İSKELE MACERALARI

Funda ÖZKALYONCU 12 Ağu 2018

Funda ÖZKALYONCU
Tüm Yazıları
"Çok zordur kadın olmak.

Her gün bir şekilde kırılmak.

Buna rağmen bütün parçaları bir arada tutabilmek.

Bir kadın.

Kalbi kırılır.

Umudu kırılır.

İnancı kırılır.

Güveni kırılır.

En nihayetinde biri kırmasa bile.

Tırnağı kırılır.

Saçı kırılır.

Amma velakin kırılır.

Fakat Allah vergisi olmalı ki, bu kadar çok kırılırken, hep ayaktadır, hep tek parçadır ".

Demiş.

İclal Aydın.

Bu yazıyı okuyunca, ne anladık?

Kadınları üzen hep erkekler, hep erkekler.

Yok be! tatlım İclal.

Bu yazıların kadınların pek hoşuna gidiyor, biliyorum.

Benim hiç gitmiyor.

Benim gördüğüm kadınlar, şahit olduklarım, hiç senin anlattığın kadınlar gibi değil.

Yazlıktayım ya! 

Ben haftanın 5 günü sabah 07.00'de denize giderim.

Saat 09.30 ilk servis iskeleye gelmeden kaçarım.

Kimsecikleri görmem.

Kimsecikleri bilmem.

Kimsecikleri tanımam.

Bu sene, maalesef, saat 10.00/10.30 kadar kalmak zorundayım.

Doktorum Ender Saraç, sabah kemiklerim için mutlaka güneş almamı, bu nedenle biraz daha kalmamı istedi.

Peki dedim.

Kemiklerime ve söz dinleyen pekime teessüf ederim.

İlk servis geliyor, kadınlar iskeleye patır patır geliyorlar.

Şezlong derdi, nereye havlu yayacağız derdi, artık havluda yok ya, peştamallar havada uçuşuyor.

Neyse.

Bir hanımefendi var, avukat emeklisi, çok tatlı, çok güler yüzlü, yumuşacık, sadece onunla sohbet etmek istiyorum ve bunun azami gayreti içindeyim..

Ayakta sohbet ediyoruz, ben geçen yıl ağır diyet yaptım, 9 kilo verdim, bu sene o kiloyu geri aldım derken.

Hiç tanımadığım, ilk defa gördüğüm kadının biri yanaşıyor, dediğimi yandan duyuyor, konuya dalıyor ve evet almışsınız, sizi tanıyamadım diyor ve beni ısırıyor.

Tanımadığım kadın, beni tanıyamadığını söylüyor.

Densiz kadın.

Sohbet ettiğim hanıma diyorum ki, gördünüz mü neden kadınlardan kaçıyorum, hiç kimseyle konuşmuyorum. 

İşte bu kadınlar yüzünden.

Hanımefendi sizi hiç tanımıyorum, ne münasebetle konuya girip, tanımadığınız insana böyle konuşuyorsunuz.

Diyorum da 

Ne fark eder ki, kadın zaten ısırdı.

Bu arada başka kadın, denizde yüzen kocasını azarlıyor.

Avaz avaz, bak burada balıklar beni ısırıyor, senin umurun değil, çabuk koş gel buraya.

Zannedersin köpek balığı geldi.

Adam telaş ve korku içinde kadına doğru yüzüyor.

Ya iskeledeki diğer kadınlar.

Azılı Tayyip düşmanları.

Yağlanarak, kalçalarını sağdan sola güneşe çevirirken devamlı sallıyorlar.

Vır vır vır, dır dır dır, hiç susmak yok, devamlı eleştiri 

Aslında keyifler yerinde, maksat ahkam olsun, samimiyetsizlik olsun.

Zannedersiniz çok iyi insanlarsınız.

Hayırdır.

Devamlı moral çalın, insanlara kendini kötü hissettirin.

Yemezler.

Beni yıkamazsınız.

Ben ne zaman, 3.katta oturan ama yenilenen asansör parasını ödemek istemeyen komşu arkadaşıma, "seni nasıl unuttular, senden para istemediler, halbuki sen asansör kullanıyorsun", dedim.

Olan oldu.

Kadın bozuldu ve karmakarışık oldu.

Niye mi dedim.

24 yıl içinde, o asansöre hiç binmedim BEN.

Giriş katında oturuyorum BEN. 

Ve böylelikle, komşu arkadaşım Sibel'i kaybettim.

Şükürler olsun kaybıma.

Kadın kayıplarıma hep şükrederim ben.

Ohhh derim! Allah'ıma bin şükür.

Kadınlar kırılırmış hep.

Sevsinler sizin kırılganlığınızı.

Biraz gidin ve uzakta oynayın.

Funda'ya takılanlar…

... 2001 yılında vefat etmiş, genelev patroniçesi Matild Manukyan.

Patroniçeliğin batsın kadın.

220 ticari taksi, 486 taşınmaz, hisseler, dövizler ve banka hesaplarından oluşan dev bir miras bırakmış.

Oğlum dediği adam ve 16 mirasçısı şimdi miras için kavga edip birbirlerini yiyorlarmış .

Yesinler.

Onca kadının, istemeyerek erkeklere satıldığı ve kadının bedeninden kazanılmış servet..

Kim bilir nice, hazin, acımasız, trajik kadın hikayeleri yaşandı.

Hangi kadın sevmediği, kokusunu istemediği bir adamla yatağa girmek ister ki.

O yıllarda bu kadının fotoğrafı gazete haberlerinde, sık sık çıkardı.

Ne çirkin kadın derdim, yüzü karmakarışık ve karanlık.

Yatacak yerin yok derler ya, o hesap.

Eyyyy! kadın.

Sana, dua edemeyeceğim, rahmet dilemeyeceğim.

Hiç kusura bakma.

... Akrep Nalan ile röportaj yapmışlar.
Malum evini Aziz Nesin vakfına bağışladı.

Niye demişler.

Ben, çok derin aile ilişkileri olan biri değilim demiş.

Eskisi kadar insanları sevmiyorum demiş, insanlar çok kötü oldular demiş, hiç ummadığın insandan kötülük görüyorsun demiş, dünyanın içine eden insanlar demiş, şu cennet dünyayı cehenneme çeviren insanlar demiş.

İnsanlar çok tehlikeli, çok korkuyorum demiş.

Ne kadar haklısın.

Nalan.

Beni çok üzdüler, çok incittiler.

Google açtığımda köpek katili görünüyorum demiş.

Daha ne desin.