​KUDÜS HEP KUDÜS

Mahmut BIYIKLI 27 Tem 2017

Mahmut BIYIKLI
Tüm Yazıları
Bugün bir avuç işgalci, milyonlarca Müslüman'ı önüne katmış kovalamakta, en mukaddes mekânlarını ele geçirmekte ve onlara açlık susuzluk ve ölümden başka bir şey bırakmamaktadır.

Bugün bir avuç işgalci, milyonlarca Müslüman’ı önüne katmış kovalamakta, en mukaddes mekânlarını ele geçirmekte ve onlara açlık susuzluk ve ölümden başka bir şey bırakmamaktadır. Sayıları bir buçuk milyarı aşan -çığ gibi çoğalmasını dilediğimiz- Müslümanlar ise az bir istisna dışında tatlı gaflet uykularının sıcak kucağında istirahat etmektedir. Hâlbuki tarih şahittir ki Müslüman’ın rehavete hakkı yoktur; çünkü nefis Yahudi’si, gönül Filistin’iyle asla ateşkes yapmamıştır, yapmaz da… 

Bütün zulümlere ve saldırılara rağmen Aksa’nın yiğitleri yeni bir dirilişin umudu ve temennisiyle “çağın Selahaddin’i” olma sorumluluğunu hepimize göstermekteler.

Hayatlarının baharında olan üniversiteli gençler ve lise çağındaki çocuklar, uyanış ve dirilişin en canlı, en halis, en salih örnekliğini göstererek şehadeti kuşanıyor.

Bütün dünyayı arkasına almış kibirli, ırkçı devlet terörüne karşı kahramanca duruşlarıyla adlarını dün olduğu gibi bugün de diriliş öncülerinin silsilesine yazdırıyor.

Sahte kahramanların boy aynası olmuş dünya ekranında hakiki sevdaların ve asil direnişçilerinin ruhaniyetlerinden güç tazelemeye, taktik öğrenmeye, akıllarıyla akıllanmaya, duruşlarından duruş kazanmaya hepimizin ihtiyacı var.

Onlar bize nasıl yaşanacağını ve nasıl ölüneceğini en güzel şekilde gösterdiler.

Hz. Ali r.a. “Gözü olana gün ışımıştır.” buyuruyor. Evet zulmün karanlığının ardından özgür Kudüs güneş gibi doğar; İsrail’i yıkılmaz mutlak güç olarak gören mankurtlara karşı mutlak kudret Hakk’tadır, Hakk ise mazlumdan yanadır, demektedir. Arif olanın anlayacağı nice kareler yaşanmakta, Müslümanların gayretleriyle çözülecek sorunlar, aşılacak badireler gösterilmektedir. 

KORKU DEVLETİ

İsrail’de en çok dikkat çeken şey “korku”dur. Askerinden polisine, memurundan amirine, sokaktaki sıradan vatandaşında bile tarifsiz bir korku var. Âdeta Ortadoğu’nun ortasına yerleştirilmiş korku devleti İsrail. Küçük bir çocuğun masumane getirdiği tekbirle yerlere yatacak silahlarına sarılacak kadar korku iktidarı var.

Tarih en güzel öğretmendir. Size hakikati cesurca fısıldar. Anlayanlar için rehberlik yapar. Kulağını kapatanlara karşı da ısrar etmez ve susar. Siyonistler tarihe kulaklarını tıkamış, onun öğreticiliğinden de kaçıyorlar. Oysa kulaklarını açsalar, tarih onlara şu hakikati yüksek sesle haykıracaktır: “Korktuğunuza uğrayacaksınız” ve “Zulm ile âbâd olanın, âhiri berbâd olur.”

ÖNCE KUDÜS BİLİNCİ

Bizim Kudüs meselemiz, oradaki şartların iyileştirilmesi meselesi değil, işgalin sona erdirilme meselesidir. Müslüman’ın, güncelin rüzgârıyla savrulan değil, gündemini güncele taşıyan insan olduğuna inanıyoruz. Bu vesileyle bu davaya güncelin bir parçası olarak değil, hayatımızın bir parçası olarak yaklaşmalıyız. Kudüs duyarlılığımızı Kudüs bilincine dönüştürmek durumundayız. Bilinç olmazsa strateji olmaz. Strateji olmadan Kudüs kurtulmaz. Hamaset her zaman gereklidir, ama tek başına hamaset eksiktir. Stratejimiz onlarca yıla yayılan, hatta yüzyılı kapsayan bir düzlemde olmalıdır. 

Kubbetü’s-Sahra ile Kıble Mescidi’ni bile karıştıran bilgi kıtlığında değil, Kudüs’teki her taşın anlamını kavrayacak, hatta her taşın altındaki sırra vâkıf olacak bir nesil yetiştirmeliyiz. Kudüs fatihi Müslüman öncüleri çocuklarımızın rol modeli hâline gelecek şekilde kitaplarla, filmlerle canlı tutmalı, kahramanlıkları bu çağın diliyle anlatmalıyız. Gündemiz Kudüs, Hep Kudüs olmalı.

