HALDUN DORMEN'İN YENİ OYUNU "BİR ZAMANLAR GAZİNODA"

Berk MÜHÜRDAROĞLU
Tüm Yazıları
Usta tiyatrocu Haldun Dormen, 65. sanat yılını muhteşem bir oyunla kutluyor.

90 yaşındaki Dormen, enerjisi ile izleyenleri kendine hayran bırakıyor. 

Haldun Dormen’in kaleminden çıkan ve aynı zamanda başrolünü de usta ismin üstlendiği oyun izleyenlere keyifli dakikalar yaşatıyor.

Yıllar önce yaptıkları oyunlarla izleyenleri kırıp geçiren, herkesin gönlünde taht kurmuş iki eski komedyenin şöhreti artık geçmişte kalmıştır. O dönemde aralarında yaşanılan küçük bir problemden dolayı bir gece yolları ayırmışlar ve uzun yıllar görüşmemişlerdir. Ta ki günün birinde gelen teklife kadar. Bu iki eski dost aralarındaki husumeti çözüp, tekrar özledikleri o şöhrete kavuşabilecekler mi?

Kerem Atabeyoğlu ve Haldun Dormen zamanında ünleri olan iki oyuncu. İkisi de birbirinden aksi ve bir o kadar sevimli eski dost. Şehir içinde bir motel odasında yaşayan kendisinin yaşlandığını kabul etmeyen ve teknolojiden nefret eden huysuz yaşlı tahmin ettiğiniz gibi Haldun Dormen. Neden mi birbiriyle kavgalılar, izlerken tahmin bile edemeyeceksiniz.

AZRA KOHEN'DEN YEPYENİ BİR ROMAN GÖR BENİ 

Fi, Çi, Pi üçlemesiyle insan ruhunun kıvrımlarını araştıran, Aeden ile başka evrenlere taşıyan ünlü yazar Azra Kohen bu kez Gör Beni ile insanlık tarihinin detaylarında geziniyor.

Kurtuluş Savaşı’nın ardından yokluklar içinde inşa edilen Cumhuriyet. Bambaşka uçların birbirini çekmesiyle filizlenen aşklar. Gör Beni ile bu topraklarda yaşayan insanların farklılıklarına rağmen bütünün parçası olduğunu bir daha hatırlıyoruz.

Sümerlerden dinler tarihine, Cumhuriyet değerlerinden geleneğin gücüne kadar geniş bir perspektifte şekillenen roman, farklı olanı görmeye, anlamaya ve anlamlandırmaya davet ediyor okuru. Anlaşılmaz görüneni anlamak, uzlaşılmaz görünenle barışmak arzusundan yola çıkan bu hikâye içine gizlenen ve daha iyi bir dünyaya kapı açan bilgilerle bambaşka bir okuma deneyimi vaat ediyor.

GÖR BENİ

“Vatan delirmişti.

Tıpkı bugün gibi kıyametin kıyısındaydı dünya. İmparatorlukların öldüğü, bireyselliğin doğduğu, geçmişin geçmişe gömülürken tohum olduğu ve gömüldüğü karanlıkta küflenirken kök salıp yeniden doğmanın hayallerini kurduğu aynı bugün gibi bir dündü…

Taraflar, taraftarlar günüydü.

Birilerinin cenneti kuruluyordu sanki, diğerlerininse cehennemi; birileri yeniden doğmuştu, diğerleri ölümün kıyısında tutunmaya çalışıyordu; bir taraf gülerken diğer taraf ağlıyor, bir tarafın zafer sandığını diğeri aşağılanma sayıyordu… Kutuplaşma öylesine derindeydi ki, dışarıda bırakılanlar, ötekileştirilenler çaresizce nefret soluyordu…

Hem kurtuluştu hem ölüm…

Ve vatan delirmişti,” diye Selim’in iç sesiyle gireriz Gör Beni’ye.

Yüzellilikler ile birlikte sınır dışı edilen Osmanlı’nın son sadrazamının oğlu Selim, yıkılan Osmanlı’nın ve babasının yasını tutarken hayat onu Ülkü ile çarpıştırır ve bu ikisinin de tüm önyargılarını yıkacak, bedenlerinde yeni duygular doğuracak, ikisini de kökten sarsacak bir aşk çarpışmasıdır.

“Birbirlerinin zıtlıklarında ilk defa denklerini görmüş gibiydiler.”

Ailesindeki tüm erkekleri Kurtuluş Savaşı’nda kaybetmiş, vatan topraklarını, kardeşlerini, annesini, anneannesini koruyabilmek için bedenini siper etmiş Ülkü yeni yapılanan inkılaplara minnetle sarılırken Selim, Osmanlı’nın yıkımından Cumhuriyet’i sorumlu tutmaktadır. İki zıt fikrin, duygunun, yaşanmışlığın, geçmişin hesaplaşmasıdır Gör Beni.

