İKİNCİ İSTANBUL YAKLAŞIMI

Yusuf DİNÇ 09 Eki 2018

Yusuf DİNÇ
Tüm Yazıları
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) 2001 krizinden sonra gündeme gelen ve uygulamaya konmasıyla ekonominin güçlenmesi için temel dinamiklerden birisini oluşturan bir uygulamayı yeniden gündeme getirdi. O dönemde kredilerin yapılandırılmasına ve firmaların finansal yüklerinin ötelenmesinde belirleyici olan uygulamaya İstanbul Yaklaşımı ismi verilmişti. Dünyanın diğer yerlerinde de bu tür aksiyonlar yaklaşım ismiyle adlandırılmıştır.

Bugün gündeme gelen firmaların borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin TBB tavsiye kararları İkinci İstanbul Yaklaşımı olarak adlandırılabilir.

Fakat ilki pozitif etkileriyle çok önemli olan İstanbul Yaklaşımının ikincisinin de ismini hak etmesi için aynı olumlu etkide olması gerekir. Buna emin olmaksa güçtür. Çünkü bu noktada fırsatçı bankalar için elverişli bir alan bulunur.

Yapılandırılacak borçlar, genellikle KOBİ segmente isabet eden 15 milyon TL’ye kadar tutarları konu ediyor. Bu borçlar ekseri mevcut piyasa faizlerinden daha makul oranlarla temin edilmiştir.

Yapılandırmada ele alınacak oranlar ise firmalar için sürdürülebilirliği olumsuz etkileyecek seviyelerde olabilir. Bu yaklaşıma bir oran dayatılması ise bankaları modele girmekten caydıracaktır.

Bu kredilerin cari oranları ile yapılandırılması halinde çok büyük faydalar sağlanabilir. Fakat bankaların bunu kabul etmeyeceği açıktır. En doğrusu kredilerin cari oranı üzerine standart bir marjin veya yüzde oran konularak uygulanmasıdır. Bu alanlarda özel sektör kurumlarına yönelik düzenleme yapmak sıkıntılıdır ama değer.

Aksi halde beklenen sonuç alınamayacak, hükümette oluşan memnuniyet karşılanamayacaktır.

Firmalar büyük oranda borç servislerini tükettiklerinden 6 ay ödemesiz dönemde nefes almayı maliyete tercih edebilir. Ne var ki bu nefes geneli için zehir solumaktan farksız olabilir. Firmalar yapılandırılması tartışılan bu kredilerin faiz maliyetlerini önemli oranda karşılamıştır. Kalan borcun içinde faiz maliyeti artık düşüktür. Yani yapılandırmaya girecek borçların önemli bölümünün yıllık yüzde 10’un altında kalan maliyeti olduğu tahmin edilebilir. Hatta bazı krediler büyük ihtimalle çok daha düşük maliyet yükü taşıyordur. Bu aynı zamanda şu ana kadar aldıkları kredilere ödedikleri maliyetin aslında anlaşılan oranın çok üzerinde olduğu demektir. Yapılandırmaya girmeleri halinde kredilerine o tarihe kadar ödedikleri maliyet çok yüksek, kalan maliyet çok düşük yeni maliyetse aşırı yüksek olacak ve bütçelemeleri bozulacaktır.

İşte bu hesabı yapmayanlar süreçten hüsranla çıkabilir. Daha basit şekilde açıklayayım ve tekrar etmiş olayım;

Kredilerinize bugüne kadar katlandığınız maliyeti hesaplayın. Böylece mevcut kredinizin etkin faizini bulun.

Kalan taksitleriniz için katlanacağınız maliyeti hesaplayın. Sonra bu oranı yapılandırmada teklif edilen oranla karşılaştırın.

İçinize siniyorsa yapılandırın. Yoksa sakının.