​KONGRELİ YAZI

Murat BAŞARAN 23 May 2017

Murat BAŞARAN
Tüm Yazıları
AK Parti'nin 3. Olağanüstü Kongresine katılmadım.

AK Parti’nin 3. Olağanüstü Kongresine katılmadım. Çünkü AK Parti delegesi değilim. Basın mensubu olarak da gazetem tarafından görevlendirilmedim. Zaten biz İstanbul gazetecisiyiz. 

Hırvatlara kravatı insanlığın boynuna geçirdikleri için de gayet kızgın ve mesafeliyim. Resmiyet, kalabalık ve gürültü tabiatıma ters.

Öncelikle kongre sonrası burukluk yaşayan AK Partilileri anlamaya çalışıyorum. 

Hani Galatasaray’a aşık ve fakat liseli olmadıkları için sadece taraftarlığa layık görülen ve bu sebeple maraba gibi hissedenler var ya…

Biraz onlar gibiler sanki. 

Bu arada Fenerbahçeliyim. 

Empati yeteneğimi anlayın yani!

xxx

Türkiye Gazetesi’nde mesleğin ilk yıllarını yaşarken istihbarat servisimizde bolca bulunan ülkücü arkadaşlar arasında ben de kendimi böyle hissediyordum. 

Aynı milli ve manevi değerleri paylaşıyorduk ama gidip rahmetli Alpaslan Türkeş’le röportaj yapıp elini öpmeme rağmen onlara “öteki” olmadığımı kabullendirememiştim. 

Çünkü mesela sağ elimi kaldırıp kurt kafası yapacak kadar partili değildim. (Denedim, aslında yapabiliyorum.)

xxx

İnsan kendini tarif etmek istiyor. Aidiyet istiyor. Fakat oturacak koltuk bulamıyor. Onun için iyi anlıyorum. 

15 Temmuz kahramanları kontenjanı da dolu. 

Kriteri nedir zaten tespiti zor. Fakat bir sonrası için tetikte bekleyenlerdenim. Muhtemelen sakat kalıp gazi olursak belki, ölüp şehit olursak kesin listeye gireriz. 

O zaman da benim umurumda olmaz; cennet meşguliyetini tercih ederim. 

xxx

Kongreye dönelim. 

Recep Tayyip Erdoğan’ın parti yönetimi için seçtiği listeden sadece Burhan Kuzu Beyefendiyi tanıyorum. Elini sıkmışlığım var. Onun da MKYK üyeliğinden çok ölmeden evvel bakan olup olmayacağının merakı içindeyim. 

Bu arada AK Parti’nin alt yapı çalışmaları, imar (trafik demiyorum) sağlık gibi, organizasyon, miting ve toplantı işlerinde de çok başarılı olduğunu söylemekte fayda var. Bu işleri eli yüzü düzgün ve adam gibi problemsiz yapmayı Türkiye’ye öğrettiler. 

Merak ediyorum. Benim gibi merak ederler adına da. MKYK’ya tercih edilen özellikle genç isimler başta olmak üzere bütün zevat hangi vasıflarından dolayı ve kendilerinden hangi üstün beklentilerle “yönetim”e layık görülmüşler? 

Bu en azından diğer gençlerin de örnek almaları ve hedef edinmeleri açısından faydalı olurdu. 

Sakın listeyi beğenmediğimi falan zannetmeyin. O olmasın, şu olsun diyecek bir şuurlu tercihten mahrumum. Çünkü ne listeye girenlerle ne de giremediği için üzülenlerle herhangi bir işim ve arkadaşlığım yok. 

xxx

Son yaptığım yurt içi seyahatlerde, milletin apaçık görünen ve inkâr edilemez hizmetlere doyduğunu ve işin enteresan tarafı artık bu hizmetleri hayatlarının standardı olarak kabul edip umursamadığını gözlemlemiş bulunuyorum.

Mesela son gittiğim şehirlerden birinde hiçbir şehircilik problemi olmamasına rağmen ve hatta takdir edilecek birçok çalışma devam etmesine rağmen millet belediye başkanının ilişkilerinden ve yeteri kadar zenginleşmesinden (!) dert yanıyordu. 

Kongrede yerel yönetimlerle ilgili seçim sonuçları baz alınarak bir değerlendirme ve gönderme yapıldı ama iş çok zor çünkü bahsettiğim şehir AK Parti’nin oy anlamında rekor kırdığı şehirlerden biri…

Şimdi bu rekora ne kadar güvenilebilir?

Veya bir sonraki seçimde milletin içinde fokur fokur kaynayan rahatsızlık sandığa nasıl yansır?

Hiçbir tahminde bulunamıyorum. 

Yani millet artık AK Parti’nin hizmetini değil, ahlakını sorguluyor.

Ve Türk milleti ters köşeye yatırmayı seviyor. 

xxx

Sonuçta seçmen açısından kongrenin başarısı veya başarısızlığı diye bir şey söz konusu değil. 

“Reis” dümene geçecekti.

Geçti.

Tayfalarını umursamayız. 

Biz güvertede buzlu limonatalarımızı yudumlayan seçmenleriz. Zaman zaman maraba muamelesi yapılır bize. Geçici bir üzüntü olur. Geminin kıçında mehtaba çıkıp hüzünlenir şiir söyleriz ama biletli yolcular olduğumuzu unutmayız. 

Velhasıl yanaşacağımız iskele ile meşgulüz. 

Yola devam.