KIZILAY'I SAVUNMAK, İNSANLIĞI SAVUNMAK

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Bazı yazılar yazmak zordur. Ne yazacağınızı bilmediğinizden değil. Yanlış anlaşılma korkusundan. Bir süre önce Kızılay'ın iletişim ekibinde çalışıyordum.

Hala çalışıyor olsam bu yazıyı iki farklı nedenden ötürü yazamayabilirdim. Ya kurum sözcülerinden rol çalma endişesi ya da ast-üst ilişkisi içinde olduğum kişilere yaranma çabası olarak algılanma endişesi. Sırtımda yumurta küfesi yokken rahat rahat yazayım.

Kızılay, bu yıl 150. yaşını idrak ediyor. Herkesin kendine göre kutlama şekli var. Kişisel hesaplarını ön plana çıkarmak isteyenler bunu Kızılay’ın üzerine gölge düşürerek yapmak istiyor. Madem herkes yaşadığını anlatıyor, ben de katılayım.

Cenevre’de bir salon. Uluslararası Kızılay ve Kızılhaç dernekleri bir araya gelmiş. Gündemde zor duruma düşmüş Yunan Kızılhaçı’nın üyeliğinin askıya alınması var. Batılı devletlerin Kızılhaçları bastırıyor ve ekonomik paketi dayattıkları gibi ağır şartlar dayatmaya çalışıyorlar. Herkesi dinleyen Dr. Kerem Kınık söz alıyor ve tarihe geçecek cümlelerle tane tane konuşmaya başlıyor. Onlara önce Kızılay’ın ne olduğunu anlatıyor. Diyor ki,  “Bizim ilk başkanımız bir Rum’du. Dolayısı ile tarafsız değilim. Yunanistan lehinde yer alıyorum.” Onlara İkinci Cihan Harbi zamanında Türk halkının Kurtuluş Vapuru ile Kızılay üzerinden Yunanistan’a yaptığı yardımlardan bahsediyor ve çok daha kötü durumlarda yalnız bırakmadık şimdi hiç bırakamayız diyor. Hem diyor, bizim şiarımız düşeni kaldırmaktır. Salonda sessizlik ve oylamaya geçiliyor. Yunanistan Kızılhaçı değil üyeliğinin askıya alınması üyelerin büyük sempatisi ile yeniden ayağa kaldırılıyor. Orada savunulan Yunanistan değil insanlıktı. Dr. Kınık, ilk başkan olan Marko Paşa’nın torununa tıpkı bir aile büyüğüne davranır gibi saygılı ve ilgili davranıyor. Vefa ve insanlığı savunmak. Şahidim.

Orta Asya’da bir otelde yapılan görüşme. Uluslararası insani yardım kurumlarından birinin üst düzey yöneticisi Türkiye’nin Suriye’deki faaliyetlerinden dolayı Kızılay’a “geride durun” diyerek mesaj vermeye çalışıyor. Dr. Kerem Kınık, orada insani yardım hukuku açısından ders kitaplarına girecek şekilde bir ders veriyor. Diyor ki: “Biz insanlığı savunuyoruz. Eğer siz de aynı yerdeyseniz gelin birlikte hareket edelim.”

Bunları gördükten sonra, vatan millet aşkına kendine rahat yatağı fazla gören kişileri gördükten sonra öyle hiç ince, derin hesaplara bakmıyor insan. Şöyle düşünüyor: Madem bir hayatım var o da iyiliklerin emrinde olsun, madem bir hayatım var o da iyilerle omuz omuza olsun.

Şunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki Cumhurbaşkanımız Birleşmiş Milletler kürsüsünden “Dünya beşten büyüktür” diye nasıl cesaretle haykırıp insanlığın vicdanı oluyorsa Dr. Kınık’ın yaptığı da insani yardım alanında tam olarak budur. Ne bir eksik ne bir fazla. Nasıl ki Cumhurbaşkanımızı herkes sevmese de herkes saygı duyuyor, Dr. Kınık’ı sevmeyenlerin de ona saygı duyduğundan eminim. Allah’tan dileğim Türkiye’nin insani yardım gücüne zarar verecek kişilerin kinlerini etkisiz kılması. Bunu yaparken de bizi iyilerin yanında saf tutmaktan bir an olsun ayırmaması.