KARANLIKTA SESSİZ ÇIĞLIK

Gülay YÜCEL 22 May 2019

Gülay YÜCEL
Bir sonraki noktamıza hareket ediyoruz.. Durağımız, son günlerde bombardımanların yaşandığı İdlib kırsalı.. Afrin'de yeni bir Sevgi Butik Mağazası açılışı var. İdlib'te Sevgi Butik Mağazaları'ndan birine uğrayacağız.. Ardından da Kızılay'ın Suriye içinde desteklediği 15 kamptan birisi olan Taybe Yetimhanesine gideceğiz. Burada açılış ve iftar programı var.

Yol boyu bilgilerimi tazeliyorum. İlk uğrayacağımız Sevgi Butik Mağazası 2017 yılından bu yana İdlib bölgesinde faaliyet gösteren mağazalardan biri. Bu mağazalarda, Türk Kızılay’ına bağış olarak gelen malzemeler Suriyeli ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor. Bu kişiler kendi ihtiyaç duydukları kıyafetleri yine kendi beğenileri doğrultusunda seçerek ücretsiz olarak alabiliyor.

Suriye topraklarında toplam 6 adet olan mağazalar, günde 273 ihtiyaç sahibi aile ve bin 538 kişiye giyim malzemeleri ile hizmet veriyor. Bugüne kadar 438 bin 597 yararlanıcıya, 2 milyon 115 bin 198 adet giyim malzemesi dağıtımı gerçekleşmiş. Bunlardan 1 milyon 319 bin 528 adedi yetişkin, 795 bin 670 adedi ise çocuk giyim malzemesi.

Bab Al Hawa-Sarmade Yolu üzerinde bulunan Sevgi Butik Mağazası ile 15 yetimhane ve 6 kampta bulunan Suriyeli ihtiyaç sahiplerine; İdlib merkezde bulunan Sevgi Butik Mağazaları ile de kentte, mahallelerde ve dağınık kamplarda yaşayan Suriyeli ihtiyaç sahiplerine hizmet veriliyor.

Sevgi butik mağazası

Mağazaya vardığımızda Türk Kızılay’ı Genel Başkanı Kerem Kınık bizleri bilgilendiriyor:
“Sevgi Butiklerinde daha önceden ihtiyaç tespiti yapılmış ailelere fertler sayısınca kupon veriliyor. O kuponda da numaralar var, yazlık ve kışlık olmak üzere. Otobüslerimiz, minibüslerimiz var, onları kamplardan alıyoruz, butiğe getiriyoruz, üzerine sevdikleri giyecekleri alıyorlar, deniyorlar ve ailelerine götürüyorlar. Ramazan ayı boyunca yaklaşık 10 bin aileyi, 60 ila 70 bin insanı sevgi butiklerinden giydiriyoruz. Butiklerimizin tamamı, sıfır hiç kullanılmamış Türkiye’de mağazada satılan ürünler. Bu butiklerimiz, o insanlar için alışveriş yapma kültürü oluşuyor, biraz kafa dağılıyor, biraz kendilerini iyi hissediyorlar, çocuklarına yönelik özellikle bayramlık alışverişlerini yapmış oluyorlar. Bu faaliyetlerimizi artırarak devam edeceğiz. El-Bab’dan, Afrin’e, İdlib’e kadar bu hizmetlerimiz devam ediyor. Ama aynı şekilde 10 kampımız ve 15 yetimhanemiz yaklaşık 30 bin insan Kızılay’ın bakımına muhtaç şekilde yaşıyor. Düzenli olarak gıdalarını, hijyenlerini, sağlık ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Özellikle son saldırılardan sonra bu bölgeye çok akın oldu. Yarım milyona yaklaşan bir göç hareketinden bahsedebiliriz. Bu göç hareketlerini mümkün olduğu kadar, Suriye’nin içerisinde ki kamplarımızda kapasitemizi artırarak tutmaya çalışıyoruz. Tabi bu insanların Ramazan Ayı’nda hareketlenmeleri, bir taraftan oruçlular, bir taraftan Ramazan Ayı’nın sıkıntıları var, bulundukları yerde gıda temin etmeye çalışıyoruz. Hazır mutfaklarımız var, orada pişmiş yemekleri iftarlar da götürmeye gayret ediyoruz. Tıpkı 2011 yılından beri yaptığımız gibi, Türkiye ve Suriye içerisinde bu mazlum insanlara yardım ulaştırmaya gayret ediyoruz.”

