GÜNÜMÜZ GENÇLİĞİ NEREYE KOŞUYOR! (2)

Fehmi KETENCİ 25 Mar 2019

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
Köşe yazılarımızı yazarken anlatmak istediklerinizi bir güne sığdıramayınca, bugünkü gibi devamını yazma gereği doğuyor.

      Bunu yaparken birinci bölümün ana konusunu anımsatan bir-iki paragrafı buraya taşımak gerekiyor.

      Dünkü yazımızı şöyle bir bölümle sonlandırıp bugüne devam vermiştik;

      “…Bilgisayar teknolojisi öylesine hızla gelişiyorki, takibi imkansız gibi. Bu hızla gelişen teknoloji yaratıcıları özellikle gençliği hedefledi. Tutku, bağımlılık yaratan; albenili, çok fonksiyonlu cep bilgisayarları ve en önemlisi, etkin haberleşme araçlarından olan 2000’li yıllara gelindiğinde hızla yayılan, Mücize Araç; Cep Telefonları’yla gençliği tam olarak peşinden sürüklemeye başladılar”. 

      “Çocuk yaşlardan başlamak üzere, günümüz gençliğinin olmazsa olmazı; adına “Akıllı Telefonlar” dediğimiz bu güzel oyuncaklardır. Evlerde, okullarda, sokakta, kafelerde, AVM’lerde, sosyal yaşamın hemen hemen her yerinde, en vazgeçilmez sırdaşlarıdır.

      Bu durumdaki gençliğimiz nereye koşuyor…”

      Konumuzun ana teması “Günümüz gençliği nereye koşuyor?” Baktığımızda, günümüz gençliğinin en tutkulu uğraşları başka bir tanımlamayla “kanka”ları hiç kuşku yok ki bilgisayarlar ve giderek küçülen, bilgisayar fonksiyonlarını yürütme görevinin üstlendirildiği, son yılların mucize iletişim, haberleşme aracı olan şu “Akıllı Telefonlar.”

      Günün her saatini; yatarken, yemek yerken yolda, okulda her yerde, neredeyse tümüyle işgal eden bu Akıllı Telefonlar gençler üzerindeki alışkanlıkları ile neler yapmıyorlar ki.

      Yaşamın her yerinde varlar. Arkadaşlarına ismiyle hitap etmek yerine “kanka” diye iletişim kurdukları, aktif oldukları tüm zamanlarını paylaştıkları Akıllı Cep Telefonları gençliği her şeyi kolay elde etme alışkanlığına mahkum ettiler.  Araştırma yapmıyorlar, gazete okumuyorlar, sinemaya, tiyatroya gitmiyorlar. Okulda gerekli olan kaynaklara ulaşabilmek için kütüphanelere gitmiyorlar, kitap okumuyorlar, yüz yüze konuşmak yerine bu telefonlar yardımıyla iletişim kurmayı tercih ediyorlar.

      Günün her saatinde; yolda, toplu taşıma araçları duraklarında, otobüslerde, metrolarda, tramvaylarda, okulda, yemek yerken bile ve en kötüsü ise; caydırıcı cezalarla engellenmeye çalışılan, yasaklanan, trafikte hareket halindeki otomobil direksiyonunda en vazgeçilmez arkadaşlarıdır bu akıllı cep telefonları. Yediden yetmişyediye tüm genç kuşak üzerinde yarattığı psikolojilk bozukluklarının yanısıra, bu alışkanlığın bir başka önemli etkisi daha var ki, bu daha da çok zarar veren bir durumdur. Tüketme konusunda oldukça obur olan toplumuzun, yüksek satış rakamlarına ulaşan bu telefonlara olan tutkunluğunun, dayanılmaz hale gelen ekonomik zorluklardaki bütçelerine verdiği zarardır.

      Yüksek öğrenim gençleri için de vazgeçilmezdir bu telefonlar. Okulda oldukları sürede, hatta, hatta fırsat bulabildiklerinde derslerde bile hep ellerindedir.

      Yolda özellikle duraklarda elindeki telefona bakarak yürüyen kişilere çarptığımız çok oluyordur.

      Bu akılı telefonların, özellikle gençler üzerindeki olumsuz etkileri öyle kolay anlatılacak gibi değil. Telefon günümüz anlık haberleşmesi için en önemli iletişim araçlarından. Ama böylesine esiri olmak hiç te iyi değil. Bu konuda etkin eğitime ihtiyaç var. Yarattığı tüm olumsuzluklarına rağmen engellenemeyen bu tutkunun, günden güne, hızla yayılan, kronikleşen zararları, anlaşıldığında umarım iş işten geçmemiş olur.

      Yapılan araştırmaların ortaya koyduğu gerçekler bunu çok net gösteriyor.

      Bu konudaki istatistiki verileri ve sonuçlarına bir başka yazımızda ayrıntılarıyla değineceğiz.

BİR TUTAM TEBESSÜM

FUTBOLCU!

   Temel ile Dursun futbolcuymuş. Bir gün sohbet ederlerken Temel Dursun’a sormuş;

   - “La dursun, öbür dünyada da Futbol var mıdır acaba?

   Dursun;

   - “La ben da bilmeyirium. Kim once ölürse ötekine mektup yazıp oradaki durumu diğerine bildursun”. Ve kısa bir süre sonra Dursun ölmüş.

   Temel’e Dursun’dan bir mektup gelmiş;

   - “La Temel; saa bir eyi, bir de kötü haberim vardır. İyisi burada da futbol vardır. Kötüsü ise; Bu haftaki maçın kadrosunda sen de varsın!”