İSTİKLÂL MARŞIMIZIN ARAPÇA OKUNMASINA ÇEVİRİBİLİM'DEN BİR BAKIŞ

Doç. Dr. Can CEYLAN
Tüm Yazıları
Dünyâdaki Çeviribilim literatüründen haberi olmadan, her yabancı dil bilenin çeviri yaptığı ülkemizde, Kırıkkale Üniversitesi'ndeki bir etkinlikte İstiklâl Marşımız Arapça okundu.

Her konuda olduğu gibi çeviri ve tercüme konusunda da birçok “uzmanımız” olduğunu görüyoruz. Depremden ekonomiye, dış politikadan futbola, fıkıhtan mimarlığa kadar hemen herkesin uzman olduğu bir ülkede yaşamak başka ülke insanlarına nasip olmayan bir lütûf(!) olsa gerek. Aşağıdaki metni, yüksek lisansını Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim Bölümü’nde yapan biri olarak, bu konuda söz söyleme hakkım olduğunu düşünerek yazdım.

Türkiye’nin bir çeviri cenneti olduğunu Kültürel İktidar başlıklı seri yazılarım içinde, 10 Eylül 2017 târihli yazımda belirtmiştim. Ülkemizde basılan kitapların yarısından fazlası çeviri kitaplardan oluşuyor. Ama çevirilerin kalitesi konusunda olumlu düşünmek pek mümkün değil.

Dünyâdaki Çeviribilim literatüründen haberi olmadan, her yabancı dil bilenin çeviri yaptığı ülkemizde, Kırıkkale Üniversitesi’ndeki bir etkinlikte İstiklâl Marşımız Arapça okundu. Bu etkinliğin amacı neydi, şiiri Arapça’ya kim çevirdi, etkinliği izleyenlerin kaçı Arapça biliyordu gibi ayrıntılara girmeyeceğim. Şu kadarını söyleyeyim ki “Dünya Arapça Günü”nü kutlamak için orijinal Arapça metinler ve şiirler okunmalıydı. İlle de çeviri şiir okunacaksa, toplumsal hassâsiyet gösterilecek bir şiir yerine Necip Fâzıl’dan, Yahya Kemâl’den, Nâzım Hikmet’ten, Nâmık Kemâl’den şiirler Arapçaya çevrilebilirdi.

Bu etkinliğe tepki gösterenler de oldu, destek verenler de oldu. Tepki gösterenler, “Burası Arabistan değil. Bizi Araplaştırmaya çalışıyorlar”, “Cumhuriyete kafa tutuyorlar. Atatürk’ten rahatsız oluyorlar” türünde İstiklâl Marşı’nda Atatürk’ün isminin geçtiğini zannedip mesnetsiz eleştiriler yaptılar. Destek verenler de “İstiklâl Marşı’nın zâten yarısı Arapça kelimelerden oluşuyor” gibi yorumlar yaptılar. “İstiklâl” Arapça, “marş” Fransızca dediler. Böylece bir dile başka dilden geçen kelimelerin, artık geçtiği dilin öz malı olduğu ve kelimelerin milliyeti olmadığı gerçeğinden habersiz olduklarını itiraf etmiş oldular.

Hiçbir dil kutsal değildir

Arapça dâhil olmak üzere, hiçbir dil kutsal değildir. Kutsal olan veya kutsallık atfedilen, metinlerdir. Bunun yanında hiçbir millet de kutsal değildir. Dolayısıyla Kur’ân-ı Kerim’in Arapça nâzil olması Arapçayı kutsal yapmadığı gibi, Arapları da kutsal bir millet yapmaz. Mesele sâdece Arapça bilmek olsaydı, başta Ebu Cehil ve Ebu Leheb olmak üzere bütün Araplar her hâlde evliya olurdu.

Her metin kendi dilinde gerçek anlamında ifâde bulur. Çeviride anlam kaybının en çok yaşandığı  metinler, şiirlerdir. Özellikle kafiye ve vezni tutturmak çok zordur. İstiklâl Marşımız gibi olağanüstü aruz vezni kurgusu olan ve derin anlamlar içeren metinlerin en uygun çeviri şekli, düz yazı ve yorumdur. Bu yöntem, tefsir ve şerh olarak bizim çeviri geleneğimizde de uygulanmıştır ve uygulanmaktadır. Kur’ân-ı Kerim, tefsir edilirken, Mesnevî ve Füsus’ul Hikem gibi eserler de şerh edilir.

