’lar birikti birikti şimdi karşımıza “gulyabani” gibi dikildi. Mehmet TOPUZ, Tarık ÇAMDAL, Burak YILMAZ örnekleri ilk akla gelenlerden, daha neler var neler.

“Şan olsun, kâr olmasın” diye bağıran pazarcı gibi yapılan yerli-yabancı futbolcu alışverişleri ve onlara ödenen fahiş bonservis bedelleri de bugün eksi bakiye veren muhasebe defterinin temel sebeplerinden birisidir. Daniel GUIZA’ya ödenen 17 Milyon €uro bu kazıklanmanın şâhikası olarak hatırlanır futbol piyasalarında.

Bu sistemin temel aktörleri sırasıyla futbolumuzdan çekilip giderken bıraktıkları enkazı kaldırmak hiç kolay gözükmüyor. Şu anda TFF Başkanı olan Yıldırım Bey’in BJK Başkanı iken “yeter Demirören yeter” tezahüratlarının coşkusu ile başlattığı Guti, Quaresma vb. bol sıfırlı bonservis bedellerinin ürettiği zararı Fikret Başkan ancak hale yola koyabildi ama bu arada borç katmerlendi gitti.

Ünal AYSAL ve çilek merakı ile şahlanan Galatasaray mali yapısındaki götü gidişi elde avuçta ne varsa satıp savan Dursun Başkan da durduramayınca Mustafa CENGİZ’e kaldı büyük borç ödeme ihalesi.

En “Fena Halde Leman” durumu galiba 20 yıllık Aziz YILDIRIM döneminin sonunda Fenerbahçe için geçerli. Ali Koç’un geçen haftalarda açıkladığı borç rakamı, dövizdeki artış yüzünden neredeyse günde 10 milyon lira artar hale geldi. Sabah dükkânı açtın, akşam kapadın tak 10 milyon lira zarar. Dayanılır gibi değil.

Gelelim kulüplerin futbolcu satışları dışındaki tek döviz gelir kapısı olan Naklen Yayın Havuzu/Bein-Sport’tan olan alacaklarına. İşte zurnanın “zırt” dediği yer tam burası. Normalde her şekilde zararda olan futbol kulüplerimiz hiç olmazsa bir yerden artıda kalabilseler ne iyi olurdu ama maalesef ondan da mahrumlar.

Naklen yayın ihalesini kazanan Digiturk’ün sahibi olan Bein Media Group, TFF ve Kulüpler Birliği Vakfı ile yaptığı sözleşmede yıllık ödeyeceği 500 Milyon Dolar + KDV’nin yarısı olan 250 Milyon Dolarlık kısım için 3.26-3.36 TL/Dolar kurunu sabite olarak kabul ettirmiş olduğu için avantajlı durumda. Hiç olmazsa yıllık bedelin yarısını çok çok ucuza getirmiş oluyorlar bu ufak! detay sayesinde. Geri kalan kısım normal günlük kur üzerinden (şu anda 5.29 TL/Dolar) hesaplanıyor ama bu aralarda ödemelerde bazı ufak gecikmelerin yaşandığını da duymaktayız. 

İşte futbol ve döviz ilişkisinde özetle son durum bu şekilde. Yakın gelecekte piyasaların normale dönüp, dövizin ateşinin düşmesini hepimiz bir şekilde bekliyoruz ama kulüplerimiz bu normalleşmeyi daha bir “Godot’u bekler” gibi bekliyorlar içleri yana yana.

Dün akşam başlayan “Lefter Sezonu’nun adına yaraşır şekilde centilmence geçmesini ve hayırlara vesile olmasını diliyoruz. İyi hafta sonları.