​HÜZÜNLÜ KASIMDA FUARA SEYAHAT 2

Ömer EROĞAN 06 Ara 2017

Ömer EROĞAN
Tüm Yazıları
Türkiye'de yayınlanan kitap başlık sayısı her yıl artıyor, baskı adetleri de artıyor.

Türkiye’de yayınlanan kitap başlık sayısı her yıl artıyor, baskı adetleri de artıyor. Parasal anlamda cirolar artıyor, dolayısıyla da uluslararası yayıncılık örgütlerinin değerlendirmelerine göre Türkiye 10’uncu, 11’inci sıraya yükseldi. 

Fuarı dolaşırken bir diğer önemli isimle karşılaşıyoruz.. Basın Yayın Birliği Yönetim Kurulu Başkanı – Yazar ve yayın yönetmeni Dr. Melike Günyüz.. Aynı hararetle Sayın Günyüz’le de sohbete devam ediyoruz..

Ömer Bey bugün oturmuyorsunuz, dinlenemiyorsunuz, yazmak zorundasınız..

Evet bugün böyle bir fırsat oldu zatıalinizle de görüşmek istedim. Dikkatimi çekti bayağı bir kalabalık fuar.. Kitap satışlarına yansıyor mu? Kitap satışları çoğalıyor mu? Yayınevlerinin politikaları doğru mu? Soru bombardımanına tuttum, amatör olduğum için tamamiyle okuyucu gözüyle bakıyorum.

O zaman okuyucu gözüyle bir değerlendirme yapabilirim. Türkiye’de yayınlanan kitap başlık sayısı her yıl artıyor, baskı adetleri de artıyor. Parasal anlamda cirolar artıyor, dolayısıyla da uluslararası yayıncılık örgütlerinin değerlendirmelerine göre Türkiye 10’uncu, 11’inci sıraya yükseldi. 

Yeni başlık 10 sırada, cirosal büyüklük 11. sırada. Geçen sene de bir basamak altta idik, yani her sene büyüyerek ilerliyoruz. Bu çok önemli bir şey, bu ne kadar canlı ve hareketli, üretim odaklı bir yayıncılığımız olduğunu gösteriyor. Yani bazı kitapları sürekli basabilirsiniz. Özellikle çocuk kitaplarında.. Çünkü eskimez çocuk yayınları, her sene aşağıdan yeni bir okur gelir. Yetişkin gibi değildir yani yetişkin bir yazarın kitabını okur, belli bir okur kitlesi vardır. 

Bu anlamda da çok hareketli bir sektör. Bunun yansımalarını nasıl görüyoruz, her yıl bu fuarlara, biliyorsunuz TÜYAP en büyük kitap fuarı, İstanbul’da ikinci bir fuar var CNR kitap fuarı, bahar aylarında yapılıyor ve ilçelerde de artık fuarlar yapılmaya başlandı. Çünkü artık merkeze gelmekte sıkıntı. İstanbul bir şehir değil, bir devlet nüfusu büyüklüğünde. Yani orta ölçekli bir Avrupa devleti gibi düşündüğümüz zaman her bir ilçeyi de bir şehir gibi kabul ettiğimizde her bir ilçenin kendi fuarını yapması kadar doğal bir şey yok, çünkü bu iki sebepten kaynaklanıyor. Bence bu fuarların olması birincisi, üretilen yeni kitaplara okuyucunun ulaşma şansı hiç yok, kitapevlerinin sayısı çok az ve her yeni kitabın o raflarda yer alması mümkün değil. Yani şöyle düşünün; kaç tane raf var, günde kaç tane yeni kitap çıkıyor, artık kitapların raf ömürleri saniyelere düştü ortalamaya vurduğunuzda, o kitabın kategorisinde sergilenebilmesi sorun, kısıtlı kitapçı var, dolayısıyla okur gidip dokunarak kitap alamıyor yani içini açıp bakıp kitap alma şansı yok. Dolayısıyla buralar kitaba dokunulan yer. İkincisi sektörün birbirini görüp, mesela şu anda Dergah karşımda, Altın Kitap yanımda. İleride Bahçeşehir Üniversitesi var, dolayısıyla pazarda birlikte ilerlediğim arkadaşların yeni çıkarttığı kitapları görüyorum. Daha da ötesi onların sahipleriyle selamlaşıyor, oturup konuşuyorum, sektörün meselelerini konuşuyorum ve okurumuzla yüz yüze geliyorum.

Aslında bir okur, bir kitaba ulaşmak istediğinde, Türkiye’de çok iyi kitap satış internet siteleri var, yani kitaba ulaşamamak diye bir şey yok. İnternet üzerinden alabilirsiniz ama mesela gelip burada sizinle temas ederek,siz bu röportajı bana mail yoluyla gönderebilirsiniz ama etkisi aynı değil. Çünkü ne kadar dijital bir dünyanın içinde olursak olalım birbirimizle karşılaşmaya ihtiyacımız var, ama bu karşılaşmayı aynı mahallemizdeki insanlarla karşılaşma olarak da görmememiz gerekiyor. 

