'GÜZEL BİR ŞEY'

Dr. İlhami FINDIKÇI
Doğumla başlayıp ölümle biten hayat yolculuğunda iki kapılı bir han misali dünyadan geçiyoruz.

Ölümlü bir canlı olan insan, sonsuzluk özlemini, ürettiği eserlerle mi gidermek istiyor acaba? Sınırlı insan, sınırsız ideallerin peşine düşerek Güzel’e mi ulaşmak istiyor? Sonlu insan, ‘Güzel Bir Şey’ üreterek sonsuzluğa erişebilir mi?

Doğumla başlayıp ölümle biten hayat yolculuğunda iki kapılı bir han misali dünyadan geçiyoruz. Haya t; yaşamın öncesinde yer alan ruhlar âlemindeki sonsuzluk ile yaşamdan sonraki sonsuzluk arasında sıkışan ve ölümden çalınan çok kısa bir dem misali. Bunun içindir ki dünya hayatı, uzun bir yolculukta bir ağacın altında dinlenirken gördüğümüz rüyaya benzetilir tasavvufta. Sonunda rüya bitecek, uyanacağız ve esas yolculuk, esasa yolculuk  başlayacak. 

İnsan, dünyadaki hayatını yani bu tatlı rüyayı uzatmak için elinden geleni yapmak ister de ölümden kaçış olmaz. Zira gerek bilimsel bakış gerekse inanç sistemlerinde ölümün, kaçınılmaz bir gerçek olduğu yer alır. Kur’an-ı Kerim’de bu ifade çok nettir: “Her canlı ölümü tadacaktır” (Âl-i İmrân, 185).

Ölümü kabullenmede zorlanıyoruz çünkü sonsuzluk isteğimiz var. Ve sonsuza dek yaşama isteği olan insan, ölümden yani sonlu olmaktan kaçmak istiyor. Oysaki yaşamın  kaçınılmaz gerçeğidir ölüm. V e insan; sonlu olmak gerçeği ile sonsuz olmak arzusu arasındabir ömür geçirir. 

SONLU VE SONSUZ 

Kant’a (1724-1804) göre zıt olan sonlu ve sonsuz kavramları aynı zamanda birbirlerini tamamlar böylece biri bilindiği ve tanımlandığı oranda diğeri de bilinebilir ve tanımlanabilir. Einstein (1879 -1955) ise sonsuzluk kavramını; somut gerçeklik bakımındanmatematik olarak kütle çekimi ve uzay-zamanın eğriliği ile soyut gerçeklik olarak da insanın psikolojisi ve inançlarıyla ilişkilendirerek tarif eder. (H. Reichenbach, Çev. Cemal Yıldırım, “Bilimsel Felsefenin Doğuşu”, Remzi Kitapevi, İstanbul, 1981).

Sonlu insanın, sınırlı ömrüyle bedenen sonsuz olmayı başaramayacağı açıktır. Sonsuza dek yaşama isteği bir arzu olmaktan öteye geçemeyeceğine göre Gestalt kuramındaki psikolojik tamamlama ilkesiyle insan, ürettiği eserlerin, yapıların, sistemlerinve kurumların sonsuza kadar yaşamasını ister. Sınırlı ömrüyle insanın, sınırsız idealleri gerçekleştirmesi böylece mümkün olur. Dolayısıyla insan, ürettiği eserler üzerin den yaşamaya ve yaşatılmaya devam eder.

İnsanlık tarihi; insanlığa önemli eserler bırakan sanatçıları, insanüstü başarılar sağlayan liderleri, hayatı kolaylaştıran buluşlar yapan bilim insanlarını, toplumları esaretten kurtaran önderleri, fikirleriyle insanlığı aydınlatan filozofları, kurdukları inanç sistemleriyle milyonları bir araya getiren peygamberleri yazmaktadır. Bu insanların kendi hayatlarıyla değilse de ürettikleri eserlerle sonsuza kadar yaşayacakları açıktır. 

Şimdi asıl soru şudur: Peki hangi eserler? Hangi eserlerle sınırlı ömrümüzü sınırsız hale getirebiliriz. Ebediyen yaşayabilmek, başkasına ürettiğimiz katma değeri olan eserlerle kısacası ‘Güzel Bir Şey’le mümkündür. Güzel bir şey üretmenin yolu, güzel ahlaktır.

Dolayısıyla önemli bir çalışma ve çabanın sonucu olarak kalıcı olmak için üretilen şeyin, sadece üreten için değil, sadece üretenin hayatı süresince değil uzun yıllar ve mümkünse sonsuza kadar yaşaması arzu edilir. Amaç, insanlara sunulan hizmetin, ürünün, sistemin, markanın devamlılığı ve sürdürülebilirliğini sağlamaktır. Bunun yolu ise üretilen şeyin tanımlı olması ve insanlara fayda sağlayacak güzellikte olmasıdır. 

SONSUZLUĞA YELKEN AÇMAK 

Temel sorun şudur ki; insanların kendi elleriyle kurdukları kurumları, yaptıkları eserleri ve sağladıkları başarıları zamanla yok eden yine kendi içgüdüsel arzu ve istekleridir. Kendisini; herkesten farklı, önemli, değerli ve üstün gören, hatta neredeyse bazen kendisini ölümsüz görecek kadar ileriye giden, ürettiği şeyin, sürdürülebilirliğini sadece kendi ile sınırlı gören ve ‘ben’liğiyle savaşta yenik düşenler, en başta kendileri olmak üzere, meydana getirdikleri eserlere de büyük zarar verir. 

Bunun içindir ki sadece kendimize yeten, kendimizle sınırlı bir şeylerin değil, gelecek zamanlara ve kuşaklara da hitap eden, gelecekte de katma değer üretmeye devam edecek ‘Güzel Bir Şey’in peşinde olmalıyız. Hayatını tüketimle bezeyen günümüz insanı, acaba ‘Güzel Bir Şey’i üretmenin ve bunu sağlayacak güzel ahlakın neresindedir?    

Ürettiğimiz şeyleri güzelleştiren ve kalıcı kılan, onlara kattığımız ruh değerleridir. Bugün bir parçası olduğumuz âlemin güzelliklerine anlam vermekten ve Güzel’e yolculuktan uzaklaştığımız için kalıcı eserler ve güzel şeyler üretmede zorlanıyoruz. Güzel şeyler üretmenin dayanılmaz keyfini yaşayamıyor ve yeni kuşaklara anlatmakta zorlanıyoruz. 

İnsan geçicidir ama geliştirdiği fikirler, üre ttiği eserler, kurduğu sistemler ve kurumlar faydalı olduğu müddetçe kalıcıdır. Eserin kalıcılığını sağlayan ise güçlü yapısı, kurallı işleyişi ve mantık ile duygu alt yapısı bakımından belirli bir sistematiğe dayanmasıdır. Kısacası eserin kalıcılığı; insanlığa fayda sunmasına, madde ile mana bütünlüğünü sağlamasına ve güzel olmasına bağlıdır. İnsanın ve insanlığın güzel olana ihtiyacı vardır. Çünkü daralmış ve zayıflamış olan ruhumuzu, Güzel olanla beslemeye devam etmek zorundayız. Çünkü sonlu insan, ‘Güzel Bir Şey’ üreterek sonsuzluğa yelken açabilir.