KUDÜS İÇİN NE YAPABİLİRİZ?

Yıllar önce TYB’yi temsilen kırktan fazla STK’nın iştirak ettiği Kudüs gündemli bir toplantıya katıldım. İyi niyetli STK başkanları, üç saat boyunca “Kudüs için ne yapabiliriz?” başlığındaki toplantıda “Bir eylem yapmalıyız” fikri etrafında döndü durdu. Toplantıyı uzatan tartışma konusu ise eylemin nerede yapılacağı meselesiydi. “Saraçhane Meydanı’nda mı, Beyazıt Meydanı’nda mı, yoksa Fatih Camii bahçesinde mi yapılmalı?” mevzuu üzerinde dolaşılarak ortak fikir arandı.

O dönem  genç olmam hasebiyle fazla söze karışmamış, büyük ağabeyleri dinlemiştim. Fakat toplantının sonunda dayanamayıp söz aldım ve bizim Kudüs için yapmamız gerekenleri sıraladım. Önemine inanmakla birlikte Beyazıt’ta ve Saraçhane’de eylem yapmanın yanında, Kudüs’le ilgili akademik çalışmaların eksikliğinden, gençleri ve çocukları da kapsayacak edebî eserlerin yokluğundan bahsedip bu manada somut adımlar atmamız gerektiğini söyledim. Destekler mahiyette birkaç baş sallamadan sonra tartışma tekrar “meydan” meselesine geldi tıkandı. Bugün yine aynı derdi tekrar ediyorum. Bizim akademisyenlerimiz, yazarlarımız, şairlerimiz Kudüs’ü gönül gündemlerine almalılar. Gönle girmeden de gündeme zor giriyor maalesef.

KUDÜS’E GİTMEK

Bu sebeple Kudüs ziyaretlerimizi artırmalı, ilme’l-yakin olanı ayne’l-yakin’e dönüştürmek için daha çok gitmeliyiz. Arap ülkelerin İsrail’i tanımamasından dolayı Kudüs’e giden Müslüman sayısı, diğer din mensuplarına göre yok denecek kadar az.

Bu sebeple Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kudüs’e gidin” çağrısı çok anlamlı ve yerinde bir çağrı. Mescid-i Aksa Türkleri bekliyor. Üst düzey bu çağrıya rağmen açıklanan istatistiklere göre, 30 bin Türk şuana kadar Kudüs’e gitmiş. Bu çok az bir sayı. TÜRGEV, İlim Yayma, ÖNDER, TÜGVA gibi STK’lar ve parti teşkilatları, sistemli organizelerle bu sayıyı yüz binlere taşımalı.

Oraya giden her genç ve Aksa’yı gören her Türk, oranın derdiyle dertlenecek ve döndüğünde Kudüs onun için bir davaya dönüşecektir. İsrail’in bu seyahatlerden rahatsız olup zorluklar çıkardığı aşikâr, fakat yılmadan, kutsal bir inatla Osmanlı emanetine Osmanlı’nın torunlarını taşımalıyız. Kudüs’e giden 30 bin küsur Türk’ten rahatsız olan İsrail, Türkiye’ye gelen yarım milyona yakın vatandaşından rahatsız olmayan Türkiye’ye giriş çıkışları kolaylaştırmak mecburiyetindedir.

İMAN EN BÜYÜK İMKÂN

“İsrail’e karşı ne yapabiliriz ki…” fikri, aciz bir fikirdir. Zalimlere karşı müminlerin manevi kudretlerinin daha da keskinleştiğine hiç şüphe yok! İman en büyük imkândır. İnsanlığın kaderini de bir bakıma bu inanç şekillendiriyor: Bu kanaate şeksiz şüphesiz inananlar geleceği kuracak olanlardır.

Dünyanın her yanındaki mazlumlar için Türkiye birinci safta yerini almaya, “Müslüman iki namazı aynı yerde kılmaz” düsturunun maddi ve manevi açılımlarını hesaba katarak esas duruşuyla örneklik teşkil etmeye devam ediyor. İnananlara zafer mutlaka gelecektir. Her şey niyetimizi alıp ayağa kalkmamıza bakıyor.

Kudüs için üretmeye, Kudüs’ü düşünmeye, Kudüs için yazmaya devam edeceğiz inşallah. 

Yüce Rabbimizin, “Yedi Uyurlar” gibi, sahabe ulularımız gibi, nice manevi fatihler doğurmuş asil ceddimiz gibi bir uyanıklıkla ölmeden uyanmayı cümlemize nasip etmesi duasıyla…