Hayatı kader sanıyordu, oysa hayat daima zıtlıkları birbirine bağlıyordu.”

Ajanların cirit attığı, öz kaynak savaşlarının eğitime, hakka, hukuka sıçradığı, savaşın yaralarının sarılmazsa kangrene dönme olasılığının olduğu bir ortamda, iki zıt ucu temsil eden, kendi haklılıklarından emin iki yüreğin hikayesidir Gör Beni ve tabii insanlık tarihine yanlış işlenmiş onlarca bilginin, öz kaynak savaşlarındaki devletlerin birbirlerine kurdukları onlarca tuzağın, hayatı yaşanmaz kılan onlarca ön yargının, kendi haklılıklarında taraf tutmaktan başka seçenekleri olmadığını sanan bir halkın ve vatanın hikayesidir.

“Tarihin bilinen en eski dillerini bu topraklarda çeşit çeşit konuşuyor, atalarımızın genlerinden hücre hücre bedenimize aktarılmış yaşanmışlıklarda köklenen o yüce birlik duygusunu her birimiz, istisnasız her birimiz, tüm kırgınlığımıza, bunca manipülasyona, uğradığımız haksızlığa, hayal kırıklıklarımıza rağmen hissediyoruz. İnkar etsek de ihtiyaç duyuyoruz. Çünkü o birlik duygusu, bizim doğduğumuz yer. Anavatanına dönmeye, unutturulmaya çalışılan BİZi hatırlamaya hazır mısın?” diye hikâyeye giren psikolog yazar Azra Kohen, yeni kitabı ile okuyucuyu sadece tutkulu bir aşkta gezintiye çıkarmıyor, aynı zamanda insanlık tarihinin doğru bilinen yanlışlarında hayret verici fark edişlere götürüyor, yine.

Günümüzde kiliselerde İsa olarak resmedilen, heykelleştirilen kişinin, 6. Papa’nın ensest sapkınlıklarıyla ünlü oğlu olduğu, İsa’nın gerçekte siyahi olduğu gibi şaşırtıcı bilgilerin yanında, çeşitli devletlerin istihbarat raporlarında, İngiliz Devlet Kütüphane arşivlerinde 60 yıllık süre sınırıyla yayımlanma zorunluğu olan yazışmalarda Türkiye üzerine yapılmış planlarda ve daha nice şok edici bilgide gezdirir bizi. İşte bu yüzden kitap, “Bu kitap, bu topraklarda yaşayan, herkes için yazıldı!” diye başlar ve “Yağmalanmış her anlam, işlenmiş her günah, yenmiş her hakkın dersi, mutlaka yağmacısına geri dönecek, bir kâbus olarak sunacaktı öğretisini. Bu hep böyleydi. Anlamak için çabalayanlarla, anlamdan kaçan yağmacılar arasında süren savaş, öyle bir şiddetteydi ki ya cehennem kazanacaktı ya da cennet... Ve insanoğlunun nereye ait olduğunu, neyi hak ettiğini galip gelen taraf belirleyecekti.

İnsan nereye aitti?

Süregelen, her nesilde yenilenen bir cehennemin acısı ile ancak hayattan dayak yiye yiye insanlığını acı ile keşfettiği bir gerçekliğe mi, yoksa anlamaya adanmış bir cennetin huzurunda, hayatla birlikte akarak zenginleşmiş ortak bir bilincin anlamlandırdığı bir gerçekliğe mi?

İnsan nereye aitse onu gerçekleştirecekti,” diye biter Gör Beni

Gör Beni birkaç sezon sonra dizisi yapılır mı? Bilinmez..  

ŞEREFİYE SARNICI'NDA SANAT RÜZGARI 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilerek kültür sanat dünyasına kazandırılan Şerefiye Sarnıcı’nda klasik müzik konserleri. Yıl boyu devam edecek konserler serisinin ilki 12 Ocak’ta müzikseverlerle buluştu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde hizmet veren Kültür Daire Başkanlığı ve Kültür A.Ş. tarafından “Oda Müziği ve Resital Serisi” ile “Erken Dönem ve Barok Konserleri Serisi” düzenleniyor. Şerefiye Sarnıcı’nda düzenlenen konserler ile klasik müzik dünyasından seçkin eserler müzikseverlerle buluşuyor. Farklı müzik ezgilerini buluşturacak konserler serisi yıl boyu cumartesi günleri devam 

26 Ocak Cumartesi günü (bugün) saat 18.00’da ise “Sûfi Müzik Konseri” düzenlenecek. Antalya Devlet Opera ve Balesi Sanatçısı, Mezzo-Soprano Serap Çiftçi tarafından Yunus Emre’nin ilahi aşkı konu alan eserleri icra edilecek.

 Günün Sözü: 

Gözün her nereye bakarsa Allah mutlaka orada hazırdır. Hakkı bulmayan can fayda bulmak yerine zarardadır.

Yunus Emre