KADINLAR...

Funda ÖZKALYONCU
​Dün erkekleri yazdım.

Dün erkekleri yazdım.

Bugün sıra kadınlarda. Çok sağlam dostlarım var, kız kardeşlerim var ve sosyal medyada aklı başında çok kadın var. Onları bu yazdığım düşünce ve duygularımın dışında bırakıyorum.

Ama.

Maalesef biz kadınların da, görmemezlikten gelemeyeceğim gerçekleri var.

Sütten çıkmış ak kaşık değiliz.

Televizyon da evlilik programı seyrediyorum. Neden diye sormayın, o kadar önemli ki, sonuçta kadınların takip beklediği, talip gittiği, loca da daha çok kadınların koca beklediği programlar. İnsan ister istemez cinsi olan kadınların geldiği son durum, kadın erkek ilişkisi hakkında ne bilir, ne düşünürler diye merak ediyor.

Benim için önemli olan şuurları.. Kadınlık şuuru ne durumda?

Öyle ya bu, kadınlar, yuvanın yapıcı kuşu, dişi kuş yani, kız erkek evlat büyütüyorlar ve okula gidene kadar, hayat ile ilgili ilk eğitimi veriyorlar.

Çocuklar, o ana ne anlatırsa öyle olacaklar.

Kadın 40’lı yaşlarda. Evlenmiş, bir kızı olmuş, sonra niyesi kendi bilir, boşanmış.. Ve oraya yeniden evlenmek, yuva kurmak üzere gelmiş.

Bir adam İsveç'ten talip çıkmış gelmiş.. Kadını çok beğenmiş, çok aşık, çok yoğun duygularla gelmiş..

Neyse, televizyon programında, ikisi de ağlaya ağlaya nişanlanıyorlar. Birbirlerinin gözlerinin içine baka

baka bakmalara doyamıyorlar. Özellikle adam çok aşık.

Aradan kısa bir süre geliyor, bu sefer mutsuz ağlaya ağlaya stüdyoya geliyorlar. Belli ki işler yolunda gitmemiş. Kadın ayrılmak istiyor. Adam salya sümük nasıl ağlıyor anlatamam, onsuz yaşayamam diyor. Öl diyorsan öleyim diyor. O derece yani.. Sonra bu uzun boylu, gözleri  lensli, ruju sağa sola bulaşmış, devamlı savları ile oynayan  kadına soruyorlar ne oldu tatlım anlat.

Diyorum ki, eyvah bu kadını nişanlılıktan döndüren, böyle sert, taş gibi geri dönülmez kararlılıkta olan bu kadına bu adam ne yapmış olabilir.

Kadın anlatıyor, Facebook’da eski nişanlısına ait fotoğrafları silmemiş, ben bunu kabul edemem, bunu asla hiçbir kadın kabul edemez diyor... Adam ağlıyor, bu fotoğraflar 7 yıl öncesine ait, bana bir şey ifade etmiyor, öyle olsa, sana face’min şifresini verir miydim diyor.

Kadını dinliyorum..

Gururum ayaklar altına alındı diye anlatıyor. Yüzüğü çıkarıyor, geri dönüşü imkansız.

Bu arada diğer kadınlara soruyorlar. Kadınların hepsi asla affetmeyiz diyorlar. Vay diyorum bu erkeklerin işi ne zor.. Ne sert kadınlar bunlar. Şaşkınlık içindeyim, kendimi gözden geçiyorum. Neleri affettim. Bunlar ne kadar kendine güvenli, ne kadar palavradan dik duruş sergiliyorlar diyorum.

Adam yıllar önce nişanlanmış, evet silse çok iyi olurdu, kim bilir, erkekler bizden farklıdır böyle şeyleri umursamaz, unuttu kaldı orada o fotoğraflar.

Siz insanların geçmişini silemezsiniz ki.

Bu bir insanı, hayatını, ömrünü geçireceği bir insandan vazgeçirebilir mi? Bu ne affetmez , bu ne kendini çok şey sanma hali. Allah Allah bu kadınlar "bulunmaz Bursa kumaşı" derler ya o cinsten. Bunların,  yüzlerce binlerce talibi var herhalde.

Anladım, çok koca var, bunları isteyen.

Bir türlü incir ve çekirdeğini yan yana getiremiyorum ve dolduramıyorum. Koca bir ömür, bir hayat arkadaşlığı daha fazla anlayış, daha fazla affetmek duygusunu içinde taşımaz mı?

Çocuklarınıza hayatı, hataları  affetmeyi, affetmenin Allah'a mahsus olduğunu, bir erdem olduğunu, bir adamın hüngür hüngür gözyaşlarından bir şey anlamayı nasıl anlatacaksınız...

Bacılarım bu sertlik.

Sanki şuursuz gibisiniz.

Kendini şahane bir şey sandırırken..

Var olmanın dayanılmaz hafifliği ve dayanılmaz şuursuzluğu içinde, çocuklarınıza yazık etmeyin.

Funda’ya takılanlar...

... Bu ara cenaze çok... Ölene üzülen hiç yok.. Vah gidene gerçekten... Arkadaşları cenazeye gelmiş, sadece o gelmedi, bu yoktu dememek için.. Ne cenaze namazını bekliyor, ne hocanın duasını.. Ön kapıdan giriyor, Allahuekber denmeden arka kapıdan çıkıyor ve hatta kaçıyor.. Birini yakalıyorum ve soruyorum, "hayırdır, çok acil işin var sanırım", "nasılsın".. "Koşturmaca" diyor.. Arkadaşı ölmüş, 30 yılı beraber geçmiş ama, o koşturmaca içinde cenazeye geniş iki dakikalığına... Koşturmaca  diyor ve kaçıyor... Koşturmaca ölüm.

... Ünlüleri ya da, ünlülerin karılarını alıp, pazara gidiyorlar.. O kadın nasıl ucuza, ne kadar sık olunur kadınlara anlatıyor.. Gazetenin ilk sayfasına haber oluyor. Şık olmak için fazla paraya ihtiyaç yokmuş.1 TL bile ceket alınırmış. Valla haber olmak için bu hikayelere ihtiyaç yok.. Bizim kadınlarımız pazardan çıkmıyor.. O işi çok iyi biliyor.. İyi bildiği bir şey daha var ki, sizin o ucuz alışveriş ile şık olmadığınız..