İTTİFAKLARDA HDP YAKLAŞIMI

Faruk AKTAŞ 08 Eki 2019

Faruk AKTAŞ
Türkiye siyaseti son iki seçimdir HDP tartışmaları üzerinden gidiyor.

Erkene alınmaması halinde 2023’te yapılacak seçimlere kadar da aynı tartışmalar sürecek gibi görünüyor.

Zira 50+1 meselesi partileri birbirlerine mecbur etmiş durumda.

Daha doğrusu ne yazık ki bizim siyasi partiler taban yerine tavan ile hareket ettikleri için böyle bir mecburiyet doğuyor.

Bir oyu olan parti bile büyük kıymete biniyor.

O nedenle yüzde 10 oy oranı ile yaklaşık 6 milyon oy alan HDP kilit partilerden biri haline geliyor.

Özellikle son yerel seçimlerde CHP bunun meyvesini fazlasıyla aldı.

Onun içindir ki CHP, HDP ile şimdiye dek gizli kapaklı yürüttüğü ilişkiyi giderek daha aleni ve daha ilerleterek sürdürüyor.

AK Parti ise, “HDP zehirli” diyerek ondan uzak durulmasını istiyor.

Neden zehirli?

Çünkü HDP, 35 yılı aşkın süredir bu ülkeye silah doğrultan, çoluk çocuk, genç yaşlı on binlerce insanın hayatına mal olan, üstelik ne amaçladığı ne istediği bilinmeyen, bu ülkenin geleceği üzerinde hesapları olanların elinde oyuncağa dönüşmüş bir terör örgütünün siyasi uzantısı.

Kan ile beslenen bir terör örgütünün siyasi uzantısı partinin meyvesi de zehirli olur.

Ancak zehirli olan partinin kendisidir, o partiye oy verenler değil.

Ancak CHP’nin gayreti HDP tabanından oy almak değil, AK Parti’ye karşı bu zehirli parti ile iş birliği yapmak.

Bu, Türkiye siyaseti açısından son derece sıkıntılı bir durum, siyaseti zehirleyen bir yaklaşım.

Öte yandan HDP kadar, hatta ondan fazla Kürtlerden en fazla oyu alan AK Parti’nin 50+1 nedeniyle MHP ile kurduğu ittifak da Kürt seçmene yönelik politikaları çıkmaza sokan bir durum.

Zira bu tercih de altı milyon seçmenin zehirli bir partinin pençesinde kalmasına yol açıyor.

Yapılması gereken, ne CHP’nin yaptığı gibi HDP ile ittifak kurarak PKK’nın siyasetteki zeminin genişlemesine katkı sunmak, ne İYİ Parti gibi HDP’nin PKK ile arasına mesafe koymasını beklemek gibi boş beklentiler içine girmek ne de AK Parti’nin yaptığı gibi HDP’yi dışlarken bu partinin tabanı ile arasına mesafe koymak.

Yapılması gereken, bu altı milyonluk kitlenin talep ve beklentilerine kulak vermek, onların ülkeyle, devletle, siyasetle bağlarını güçlendirerek HDP ile bağlarının kopmasını sağlamaktır.

Araştırıldığında görülecektir ki zaten bu kitlenin çok önemli bir bölümünün zaten HDP’den herhangi bir beklentileri yoktur.

Bu kitle herhangi bir gelecek, bir umut beklentisiyle HDP’ye oy vermemektedir.

Bu kitle diğer partilerde kendisini görmediği için, diğer partilerin kendilerini dışladığını hissettikleri için tepkisel olarak HDP’ye yönelmektedir.

Dışlanmışlık hissinin giderilmesi halinde bu kitlenin HDP’den çok rahat bir şekilde kopabileceği görülecektir.

AK Parti’nin kuruluşundan bu yana Doğu ve Güneydoğu’da yüksek oranda oy alması bu şekilde sağlanmıştır.

Ancak son birkaç yılda AK Parti’de gelişen milliyetçi eğilim, büyük hatalarına rağmen HDP tabanının erimesinin durmasına yol açmaktadır.

Bu kitlenin ülkeyle aidiyet bağlarının güçlendirilerek HDP’den koparılması, bu partinin marjinalleşmesine, bu marjinalleşme de PKK’nın zayıflayarak yok oluşa doğru gitmesine vesile olacaktır.

Bu siyasi ittifaklara bu eksende yaklaşmak hem partilerin geleceği hem de ülkenin bekası açısından büyük önem arz etmektedir.