Dillerin hiçbiri kutsal olmadığı için Türkçe olsun, İngilizce olsun bir dilden Arapça’ya çevrilen bir metnin kutsiyeti artmaz ya da eksilmez.

Çevirinin amacı olmalıdır

Bir metin başka bir dile çevrileceği zaman, metnin aslına “kaynak metin”, çevrileceği veya çevrildiği dildeki hâline de “hedef metin” denir. Bir metnin çevrilmesinde birçok amaç olabilir. Buna Çeviribilim’de “commission” denir. Yâni metni çevirecek olan kişi veya kişiler bu “commission” uyarınca çeviri yapar. Bu çeviri birebir olabilir. Cümlelerin yapısı aynen korunun ve yazarın tarzı hedef metne aktarılır. Çeviri anlam öncelikli de çevrilebilir. Kaynak metinde ne demek istendiği hedef metnin diline aktarılır.

Yazımızın konusunu teşkil eden İstiklâl Marşı’nın çevrilmesinde Araplara İstiklâl Marşı’nın ve Türk milletinin İstiklâl Savaşı’ndaki kahramanlıkları anlatılmak amaçlanıyorsa, bunda başarılı olmanın yöntemi “müsâmere” veya üniversitelerin öğrenci kulüplerinin etkinliği değildir.

Ney ile çalınan “minör” beste

Hz. Mevlânâ, her hâlde ney denen müzik âletinin bu kadar suistimal edileceğini bilseydi, Mesnevî’ye “Dinle neyden” diye başlamazdı. Orijinal mı, çalıntı mı olup olmadığı tartışılan İstiklâl Marşı’nın bestesini ney ile çalmak ise başka bir kültürel kompleksin ve suistimâlin göstergesidir. İstiklâl Marşı’nın bestesi, Batı müziği ile yapılmıştır. Dolayısıyla o besteyi ney ile çalmak, biraz müzik bilgisi ve eğitimi olan kişinin kulağını rahatsız eder ve o kişiye “komik” gelir.  

Çok şükür ki, İstiklâl Marşımızın Arapçasını aynı besteyle söylemeye kalkmamışlar. Türkçesinde bile birçok prozodik hata olan beste, Arapçada kim bilir ne hâle gelirdi!

Arap düşmanlığını körüklemek

Kırıkkale Üniversitesi’nde bu etkinliği yapanlar acaba “Arap düşmanlığı”na körükle gittiklerinin farkındalar mı? İngilizce tabelaları görmeyip iki tâne Arapça tabeladan rahatsız olanların seslerinin çok çıktığı bir dönemde, İstiklâl Marşı’nın Arapça okunması Arap misâfirlerimize ve Arap dünyâsına olan düşmanlığı arttırmaktan başka işe yaramayacaktır. Bir de işin içinde İslâm’a saldırmak için mâzeret arayanların eline koz vermek de var.

Ya İstiklâl Marşı İngilizce okunsaydı!

Millî marşların metinleri dokunulmaz değildir. Akademik veya siyasal amaçlarla çevrilmesinin birçok örneği vardır. Mesela Fransız millî marşının başta Fransız sömürgelerindeki yerel diller olmak üzere, hemen hemen bütün dünya dillerine çevrildiğini biliyoruz. Ancak Arapça okunan İstiklâl Marşı üzerinden bir kaşık suda koparılan fırtınanın bir diğer sebebi de, buradaki hedef dilin Arapça olmasıdır. Şâyet İstiklâl Marşı, İngilizce veya Fransızca okunsaydı böyle bir etkinlik gündem bile gelmezdi.

“Ne Mutlu Türküm Diyene” sözündeki alt anlamına anlayamayan Kemalistler, “Happy is a man who says I am Turk” gibi çevirileri öpüp başlarına koymuşlardır.