HOŞ BULDUK EFENDİM!

Ömer EROĞAN 25 May 2017

Ömer EROĞAN
Tüm Yazıları
Aziz Vatan topraklarımıza aidiyetin gururunu daha da bir hissettiren, bu asude İstanbul bahar gününde, Eşim Arzu hanımın sürpriz girişimi neticesi; YeniBirlik yöneticileri ile, Tarabya sahilinde demli çay bardaklarının eşliğinde buluştuk.

Aziz Vatan topraklarımıza aidiyetin gururunu daha da bir hissettiren, bu asude İstanbul  bahar gününde, Eşim Arzu hanımın sürpriz girişimi neticesi; YeniBirlik yöneticileri ile, Tarabya sahilinde demli çay bardaklarının eşliğinde buluştuk. Bu genç, bilgili ve olumlu kardeşlerimiz ile tanışmanın hazzını yaşamakta iken ve çocukluğumuz basınının merkezi Bab–ı Ali’nin amatör şevk ile dolu mensupları benzerleri ile birlikte olduğumu hissettiğim esnada, teveccühleri neticesi gazetelerinde yazmam teklifleri, son derece gurur verici bir o kadar da heyecanlandırıcı oldu. Bazı şeyleri bir nebze bilmek ve bazı şeylerin biraz farkında olabilmek ayrı bir şey, neticelerinin akıl süzgecinden geçirilip, kaleme alınıp sunulması ayrı ve önemli bir yetenektir. Velhasıl, gazetecilik zor bir meslektir vesselam.    

İmkan olduğu ve bu nezih teveccühün devamı takdirinde, elden geldiğince bazı saptama ve tahlilleri bu günden itibaren  sunmaya çalışacağız .

Bu ilk gün,  teknik etkilerinin daha sonraki zamanlarda ülkemize yansıması düşünülen Orta Avrupa siyasal hareketliliğine değinmek isterim. Son Fransa cumhurbaşkanlığı seçimleri oldukça önemli bir göstergedir, şöyle ki;  cumhuriyetlerinin tarihinde ilk kez siyasi parti haricine kendini çıkarmış olan genç ve pek siyasi tecrübesi olmayan bir aday, etrafında kısa sürede oluşturduğu kitleyi başarıya taşıyabilmiştir. Orta Avrupa için iyi bir emsal olan Fransa’nın felsefi ve sosyal alanlarda ki, epeydir süregelen sıkışmışlığı, bu konularda ki üretim zafiyeti bilinmektedir, fakat ilginç olanı kendini ilerici tanımlayan bu kesimin böyle bir ara çözüm üretme kabiliyetini göstererek Avrupa Birliği statükosunda kalma yönüne irade göstermiş olmasıdır. Yanı sıra bu seçimler sonucunda ikinci sırada yer alan ve kendini muhafazakar olarak sınıflandıran hareket  ise, Avrupa Birliği’nden çıkış yönünde yeni bir projeyi toplumuna teklif edebilmiştir. Şüphesiz bu muhalif hareketler artarak devam edecek ve bizlerde ibretle izleyeceğiz. Taraftarlarınca Charlemagne’dan beri yani M.S. 742’den beri devam eden Avrupa’nın birliği ülküsünün, tüm çatışmalara ve tüm mutabakatlara rağmen bir türlü tam manasıyla gerçekleştirilemediği hususunu daha detaylı incelememiz gerekmektedir. Ülke olarak, bu birlik üyeliğine aday ülke konumumuz süresi orta yaşlı bir vatandaşımızın yaşına neredeyse tekabül edecektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yönetiminin sabrı ve uyguladığı politikaların olumlu neticelerine bir süre sonra kavuşulacak ve bulunduğumuz konumun lehimize faydaları daha da belirginleşecektir. Bugün Birleşik Krallık yapılan ikili anlaşmalar benzerlerinin ileriki dönemlerde ülkemiz çıkarları açısından çok daha verimli olacağı aşikardır.