​İSTANBUL ÖRGÜTÜ

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Osmanlı'nın son dönemlerindeki bir hikayeden bahsetmek istiyorum.

Osmanlı’nın son dönemlerindeki bir hikayeden bahsetmek istiyorum. Aslında amacım Şark Ticaret Yıllıkları ismindeki yayının 1910 yılındaki nüshasında Cihangir’de bulunan Jones Apartmanı’nda oturan Hamoudopoulos ismindeki avukatla ilgili bilgi kırıntılarına ulaşmaktı. Oradan belki ilginç bir hayat hikayesine ulaşırım dedim.

Araştırmam beni bambaşka bir yere, bir gizli örgütün kapısına götürdü. Jones Apartmanı İstanbul’da yerleşik bir İngiliz profesyonelin yaptırdığı apartman. Halen ayakta olan apartman Pera’daki benzerlerinden çok farklı değil. Öyle ahım şahım bir mimariye de sahip değil. Ara sokakta kalan yüksek tavanlı eski bir bina. Bu binaya ilk gidişimde ismi ilgimi çekmişti. Zihnimin bir kenarına çengel atan ismi internette arattım ve dönemin apartmanlarını inceleyen bir tezle karşılaştım. 

Tezde, Osmanlı modernleşmesi ve pek tabii ki apartmanların hikayesi ele alınıyordu. Bazıları Şark Ticaret Yıllıkları bazıları ise sigorta kayırları olmak üzere farklı dönemlere ait apartman sakinlerinin isimlerine işte bu sayede ulaştım. Aynı apartmanda hem İngiliz, hem Rum hem Ermeni’nin çalıştığı bürosunun bulunduğu eski zamanlardan söz ediyorum. Patrik kahyası, avukat, mühendis ve bir paşa aynı apartmanı paylaşıyorlar. Hamoudopoulos işte bu apartmandaki kişilerden biri. İsmi ilginç geldiği için aratmak istedim. Yunanistan’da bir iki isim benzerliği dışında karşıma pek bir şey çıkmadı. Tam vazgeçmek üzereyken bir blog sayfasında (http://ilicak.blogspot.com.tr/) ismini gördüm. İstanbul Örgütü (Organosis Konstantinupoleos) ismindeki bir gizli teşkilatı anlatan yazıydı. Ayrıntılarına ve isimlere girerek kafanızı şişirmek istemiyorum. Nihayetinde bir gazete yazısı kaleme alıyorum ve sınırlarını istismar etmek gibi bir niyetim yok. 

Bu örgüt, Yunanistan’ın bağımsızlığından sonra İstanbul’daki Rumları örgütleyerek Osmanlı’nın çöküş sürecinden Rumların karlı çıkmasını sağlamak istemiş. Hücre yapısı ile kurulan örgütte kadrolar birbirlerini tanımıyorlar. Sadece bulundukları hücreleri tanıyorlar. Örgüt yöneticisi bir sigorta şirketinin yöneticisi... Toplumun genelde üst kesimlerini ele geçirmeyi amaçlasalar da Rumlardan işlerine yarayacakları dahil ediyorlar. İki örnekle açıklayalım. Tokatlıyan Oteli’nin şef garsonu servis yaparken elde ettiği bilgileri örgüte iletiyor ve böylece dikkatsiz misafirlerin ağızlarından kaçırdıkları şeyler bir anda istihbarat materyali haline geliyor. Veya Demiryolları Çalışanları Cemiyeti’nin başkanı Rumeli Demiryolları’nın haritasını, köprüleri ve diğer bilgileri İstanbul Örgütü’ne iletiyor. Gerektiğinde bombalansın, imha edilsin diye. 

Niyetim bu örgütü ön plana çıkarıp Rumların tümünün ihanet içinde olduklarını söylemek değil. Sadece devletin zayıf olduğu zamanlarda ortaya çıkan örgütlerin bir virüs gibi yayılarak bünyeye nasıl zarar verdiklerini göstermek ve bir de Yunanca bilmenin kendi tarihimiz için ne kadar önemli olduğunu vurgulamak. Yunanca bilmeyen tarihçiler nedeniyle tarihin bu küçük ama bir o kadar büyük ayrıntısı gölgede kalıyor ve aynı yöntemlere FETÖ’nün ihanetine maruz kalıyoruz. Meriç Nehri’ni aşarak Yunanistan’a geçmeye çalışan FETÖ’cüleri görünce İstanbul Örgütü’nün gölgede kalmış hikayesi daha fazla anlam kazanıyor.