HZ. MUHAMMED DE İSLÂM'I YANLIŞ MI YAŞADI!?

Doç. Dr. Can CEYLAN
Tüm Yazıları
Sosyal medyanın dipsiz yorum vâdisindeki bâzı yorumlar, Yeni Zelandalı İslâm ve Türk düşmanı teröristi kınadıkta sonra, "gereksiz bir olgunluk" içinde yapılan ifâdelerle doluydu.

Yeni Zelanda’daki ırkçı, İslamofobik ve Türk düşmanı terör saldırısının ardından kimi aklı başında, kimisi de akıllara durgunluk verecek kadar saçma açıklamalar yaptı. Aklı başında açıklamalar elbette daha çoktu. Diğer taraftakiler azdı ama sinek gibi mide bulandırdı. Türkiye’deki siyâsî muhalefetin sivrizekâlı liderinin “İslâm kaynaklı terör” beyânına benzeyen ifâdeler bu bulantının başlıca sebepleri arasına girdi.

Batı medyası ise “kendi mahallelerinin terörüsti”ni “çocukken melekti, şimdi câni oldu” manşetiyle servis etti. Bu çifte standart Ricky Martin gibi medyatik isimleri bile çileden çıkardı. Hem teröristin hem de onu koruyan medyanın ağzının payını verdi. Ricky Martin gibi yürekli insanların artması için duâ etmeliyiz.

Suç bizde mi?

Sosyal medyanın dipsiz yorum vâdisindeki bâzı yorumlar, Yeni Zelandalı İslâm ve Türk düşmanı teröristi kınadıkta sonra, “gereksiz bir olgunluk” içinde yapılan ifâdelerle doluydu.

Bu yorumları yapanların iyi niyetinden ve çözüme yönelik bakış açılarından hiçbir şüphem yok. Ama “biz doğru düzgün müslüman olsaydık, bunlar olmazdı” meâlindeki yorumların geri dönüşünün hesaplanması gerekir. Zira teröriste terörist diyemeyen Batı medyası, bu özeleştirel yorumları bizim aleyhimize kullanacaktır. Kaldı ki, İslâm’ı terör ile eşit gösteren bir medya anlayışının bunu yapması hiç de şaşırtıcı olmaz.

Eksikliği, yanlışı kendisinde aramak bir erdem ve fazîlettir. Hakîkat ve mârifet makamlarında da karşılığı vardır. Ama bu hikmetli bakış, kişisel seviyede anlam ifâde eder. Allah, hiçbir kulunu veya bir Müslüman topluluğu başka bir kulun veya başka bir Müslüman topluluğun yanlışı yüzünden cezâlandırmaz. Bu, her şeyden önce Allah’ın El-Âdil sıfâtına aykırıdır.

Şimdi, suçu kendinde aramadaki özeleştirel bakışın ucunun nereye gideceğini tahmi etmeye çalışalım.

Peygamber (a.s.) eksik miydi?

Eğer müslümanların başına gelenlerin öncelikli sebebi, müslümanların kendi yanlışları ve eksiklikleriyse, Ebu Cehil ve Ebu Leheb’in o zamanki terörist davranışlarının sebebi Peygammberimiz’in (a.s.) müslümanlığı eksik ve yanlış yaşaması ve anlatması mıydı!?

Hz. Muhammed (a.s.) İslâmiyet’i düzgün yaşamadığı için mi onca eziyete mâruz kaldı!?

Hz. Muhammed (a.s.) ve sahabe efendilerimizin İslâmiyeti yaşamalarında ne gibi yanlışlar ve eksikler vardı ki, önce bugünkü Etiyopya’ya sonra da Medine’ye gitmek zorunda kaldılar.

Hz. Ayşe ve Hz. Fatma annelerimiz, müslüman kadınlar olarak ne yanlış yaptılar da, onca eziyete göğüs germek zorunda kaldılar!?

Hz. Ali Efendimiz’in ne eksikliği vardı da, namazdayken şehit edilecek kadar O’na kin ve nefret beslediler.

Özeleştiriyi abartmayalım

Peygamberlik görevini hakkıyla yapmış olduğundan, başta Vedâ Hutbesi’ni canlı duyanlar olmak üzere, hepimizin şâhit ve kabulcü olduğumuz Peygamberimiz’in (a.s.) başına gelenleri bilip de, şimdilerde şahsî veya İsrail gibi devlet eliyle sivillere karşı yapılan terör saldırılarını öncelikle kendi eksikliğimizden bilmek, özeleştirinin yanlış yapılmasıdır.

Devir, herkese anlayacağı dilden konuşma devridir. Bizim önceliğimiz hilm ve ilm-I siyâset diliyle konuşmaktır. Anlamamakta ısrar eden olursa onların diliyle konuşmak da hak olacaktır.