İYİ MİSİNİZ?

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Hannah Arendt'in yaklaşık olarak şöyle bir sözü var: "Bir şeyle ilgili bilmeniz gereken ilk şey onunla neler yapabileceğiniz değil nelere sebep olabileceğinizdir."

Teknoloji birçok imkânı beraberinde getiriyor ama bunu yeterince hayra kullanabildiğimizi söylemek mümkün mü emin değilim. Ortak iyi nedir ve birleştiren duygular nedir bunu da tarif etmem güç.

Bunun yerine taze yaşanmış bir olaydan satır başlarını alarak değerlendirme yapmak istiyorum. Sosyal medya hesaplarımız var. Burada herkes görüşlerini paylaşıyor. Kimi kişiler bunu maskelerin ardından yaparken kimileri de açıktan, ismiyle cismiyle yapıyorlar. Gizli yapan hesaplar daha hararetli tartışırken gerçek hesapları olan kişiler temkinli oluyor. Genelde böyle.

Et çeşitlerinden ürünler meydana getirerek bunu satan bir arkadaşım bazı et ürünü satan gıda işletmelerinde alenen domuz ürünlerinin kullanılmasının toplumda neden tepki görmediğini merak etmiş. Bunu sosyal medyada paylaştıktan sonra siyasi bazı yorumları sebep gösterilerek yoğun bir karalama kampanyasıyla karşı karşıya kaldı.

Görüşünü benimsemeyen kişiler internet üzerinde bir araya gelerek işletmesini batırma amacıyla kötü yorumlar yazmaya başladılar. Alenen kötülük yapmak istiyorlar, bunun için de yazdıkları şeyin doğru olup olmaması önemli değil. Peki önemli olan ne? Farklı görüşe sahip birinin kendilerince muhalif bir mahallede satış yapmasının önüne geçmek. Bunun adına linç derler ve Klu-Klux-Klan benzerleri daha ileri boyutlardaki örneklerini tarihin pek çok döneminde yaptılar.

Arendt’in Kötülüğün Sıradanlığı tanımının çok ötesinde bir duruma eriştik. Nazilerin yaptıkları kendilerine üstlerinden gelen emirleri sorgusuz sualsiz yerine getirmeleriydi. Bir emir vardı yok edilmesi gereken insanlarla ilgili ve o emri yerine getirirken tereddüt etmemişlerdi. Burada ise bir emir yok. Sadece bilerek ve isteyerek yalan söylemek ve hayat tarzına karşıt olduğu kişinin varlığını ortadan kaldırmak var. Birileri diktatörlükten mi şikâyet ediyordu? Buyurun özenle pişirilmiş küçük diktatörleriniz elinden geleni yapıyor. Amaca giden yolda organize yalancılıkta buluşup dijital olarak kötülük saçıyorlar.

Mecralarının da kendilerinin de isimlerini anmadım. Çünkü yokluğa mahkûm edilmesi gereken habis ruhlar bunlar. Peki neden yazdım? Kötülük bu denli kolayca organize olurken iyiler nerede ve neden organize değiller? Cevabı tembellikte mi gizli yoksa korkaklıkta mı? Önemli meseleler içinde zihnimizi yorarken gündelik hayat faşizmi ve mahalle baskısı etrafımızı sarıyor.  Kimin nerede yaşayabileceği ve işletme açabileceği olabilecek en kaba şekilde açıklanıyor.

Arendt’in sözlerini tekrar yorumlamanın vaktidir: Elimize geçen imkanları hayır yolunda, iyilik yolunda nasıl kullanabiliriz ve kullanmalıyız. Ahlaksız teknolojinin bize iyilik getirmeyeceği açık olduğuna göre iyiliği çoğaltacak mekanizmaları nasıl daha etkin kullanabileceğimizi düşünelim.

Klasik bir sözdür ama anlamını yitirmiş değil: Kötülerin hâkim olabilmesi için iyilerin hiçbir şey yapmaması yeterlidir. O zaman? Hadi bir şeyler yapalım, içinde iyilik olsun. Gönüllere mutluluk doldursun. Dünyamızı iyi şeylere sebep olabilecek iyi araçlar etrafında şekillendirirsek sanırım iyi bir yerlere ulaşmak için daha fazla umudumuz olabilir.