GEÇMİŞİN İZLERİ İLE KÜRTLER İTTİFAKA REST ÇEKER Mİ?

Yaşar İÇEN 18 Mar 2019

Yaşar İÇEN
Tüm Yazıları
Sandığa son viraja girmeden saflar değişebilir mi? Neden olmasın! Her daim dile getirdiğim 'siyasetin ne tahtına ne de bahtına güvenmemek gerekiyor' cümlemi bir kez daha anımsatayım bu vesile ile.

Türkiye ilk defa sarraf terazisi ile çok ince hesaplar gözetilerek seçime hazırlanıyor. Beş on büyük il dışında kimler nerede yanyana ya da nerede karşı karşıya hatırlamıyoruz. Anlayacağınız hafızamız küme problemleri ile doldu taştı ve artık ötesini almıyor...


Her türlü karmaşa bir yana ittifaklar belirmeye başladığı andan itibaren aklımızın almadığı bir durum var! CHP, Saadet ve İyi Parti ittifakı neden ısrarla HDP’yi aleni olarak dillerine almadılar? Hemen baştan söyleyeyim taban, tavan, cephe korkusu değil bu! Bu partilerin tabanı ve seçmeni herşeyi bilmiyor mu biliyor! HDP’nin her kademesi bilhassa son günlerde daha yüksek perdeden ‘evet birlikteyiz’ çıkışını yapmıyor mu yapıyor! Kısaca tüm Türkiye herşeyi biliyorken ısrarla ‘hayır HDP ile hiçbir birlikteliğimiz yok’ demek hangi aklın ve mantığın eseri doğrusu anlayamıyorum. Acaba seçmen, taban, teşkilat değil de daha üst hatta en üstlerden bir güç mü bunun zikredilmesini istemiyor sorusu da aklıma gelmiyor değil!

Başından beri ‘devekuşu stratejisi’ ile beyin dumuru yaşayan ve yaşatmaya teşebbüs eden CHP, Saadet, İyi Parti’nin başını HDP son günlerde ısrarla kumdan çıkartmaya çalışıyor! Buraya kadar yazdıklarım hepimizin gördüğü, bildiği, yeter artık ama birlikte olduğunuzu kabul edin gitsin dediği durumlar.

Tam da bu noktada “HDP seçmeni yok sayılmaktan ve ötelenmekten çok rahatsız” diyerek farklı bir pencere açmak istiyorum 31 Mart tahminlerine. HDP “yeter artık” deyip rest çeker mi? “Sizi değil AK Parti’yi destekliyorum” der mi? AK Parti hemen seçim sonrası uzun zamandır ısrarla yazıp dile getirdiğim “geçmiş yılların travmalarını tedavi etmek amacıyla Kürt seçmeninin yüreğine dokunan” hamlelere başlar mı? Güneydoğu’nun ve tabiki Türkiye’nin son birkaç yıldır solumaya başladığı huzur, güven ve hizmet havasının daha da güçlenmesi ve daimi olması için hükümet kalıcı politikaları hayata geçirir mi? Sizi bilmem fakat ben bu hamleleri hızlı bir şekilde bekliyorum.

Irak Bölgesel Kürt Yönetimi topraklarına her gidişimde Kürtçe bilip bilmediğim sohbet mevzusu oluyor. Son ziyaretimde Başbakan Neçirvan Barzani ile gerçekleştirdiğim sohbette de yine aynı mevzuya değindik ve şunları ekledim; “Türkiye’deki biz Kürtler geçmişte sizin gibi şanslı olamadık! Ben Kürtçeyi sonradan öğrendim çünkü memlekette hiç yaşamadım. Annem ve babam çekindikleri için bizimle Kürtçe hiç konuşmadı! Kürtçe kitaplar, müzikler ve isimler yasaktı! Toplumsal baskıdan dolayı Kürt olduğumuzu gizlerdik! Herkesin ötelediği yasaklı bir kültürün cezalı ve vebalı bireyleri gibiydik biz Kürtler!” Ta ki ikibinli yılların ilk yarısına kadar!

Evet Kürtler son yıllarda yaşadığı huzuru, sevgiyi, saygıyı unutmadığı ve değerini bildiği gibi geçmişte yaşadığı eziyeti de aslında hiç unutmadı. Ki bu sebepten son günlerde çıkıp “biz CHP, Saadet ve İyi Parti ile birlikteyiz” tepkisini gösteriyor bence. Bu tepki CHP, Saadet ve İyi Parti’den karşılık bulur mu ki hiç sanmıyorum. Karşılık bulamayan HDP seçmeni de “benim adımı zikretmiyorsan ben de yokum” noktasına gelir mi, bekleyip göreceğiz...