İLETİŞİM CANAVARININ GERÇEK YÜZÜ!

Fehmi KETENCİ 04 Mar 2018

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
Yaşam standartlarımızı, yaşama bakışımızı belirlemede kimler tarafından ve nasıl yönetildiğimiz ve bu yönetilmede bizlerin nelere mahkum edildiğimiz konusunu göremez olduk artık.

    Yaşama bakışınızda bizlere ilk örnek olanlar; ailelerimiz, öğretmenlerimiz, yöneticilerimiz, liderlerimiz, ünlülerimiz gibi biliriz ama son yıllarda özellikle bilgisayarın yaşamımıza girdiğinden beri bizleri yönetenler iletişim denen kontrolsüzün yarattığı “iletişim canavarları”dır.

      Her kim olursa olsun, bizlere örnek olan bu kahramanlarımız yıllarca, sergiledikleri davranış örnekleri ile bizleri yönlendirmiş, yaşam felsefemizde ve yaşam biçimimizde etkin rol oynamışlardı. Artık onlar değil direkt etkilendiklerimiz.

      Günümüzde bilgisayarın yarattığı etkin iletişim kaynaklarından beslenen ve beğenimizi kazanma konusunda akla hayale gelmeyen yöntemlerle aklımızı, fikrimizi çalan, cazibe dalgaları yayan kitle iletişim araçları, bu görevi üstlenmişlerdir ve bizleri yönlendirmede o yıllardır gönlümüzde yer eden gizli kahramanlarımızdan çok daha etkili durumdadırlar.

      Yediden yetmiş yediye hemen her an, herkes, bu kitle iletişim araçlarından etkilenmekte, tüm aile bireylerimize, görüntülü veya sesli olarak ulaştırdıkları mesajları ile sosyal yaşamımıza hükmetmekte ve yön vermektedirler. Kitle iletişim araçları, gerçek yaşamımızda örnek aldığımız kişiler gibi, iyi örneklerin yanı sıra çoğunlukla yaşamımızı altüst eden kötü örnekleriyle, ta özgün dünyamıza, aile özelimize kadar  etkili olabilmektedirler.

      Tüm bunları düşündükçe, kitle iletişim araçlarının en etkinlerinden olan televizyon, radyo ve son yılların popüler kitle iletişim araçlarından internet ortamında yaratılan sosyal medyanın üzerimizdeki yoğun baskısını göz ardı edemeyiz.

      Toplumumuzun tümüne yakınının sosyal yaşamına, yaşam biçimine, böylesine etkin olan, hükmeden kitle iletişim araçlarının yanlış ve kötü amaçla yönetilmesinin nelere mal olabileceğinin analizini tam olarak kimler yapabilmiştir. Buradaki gerçekler nedir ve bunun gün yüzüne çıkmasının önündeki engeller nelerdir? Bu çok etkin, en tehlikeli uyuşturucu gibi içimize işleyen, bize her şeyi yaptırabilecek kadar kontrolsüz hale gelen, tehlike üreten kitle iletişim araçlarının çok daha etkin ve ihmal edilmeksizin, aman verilmeksizin iyi kontrolü ve denetimi gerekmez mi? Buradaki yayınlar ve bu yayınların yapıldığı kitle iletişim araçlarının çok daha iyi kontrol edilmesi gereği bu bir kaç yıl içinde daha gerekli hale gelmiştir.

      Hala en etkin ve güçlü kitle iletişim araçlarından televizyon yayınlarında yayın ilkelerinin hiçe sayılması, “Sınır Ötesi Yayınlar Sözleşmesi”ne aykırı yayınlar, neden, böylesine kadar kontrol edilemez halde? Tüm bunları denetlemekle görevli RTÜK (Radyo Televizyon Üst Kurulu) ne yapmaktadır?

      Son yılların en etkili kitle iletişim yöntemlerinden internet yayıncılığındaki bu yayın sorumsuzluğuna ne demeli? Ve internet yayıncılığında türeyen ‘Sosyal Medya’nın kullanılmasındaki kontrolsüzlük ve giderek çok daha tehlikeli hale gelen “Sosyal Medya Canavarı”nın yaptıklarına nasıl “dur” denilmeli?

      Twitter, Messenger, Instagram ve son yıllarda yediden yetmiş yediye her yaşta kadın ve erkeklerin, en tehlikelisi; çocuklarımızı salgın hastalık gibi saran “akıllı telefonlar”ın sosyal yaşamımızı amansızca kontrol ettiği gerçeğini nasıl yok sayabiliriz? Akıllı telefonların dev markalarının yeni çıkardıkları modellerini ilk denedikleri ülke haline gelmemizin hiç mi incelemeye gerek bir yanı yok? O “akıllı telefon” markaları fiyatlarını belirleme konusunda da oldukça akıllı davranıyorlar. Bir iki markanın son modellerinin fiyatları tam anlamıyla “dudak uçuklatır” seviyelerde.

      Tamam; ticarete, serbest piyasa ekonomisine, içimize işleyen alışkanlıklarımıza  söyleyecek bir şeyimiz yok, “almayıverelim” diyebiliriz de, onların, televizyonların, internetin giderek büyüyen ‘Sosyal Medya’sı kanalıyla iyice mahkumu olduğumuz “kitle iletişim araçları”nın yarattığı kirliliğin önüne nasıl geçeceğiz?

      İletişim denen canavara bu kadar yüz vermeye ne gerek var? Bu canavarın gerçek yüzünü, özellikle gençler üzerindeki etkisini ne zaman fark edeceğiz?