HANİ, TATİL YAPMAK HERKESİN HAKKIYDI?

Musa ALİOĞLU 28 Nis 2019

Musa ALİOĞLU
Tüm Yazıları
Havalar ısınmaya başladı, bahar güzel ve iç ısıtan yüzünü gösterdi. Her ne kadar sabahları serin olsa da mayısla birlikte insanların içinde, bir tatile gitme hevesi uyanır. Herkes şimdiden tatil planları yapmaya başladı. İyi güzel de adına tatil denilen bu aktivite öyle kolay yapılacak bir iş olmaktan giderek uzaklaşıyor. 

Bu yazıyı, yazmadan önce işin patronu sayılan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un da bu konudaki görüşlerini merak ediyordum. Benim de yöneticileri arasında olduğum Turizm Yazarları Derneği (TUYED) Yönetim Kurulu olarak hafta içinde Sayın Bakan'ı ziyaret ettik. 

Tatil başka, gitmek başka. Meselenin en önemli tarafı önce ulaştırma, sonra da konaklama olduğuna göre uçak biletleri ne durumda ona odaklanarak girdim toplantıya. Geçenlerde Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan bir arkadaşımın paylaşımını dile getirdim. Lefkoşe'deki Şehit Fehmi Ercan Havalimanı ile Adana Şakirpaşa Meydanı arası 260 km. ve yolculuk da sadece 22 dakika sürüyormuş. Bir özel havayolu şirketinin web sitesinde bu yolculuk için tek yön 860 TL gibi yüksek bir rakam varmış, (Ki, bu iddia ile ilgili olarak, adı geçen şirketin bir yöneticisine bu rakamın doğru olup olmadığını sordum ve "Dış hat uçuşudur. Olabilir" cevabını aldım.) Bakanlık olarak Ulaştırma Bakanlığı'na iç turizme katkı olması açısından uçak biletlerinde şu an hiç de uygulanmayan(!) tavan fiyatı 350 TL'den çok yukarı çıkarmamasını talep edebilir misiniz, diye sordum Sayın Ersoy'a. 

Bakan Bey, bu yüksek bilet fiyatına çok şaşırmadı ve o hatta günün diğer saatlerine de bakıp ortalamada kaç lira olduğunun daha önemli olduğunu dile getirip şöyle devam etti: "Şirketler iç hatlarda para kazanmıyor. Biz, böyle bir durumda nasıl talepte bulunabiliriz" diye cevap verince, bana da söyleyecek hiçbir söz kalmadı. Yani, fiyatlar böyle artık. 

Tatilciler için her ne kadar erken rezervasyon denilen bir kavram varsa da, bunun avantajlarını kullanmak o kadar kolay değil. Türkiye gibi bir ülkede bir yere bağlı olarak ücretli çalışıyorsanız, aylar önceden ne zaman tatile çıkacağınızı bilmeniz hiç de kolay bir iş değil. Biliyorsanız çok şanslısınız. 

Şimdi, herkes Kıbrıs, Antalya, Bodrum gibi gözde tatil yörelerine gitmek için hayaller kurunca, uçak bilet fiyatları da arz, artı talep, eşittir fiyat gerçeğine göre hızlı bir artışa geçiyor. Kışın, dörtte bir fiyata gittiğiniz bu yerlere, yazın yüksek ücretler vermek zorunda kalıyorsunuz. 

Şimdilerde, İstanbul Havalimanı'nın uzak oluşu, metro olmayışı da tatilcilerin kara kara düşünmesine neden oluyor. Ya, taksi için gidiş dönüş 300 TL vereceksiniz, ya da aracınızla 100 km. yol yapıp, otoparka da günlük 63 TL ödemek durumunda kalacaksınız. Uçak bilet fiyatlarının da bir kişi için bu destinasyonlarda 400 TL'den başladığını söyleyip, gelelim otellerin durumuna. Tur şirketlerinin ilanları ilk anda size cazip gelebilir. Ama kazın ayağı hiç de öyle değil. Paketlere uymak gibi bir zorunluluğunuz olduğu için yazılan fiyatları aşağı çekmek mümkün değil. 

Havayolu şirketlerinden aylar öncesinden anlaşma yapan acenteler ucuza aldıkları koltukları size aldıkları fiyata satacak kadar saf değiller. Bir örnek vermek isterim. Radyoda, Kıbrıs için 299 TL gidiş dönüş uçak biletiyle tatil var diye reklam yapılıyor. Açıp sordum. Onların söylediği otelde en az dört gece kalmak şartıyla bu fiyata bilet ve transfer ücreti dahilmiş. Peki, otel ne kadar diye sorduğumda yarım pansiyon 2 bin 124 TL, iki kişi ise 3 bin 80 lira ödemek gerekiyormuş. Yani otelin geceliği 500 liraya yakın oluyor.  

