KONUMUZ İSTANBUL YA!

Fehmi KETENCİ 04 Kas 2019

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
      Dünkü yazımızda İstanbul'u biraz da felsefi yaklaşımla anlatmaya çalışmıştık. İstanbul bu, dillere destan bir dünya metropolü, yazacak o kadar çok şeyi var ki.

      Bugünkü yazmak istediğim günlük yaşamımızda rastladığım İstanbul manzaralarında objektifime yansıyanları ve bu fotoğrafa sığdırmaya çalıştığım İstanbul’dan insan manzaralarıydı. Bu kadar kusur kadı kızında da olur diyerek geçiştirmeyelim ve neler gördük anlatalım diye bilgisayar başına geçtim ama birden aklıma, bir kaç gündür kendini yavaş hissettirmeye başlayan ve yakında geliyorum diyen İsanbul’un kışından söz etmek geldi ve İstanbul fotoğrafından yansıyanları anlatmayı bir başka yazıma bıraktım.

      İstanbul’da her zaman doya doya yaşanan yazın son günlerini de yaşadık. İstanbul’un mevsimleri iyice kısaldı. İlkbahar ve sonbahar mevsimleri kendini en çok özletenleridir. İstanbul’un havası iyice değişti. Sonbaharı neredeyse yok gibi. Kasım ayına girdik bazı evlerde kaloriferler yanmaya başladı bile.

      Son meteorolojı raporlarına göre, birkaç gündür insanın içini ürperten soğuk, esintili günler, sıcak günlere yerini terk edecek. Bazılarına göre, adına “pastırma yazı” denilen o sıcak günleri yaşayacağız. Ama hiç de heveslenmeyelim. Son yıllarda ekolojik değişimini iyice hissettiren İstanbul’a bir haller oldu. Sabah kalktığımızda güne hangi hava ile başlayacağımızı tahmin edemez olduk.

      Havalar soğuyacak, İstanbul; rüzgarlı, giderek soğuyan geceleri, ayaz soğuğunu hissetiren günlerine dönecek. Tüm bunlarla birlikte onaltı milyon İstanbullu normal yaşamını devam ettirecek, ama, bu yaşamı sürdürebilmek pek de kolay olmayacak gibi görünüyor.

      Bildiğimiz bir şey var ki, son yıllarda giderek değişen İstanbul kışlarında bizleri neler bekliyor hemen hemen tahmin edebiliyorduk, hesap tutturamadığımız bu kışı nasıl geçireceğimizdir.

      İstanbullu artık pek rahat değil. Geçen kıştan bugüne aldığı zamlarla bütçeleri iyice zorlamaya başlayan ısınma olanaklarının böylesine zorlaşmasından rahatsız.. En önemli ısınma aracı olan doğalgaz zamları tüm hesapları altüst etmiş durumda. İstanbullu artık, ısınmada, yakıt bütçelerini iyice zorlamaya başlayacak bu doğalgaz fiyatları karşısında “nasıl tasarruf edebilirim” hesaplarını daha şimdiden yapmaya başladı bile.

      Sadece doğal gaz mı, alternatif ısınma aracı olan elektirk de zamlardan nasibini aldı. Elektrik; aydınlanma, günlük ihtiyaçlar; beyaz eşya ve mutfak araç gereçlerinin çalıştırılmasının yanı sıra ısınmak için de kullanılınca tüm bütçeleri fazlasıyla zorlayacaktır.

      İstanbullu giderek soğumaya başlayan ve pek yakında kapısını çalmasını beklediği kış mevsiminin pek de kolay geçmeyeceğini görebiliyor ve planlarını buna göre yapmaya çalışıyor. Var olan işsizlik, giderek ağırlaşan yaşam şartları, artık hiç de denkleşmeyeçek gibi görünen; günlük-aylık bütçeler, doğalgaz ve elektrik zamlarından sonra pek de dikiş tutmayacak gibi. Bu zamların zorunlu tüketim maddeleri ve çarşı pazar üzerine yoğun yansımalarını da hesaba katarsak çok zor bir kış bizi bekliyor.

      İstanbul’da kış mevsimi pek de kolay geçmiyor. Milyonlarca İstanbullu oluşacak yoğun kış şartlarında iş yaşamını sürdürmeye çalışacaklar. Bu zorluklara alıştılar gibi görünse de, akıllarda varolan sorunlarına yenileri eklenince daha da çok zorlanacaklar.

      İstanbul’u ve İstanbul’da yaşayanları bu kez çok daha zor günler bekliyor.          

BİR TUTAM TEBESSÜM

İKİ ERKEK KARDEŞİNDEN

   Genç kadın iş bulmak için hiçbir çaba harcamayan, evde yan gelip yatan, sürekli hazırdan geçinen kocasına çok kızıyordu. Ama kocasının hiç de umurunda bile değildi.

   Kadın dayanamadı. Birgün nihayet;

  - “Daha fazla dayanamayacağım, utanç içindeyim!...” diyerek patladı.
   - “Kiramızı babam, mutfak masraflarımızı annem karşılıyor. Bizi kız kardeşim giydiriyor. Arabamızın masraflarını da halam karşılıyor!”

   Adam yattığı yarden karısına;

   - “Bence de utanmakta haklısın hayatım…” der ve tüm umursamazlığıyla devam eder;

   - “İki erkek kardeşinden yıllardır hiçbir şey görmedik…”