Mağazayı içerisinde alışveriş yapan bir kadınla konuşuyorum. Oldukça mahcup ve çekingen.. Daha soru sormama fırsat vermeden, “Buradaki insanların giyim ihtiyaçları var. Kızılay yardımcı oluyor” diyor. Sohbeti biraz ilerlettiğimizde çadır kentte yaşadığını, savaşı ve zorluklarını anlatıyor.

'Burada çalışmak bize yetiyor'

Mağazada toplam 3 kadın görevli var. Üçü de son derece candan ve sıcak. İçlerinden biri “Üçümüz kardeşiz” sözleriyle meraklı bakışlarıma yanıt veriyor. Öğreniyorum ki en büyük kardeş o. Burada kendilerini çok mutlu hissettiklerini söylüyor. İnsanlara yardım edebiliyor olmanın hazzından bahsediyor. Gözlerindeki ışıltı tüm hüznüne rağmen duyduğu mutluluk hissini etrafına hissettiriyor.
Ortanca söze giriyor, “Az da olsa bu kötü gidişatı unuttuk, mağaza bizim için güzel bir kapı” diyor ve ekliyor, “Eskiden Halep’te yaşıyorduk. Artık evimiz burası.”
Üçüne birden yönelttiğim, “Başka ne isterdiniz, bir hayaliniz var mı?” sorusuna cevapları kısa ve net: “Burada çalışmak bize yetiyor..”
Taybe Yetimhanesi’ne doğru yola koyuluyoruz..

Bir yandan etrafımı incelerken, diğer yandan okumaya devam ediyorum.. Suriye'de Beşşar Esed rejimi ve destekçilerinin saldırılarında babalarını kaybeden yüz binlerce çocuktan söz ediliyor. Suriye Müdahale Koordinatörlüğünün paylaştığı 2018 yılı rakamlarına göre, "İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi" sınırları içerisindeki yerleşimlerde en az 191 bin 674 yetim çocuk yaşamını sürdürüyor.

Şüphesiz iç savaşın en büyük bedelini de bu çocuklar, özellikle de İdlib, Hama, Halep, Humus ve Dera gibi illerdeki saldırılardan kaçarak İdlib'in Türkiye sınır hattındaki kamplar bölgesine sığınan yetimler ödüyor.

Türk Kızılay’ı Suriye’de ki 15. yetimhaneyi açacak bugün. İdlib’in Sarmade kırsalında bulunan yetimhanede 215 aile toplamda 809 kişi yaşadığı bilgisi bizlerle paylaşılıyor.
İftar vaktine olan zaman daralırken, biz de yetimhaneye yaklaşıyoruz.. Ortalık bir hayli sessiz ve sakin.. Yollarda sağlı sollu meyan kökü satan insanlar dikkatimi çekiyor. Havada ise mis gibi pide kokusu.. 

Taybe Yetimhanesi

Yetimhaneye varıyoruz. Cıvıl cıvıl çocuklar.. Bir tarafta sofraya dizilmiş ezanın okunmasını bekleyenler, diğer tarafta kurdelenin kesileceği alanda açılış heyecanını yaşamak isteyen minikler. Kerem Kınık ve beraberindekilerin açılışı gerçekleştirmesiyle, bir grup çocuk el ele tutuşarak dans etmeye başlıyor ve kendi dillerinde seslendirdikleri şarkıyla bize ‘hoş geldin’ diyorlar.

Yetimhanenin içine dağılıyoruz, ezan vaktine kadar çocuklarla vakit geçiriyorum. Fotoğraf çektirmek isteyen, özçekim isteyen.. Çocukların birçoğunun Türkçe öğrenmek istediğini fark ediyorum, bir önceki kampta da aynı talebe rastlamıştım. Sebebi Türkiye’ye gelmek istemeleri. Okul isteyeni de var, park isteyeni de.. İstekler çeşit çeşit..
Oyun oynayarak, okula giderek değil, silah ve bomba sesleriyle büyüyen, hayatın en acı yüzüyle erken yaşta tanışmak zorunda kalan bu miniklerle vaktin nasıl geçtiğini anlamadan ayrılma zamanımız geliyor..
Dönüş vakti hava bir hayli karanlık.. Sokaklar daha da fazla... Elektrik yok... Denk gelirseniz cılız bir ışık göze çarpıyor. Öğreniyoruz ki, güneş paneli ile aydınlatılıyor bazı noktalar.

Ülkedeki bu karanlığın aslında sessiz bir çığlık olduğunu düşünüyorum, bir de aklımdan geçirdiğim Kerem Kınık’ın sözlerini:
“Türkiye'den bağışçıların desteğiyle bu sofraları
kuruyoruz”.