Otellerden siz oda fiyatı isterseniz elbette acentenin aldığı fiyatı almanız mümkün değil. Yani, her durumda bireysel harekette çok da karlı çıkmanız her zaman mümkün olamaz. 

Şimdi, önümde birkaç şirketin o cazip gibi görünen tatil ilanlarına bakıyorum. Öyle güzel sunuyorlar ki, aylarca tatil yapasınız geliyor. Ödeme seçenekleri, taksit imkanları, ücretsiz transferler, 7 yaş altına kolaylıklar falan filan. Karar sizin. İster binlerce lirayı acentelere verip tatile gidersiniz, isterseniz organizasyon yapıp tatilinizi kendiniz de ayarlarsınız.  

Ortada bazı gerçekler var. Nasıl ki, aynı uçakta uçup, sizden daha ucuza bilet alanlar varsa, sizinle aynı otelde deniz manzaralı odada kalıp, daha az ücret ödeyen yolcular var. Bir de yabancılar var ki, onların 500 Euro'ya aldığı tatil paketi için bizler veya sizler 1000 Euro ödemek durumundayız. Asgari ücret belli iken, mutfak, eğitim, sağlık, ısınma, elektrik ve giyecek giderleri günden güne artarken insanları çarşaf çarşaf ilanlar ve cazip reklam filmleriyle tatile davet edenlere, "İyi de hangi parayla" diye sormazlar mı?

Bir ara, emekliler için ucuz tatil fırsatı yaratılacak denildi, ama ne yazık ki her vaat gibi hayal olmaktan öteye geçmedi. 

Yakıt artarken, yakıtı almak için ödenen dolar kuru yükselirken, havayollarının da ucuz bilet satması mümkün değilken ve bu şartlarda konaklama fiyatlarının da düşmesi söz konusu olmadığına göre Türk halkının sıcak denizlere ulaşarak hiç değilse yıla bir kez, üç beş gün tatil yapması zor gerçekleşecek demektir.  

Bu yazdıklarıma karşı çıkanlar olabilir. Diyebilirler ki, uçakla değil, otobüsle gitsinler. Ve dahası beş veya dört yıldızlı otelde değil, iki-üç yıldızlı yerlerde veya pansiyonlarda kalsınlar. Diyelim ki öyle yaptılar. Size otobüs bilet fiyatlarının eski seyrinde olmadığını hatırlatırım. İki, üç yıldızlı oteller veya pansiyonlar da artık sudan ucuz kategorisinde hiç değil. 

Aman, efendim onlar da tatile gitmesin de diyebilirsiniz. Türk halkı tasada veya kıvançta eşit olmak dışında, başka konular da hiç mi eşit olamayacak.

Emekli Alman vatandaşı, yılda üç kez tatil yaparken, İngiliz kutsal vatan toprağımızı üç kuruş paraya yurt bellemişken, Rus halkı Antalya'yı parsel parsel eylemişken benim vatandaşıma da hep, "Adaletin bu mu dünya?" demek mi düşecek? 

Yani, demem o ki, devlet baba dar gelirli vatandaşını, emeklisini, yaşlısını tatile göndermek için bir adım atamaz mı?

Kamu araçlarıyla ucuz ulaştırma imkanı sağlayıp, düşük sezonda, boş kalan o odalarda ucuza konaklamalarının hayata geçiremez mi? Sosyal devlet vatandaşına el uzatan, doyuran, asla da aç ve açıkta bırakmayan ve gerektiğinde tatile de gönderen devlettir. Toprağını beklediği, üretimine katkıda bulunduğu bu ülkenin nimetlerini paylaşırken de onların hakkını vermediğimizi kabul edelim. Hani sosyal devlet diyoruz ya, bunu herkese eşit davranan sosyalist devlet gibi anlama gafletine düşmeden, bakanlıkların ortak kararları ile iç turizme canlılık getirecek bir güzel uygulamayı beklersek çok mu hayalperest oluruz. O niye tatile gidiyor demek yerine, ben de tatile gidebilmek durumunda olmalıyım demek lazım. 

Şirketlerden bu konuda biraz anlayış veya destek beklemektense devleti harekete geçirecek girişimlere destek vermeliyiz. Yapabilir miyiz, yapamaz mıyız bilmem ama tatil herkesin hakkı. 

1 Mayıs Emek ve İşçi Bayramınızı kutluyorum. 

İyi tatiller Türkiye'm...