İYİLİK SEVGİ BAĞI OLUŞTURMAKTIR

Cemalnur SARGUT 17 Oca 2019

Cemalnur SARGUT
Tüm Yazıları
İyilik, kendisinden önce başkasını düşünebilme kabiliyetidir. Önce ihtiyacı olanları düşünerek ona yardım etmek ve daima başkalarının sıkıntılarını giderip onları rahatlatmak, hizmet etmek, insan olma zevkini tatmak demektir.

İnsan ünsiyetten gelir. Başkalarıyla iyi geçinen, başkalarını seven, aslında onların başkası olmadığını, kendinin bir görüntüsü, kendi hakikatinin aynadaki görüntüleri olduğunu, ötedeki tekleri olduğunu idrak eden, insanların diğer insanlar için yaptığı çalışmaların tümüne iyilik denir. Zaten iyilik emredilmiştir. Allah’ın emrini yerine getiren insan, kendisinin dışındaki insanlarla manevi bağ oluşturur ve onlarla kaynaşır. O zaman ben demek sen demektir. Sen ben demek biz demektir. Biz demek sevinçte, tasada, herşeyde hepimiz demektir. Müminler bir bünyenin azaları gibidir. Birimizin bir tarafı incinse ve acısa o ıstırabı hepimizin duyması demektir.

Nafile ibadet olduğunu düşünen insan aslında yapılanın kişiye değil Allah'a yapıldığını bilir. Zira hadisi şerifte "Fakire verilen sadaka önce Allah'ın eline düşer." diyor. Ayrıca birine yapılan iyilik Allah için yapılmıştır. Birinin gönlünü almak demek Allah’ın rızasını kazanmak demektir. Bu şuur olduğu sürece yapılan tüm iyilikler yerini buluyor demektir. Çünkü hakiki iyilik imanla yapılır. İman eden insan, yaptığının Allah için olduğunu bilir, kul için olmadığını bilir. Dolayısıyla Allah'la olan ilişkisini arttırmak açısından bunu bir ibadet halinde yapar. İyi düşünmek ve iyilikleri hayal etmek bile iyiliktir. Güzel bakmak, güzel görmek, önce kendindeki hataları ve yanlışları düzeltmeye çalışmak, iyilik olarak değerlendirilir. Ayrıca başkaları için yapılan her tür güzellik, onları rahatlatan her şey iyiliktir.  Dolayısıyla iyilik sadece kafanın içinde kalmamalı ve amel halinde de ortaya çıkıp zuhur etmelidir.

Yaptığımız iyilikler, hayır hasenat işleri caridir. Emek veren anne ve babalarımız, hocalarımız, alim arif bilgelerimiz bizim üzerimizde hakkı olanlar da bizim yaptığımız iyiliklerin onların da amel defterlerine cari hasene olarak geçecektir. Zaten hayırlı evlat ve nesil demek, iyilik yapan, iyilikleri yayan, nesilden nesle intikalini sağlayan ve sebeb olan evlat demektir. Onun için yaptığımız tüm iyilikler, bizim hayırlı evlat ve insan olmamızda emeği geçenlerin hepsinin amel defterine yazılır. Yani yaptığımız iyilikler, hayırlar ailelerimizin amel defterine yazılır. Yoksa öldükten sonra artık hesap defteri kapandığı için kul Allah'a bu dünyada yaptıklarıyla cevap vermek zorundadır. Ama tekâmül öbür alemde de devam eder. Her an doğru amel ve dünyaya bağımlılığı kesmek için yapılan her tür hareket oradaki tekamülü arttırır ve Allah'a kavuşmayı sağlar.

İyilik yapmak Allah’ın emri olduğu için iyilik yaparız. Şeri manada iyilik değişmez.  Şeriatta da tasavvufta da iyilik imana dayalıdır. Allah için yapılan çalışmaların tümü iyiliktir. Kendini düzeltmek de iyiliktir. İnsan olmak için yapılan çalışmalar da iyiliktir. Yani pozitif olan Allah'ın hoşuna giden şeriatta Allah'ın yap dediği her şeyi yapmak iyiliktir. Ama tabii manevi manada nefsinden vermek en güzel iyiliktir. Çünkü cimrilik nefsinden verememek demektir. Bir halden bir hale geçmek en güzel iyiliktir. Devamlı pozitif, tekamülü sağlayacak bütün hareketler insan için iyilik manasına gelir. Sufiyane hayat aynı zamanda Allah’ın yap dediklerini yapıp, yapma dediklerini yapmamak olduğu kadar, şüpeli şeylerden de kaçınmaktır. Şüpeli şeylerden kaçınmak, nefsini dizginleyebilmiş tasavvuf ehlinin züht ve takva yaşantısıdır. Dolayısıyla zenginlik olarak kuluna, Cenabı Hak neyi lütfettiyse onu paylaşması büyük iyiliktir. Bir lokma ekmekte binlerce açın hakkının olduğunu bilmek bilincidir. Esasında karnı aç gönlü tok olmak gerçek zenginliktir. İyilik sadece insana değildir. İnsanın emrine ve istifadesine sunulmuş bütün yaratılmışlara yapılarak onlarla kutsal bir sevgi bağı oluşturmaktır. Velhasıl iyilik bütün mahlukatla ünsiyet kurmak, kaynaşmaktır vesselam.