G20 ZİRVESİ ERDOĞAN - OBAMA GÖRÜŞMESİ

Vehbi BAYSAN 05 Eyl 2016

Vehbi BAYSAN
Tüm Yazıları
Günler öncesinden açıklanan Çin'de düzenlenen G20 Zirvesinde gerçekleşecek Erdoğan – Obama görüşmesi Türkiye'de biraz da buruk bir memnuniyetle karşılandı. Hatta buna temkinli memnuniyet de diyebiliriz.

Günler öncesinden açıklanan Çin’de düzenlenen G20 Zirvesinde gerçekleşecek Erdoğan – Obama görüşmesi Türkiye’de biraz da buruk bir memnuniyetle karşılandı. Hatta buna temkinli memnuniyet de diyebiliriz. Uluslararası basın konuya farklı yönlerden yaklaştı ve bu görüşmenin hiç de ‘kolay’ olmadığını, ciddi sıkıntılar içerdiğinin altını çizdi. Her iki tarafın da jeopolitik konularda görüş ayrılıklarına sahip olduğu DAİŞ ile mücadele, YPG-PYD (adı sonradan Suriye Demokratik Güçleri vb isim alsa da), ÖSO gibi son derece önemli alanlarda iş birliğine gidememesini vurguladı.

Bu görüşmenin her iki ülke arasında buzları eritebileceği ve yeni bir başlangıcın tarihi olabileceği farklı noktalardan analiz edildi. Bence bu görüşmenin en can alıcı noktası DAİŞ ile mücadele dahilinde eğitilip donatılan, ağır silahlar ile silahlandırılan, finanse edilen ve en önemlisi DAİŞ ile mücadelede savaş yeteneği ve deneyimi kazanmış bu yapılar/guruplar DAİŞ ortadan kaybolduktan sonra ne olacak?  ABD, YAKIN GELECEKTE SURİYE TOPRAKLARI İÇİNDE, SINIR BOYUNCA, TÜRKİYE’NİN İÇ VE DIŞ GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDEBİLECEK BU YAPILARIN GÜVENCESİNİ VEREBİLİYOR MU? ABD’nin stratejik planları dahilinde ‘DAİŞ ile mücadele sonrası’ diye bir bölüm maalesef görünmüyor!

Çin’in Hangcou şehrinde Türkiye saati ile pazar günü erken saatlerde bu görüşme gerçekleşti ve neredeyse tüm televizyonlarda ‘sıcak gelişme’ olarak duyuruldu, uzmanlara bağlanıldı, görüşler aktarıldı. Basına kapalı yapılan görüşmelerde detaylı olarak neler konuşulduğunu bilmek olanaksız, ancak belirli konular elbette ajandada yerini aldı. Bir saat kadar süren görüşmede öncelikle Türkiye’de olan bitenler – 15 Temmuz başarısız darbe girişimi ve ardından yaşananlar ile ‘Suriye dosyası’ adı altında Suriye ve Irakta yaşananlar, DAİŞ ile mücadele ve Türkiye’nin bölgesel tehdit algısı ve Türkiye’nin bölgesel hassasiyetleri ön plana çıkmış gibi görünüyor. Bu konular arasında bir o kadar da önemli olan mülteciler sorununa da değinilmiş olması ve Obama’nın Türkiye’nin yaptıkları ile ilgili övücü sözleri gözlerden kaçmadı. Türk tarafının ısrarla odaklandığı asıl başlık FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iadesine ilişkin. Bununla ilgili ABD Adalet Bakanlığından bir heyet temaslarda bulunmak üzere Türkiye’ye gelmişti. G20’de gerçekleşen bu görüşmede, Türkiye’den ABD’ye üst düzey bir heyetin gideceği, hatta bu heyette Adalet ve Dışişleri Bakanlarımızın da olacağı belirtildi.

Türkiye’nin ciddi tavrını ve meseleye verdiği önemi göstermesi bakımından böyle bir heyetin ABD’ye gidecek olması gerçekten çok önemli. Türkiye’nin haklı taleplerinin ciddiyetle incelenmesi ve Amerikan adalet sisteminin harekete geçmesi bu tür görüşmeler ile daha da hızlanacaktır. Özellikle eklemek istediğim bir nokta var: ABD sadece NATO müttefikimiz değil. Her iki ülkenin dostane ilişkileri İkinci Dünya Savaşı sonrasına dayanır, çok özeldir ve çok güçlüdür. Bölgesel sorunların çözümünde görüş ayrılıkları zaman zaman ortaya çıksa da temelde iki ülkenin ilişkileri doğal ve olağan seyrinde devam eder. Çin’deki G20 zirvesinde yapılan görüşmeler sadece Obama görüşmesi ile sınırlı kalmadı. O zirvede, Avrupa’daki en güçlü müttefiklerimizden Almanya’dan Merkel ile ve ikili ilişkilerimizi düzelttiğimiz Rusya Devlet Başkanı Putin ile de görüşüldü.

Her üç ülke liderleriyle yapılan toplantılarda ortak nokta Suriye ve DAİŞ ile mücadele, kuzey Suriye’de etnik temelli, bölge demografisini değiştirmeyi amaçlayan yapılanmalar ve uluslararası camianın neredeyse unutma noktasına geldiği mülteciler sorunu olarak sıralanabilir. Bu toplantılarda, Türkiye’nin Suriye krizinin başladığı 2011 yılından beri yakaladığı en avantajlı pozisyon da teyit edilmiş oldu. Bölgeye doğruda müdahil olan ülkelerin liderleri Türk ordusunun on günden fazladır sıcak çatışma bölgesi olan Cerablus bölgesinde sürdürdüğü operasyonları üstü kapalı da olsa destekledikleri izlenimi vermiştir. Türkiye’nin bu süreci askeri olduğu kadar diplomatik hassasiyetle uluslararası alanda da sürdürebilmesi ülkemizin bölgesel çıkarları açısından faiki ihtimam gerektirir.