Mesela bakınız standların dağılımına; benim karşımda hakkaten derin solcu yayıncılar var, ama bakın ben sabahleyin gittim, komşularımı ziyaret ettim, günaydın dedim, sohbet ettim. Zaten buna ihtiyacımız var. Burada bunu sağlamazsanız başka neresi sağlayacak? Burası kültürel anaforun ülke çapında oluşturulduğu bir mekan. Ben bunu burada sağlamazsam, burada dostlarımla selamlaşmazsam, burada bu birlikteliği sağlamazsak nerede sağlayacağız.. “ Sloganımız bu “.

Bravo. 

Dolayısıyla bakınız; şu esnada standımızda çarşaflı bir hanım var yanında da başı açık bir hanımefendi yani bunların hepsi aynı anda bizim müşterimiz. Biz toplumun herhangi bir kesimine hitap etmiyoruz, tamamına hitap ediyoruz. Bence toplumun böyle bir karşılaşmaya da ihtiyacı var, kim ne derse desin herkes kapıdan gelirken zor gireceğini, üst geçitte yarım saat bekleyeceğini, hatta caddede karşıdan karşıya atlayarak geçeceğini biliyor. 

Bugün buraya gelenler bunun böyle olacağını çok iyi biliyorlar, ama yine de gelmeyi tercih ediyorlar, niye tercih ediyorlar? Belki de üç tane kitap alacak sadece, bu atmosferi koklamak için geliyorlar, karşılaşmayı yaşamak için geliyorlar, görmek için geliyorlar.. Toplumsal buluşma diyebiliriz.. Tabii ki AVM’lerde mi buluşacağız biz, nerede buluşuyoruz başka? Hiçbir yerde buluşmuyoruz, çünkü bu anlamda bu sene ben biraz daha sosyolojik olarak bu fuara başka türlü bakmaya çalıştım. Fuarı organize edenlere de dikkat edin mesela cemaat yayınevlerini bir tarafa toplamıyor, solcu cenahtan yayınevlerini bir diğer tarafa toplamıyor. Sonuçta belli bir görüşü temsil edenleri bir tarafa toplamıyor, çok homojen bir şekilde her tarafa dağıtıyorlar, o kadar doğru ve yerinde bir karar ki bu. Mesela göbeğe/merkeze güçlü bir yayın evini koyuyor, onun etrafına daha zayıfları koyuyor ve dolayısıyla kalabalığın her tarafa yayılmasını sağlıyorlar bu şekilde. Bunlar çok akıllıca ve doğru işler.

 Sektör büyüyor,bizim en temel problemimiz ürettiğimiz kitapları okura ulaştıramama problemi bu sebeple de İstanbul da birden fazla fuar var.

Bizim özelimize gelince ben çocuk kitabı yazarıyım ve yazdığım kitaplar bir çok dile de çevrilmiş bir yazarım. Fuarda 12 ila 15 yaş arası bizleri takip eden bir kitle var aşağıdaki imza salonlarında bunu görüyorsunuz çığlık atıyorlar, yazarlarında yaşı 20’nin altında..

 Hayret. Bu çok enteresan bir şey. Dünyada örneği ne kadar var, bilmiyorum.

 Evet. Burada Marmara Üniversitesinden hocam vardı öğrencileriyle  gelmiş röportaj yapıyorlar, bu konuyu anlamaya çalışıyorlar. Şimdi dolayısıyla, yayıncılığımız o kadar dinamik ki, sizin için, benim için o yazılanlar hiçbir edebiyat değeri olmayan, estetik değeri olmayan, aynı prototip hikayelerin tekrarlandığı metinler aslında, ama olsun sonuçta bir okur üretiyor, bu okur ister istemez daha nitelikli kitaba yönelecektir. Çünkü okuma eylemi böyle bir şeydir, yani aç tılsım gibidir, eğer iyi bir okursanız bir süre sonra daha iyisini talep edeceksiniz. Dolayısıyla bu anlamdaki bu genç yeni nesil yazarları ve yayıncıları da çok önemsiyorum, çünkü gelecekte daha nitelikli kitaplara yönelecekleri bir grup burası. O anlamda da burası çok önemli bir buluşma noktası, bizim onlarla tanışmamız, buluşmamız açısından da önemli bir yer.

Yeni kitaplarımızı sunuyoruz, mesela benim yeni bir masal kitabım çıktı, bu fuarda okurla buluşuyor. Şu anda bir hanımefendi bir kitabı inceliyor, resme mi bakıyor, yazara mı bakıyor, biz burada gözlemliyoruz ve belki önümüzdeki yıl kitap kapağını tasarlarken bugün buradaki müşterinin refleksine göre de şey yapıyoruz. Ben mesela bir yazar olarak, bir yayıncı olarak bir çok arkadaşım buraya geliyor, çünkü yıl içinde birbirimize randevu veremiyoruz. 

Sabahtan beri o kadar çok misafir ağırladık ki burada, olduğumu bilenler geliyor sohbet ediyoruz. Yeni kitaplarımıza bakıyorlar, ,bu anlamda yılın belli günlerinde aslında kültür insanlarının buluştuğu bir yer haline geldi fuarlar. Müspet amaca birlikte varan bir toplantı tarzı sonuçta. Evet, hayatımızdan çok memnunuz.

Sağ olunuz var olunuz, özellikle bu yoğunlukta ayırdığınız geniş vakit için teşekkür ediyorum.